Coğrafya

Ülkeler Arası Etkileşim

Coğrafya beşeri faaliyetleri incelediği için ülkeler arası etkileşim de coğrafyanın önemli bir uğraş alanıdır. Küreselleşen dünyada ülkeler arası etkileşim de günden güne artmaktadır. Her toplumun mensup olduğu coğrafi sınırlar ve kültür bölgeleri vardır. Ülkeler arası etkileşimi de bu bağlamda ele alacağız.

Kültür Bölgelerinin Oluşumu

Bir grup ya da topluma has, onların yaşam tarzı hâli­ne gelen değerler bütününe kültür denir. Kültür, kısa­ca insanların ortak yaşam tarzı olarak da tanımlanabi­lir. İnsanların hepsi bir toplumun içinde doğup, büyü­yerek o toplumun kültürünü öğrenmişlerdir.

Kültür değişken ve dinamiktir. Her toplum, devraldığı kültürü geliştirerek değiştirebilir. Bir kültürün doğduğu yere o kültürün kaynak alanı yani kültür ocağı denir. Kültürel coğrafya, ülkelerin ve bölgelerin gelenek ve göreneklerini, beslenme, giyim kuşam, müzik, din ve dil gibi özelliklerini inceler. Yeryüzüyle ilişkisi bağla­mında toplumsal yaşamın her yönü hatta insanla ilgili olarak beşerî coğrafyanın tüm konuları, bir bakıma kültürel coğrafya konusu olarak kabul edilir.

Kültürü oluşturan unsurlar, maddi (somut) ve manevi (soyut) unsurlar olmak üzere ikiye ayrılır.

Maddi (somut) unsurlar

  • Simgeler
  • Su özellikleri
  • iklim özellikleri
  • Coğrafi konum
  • Toprak özellikleri
  • Doğal ortam özellikleri

Manevi (soyut) unsurlar

  • Örf ve adetler
  • Ahlak kuralları
  • Dünya görüşü
  • Hukuk kuralları
  • Komşu kültürler
  • Dil, din ve inançlar

Kültürün çeşitli özellikleri vardır. Bunlardan başlıcalar şunlardır:

  • Toplumsal olması,
  • Öğrenilebilir olması,
  • Değişebilir olması,
  • Aktarılabilir olması,
  • Sürekli olması,
  • İhtiyaçları giderici olması,
  • Tutarlı ve dengeli bir bütünlük teşkil etmesi,
  • Bütünleştirici olması,
  • Toplumun benimsediği kural ve davranışlardan oluşması vb.dir.

Türk Kültürü

Türk kültürü, Dünya'nın en eski kültürlerinden biridir. Komşu olduğu, Dünya'nın en eski kültürlerini etkiledi­ği gibi onlardan da etkilenmiştir. Kültürümüzün temel­lerini tarih boyunca yaşadığı tecrübeler ile coğrafi ko­numu belirlemiştir.

Türk kültürünün ilk ortaya çıktığı bölge Orta Asya’dır. Burası aynı zamanda Türklerin Anayurdu olarak bilinir. Türk kültürünün ortaya çıktığı Orta Asya’nın doğusun­da Çin, güneyinde Tibet ve Hint kültürü yer almaktay­dı. Değişik nedenlerle Orta Asya'dan göç etmek zorun­da kalan Türklerin bir kolu bugün bulunduğumuz Ana­dolu’ya yerleşmiştir. Anadolu’ya yerleşen Türklerin bu sefer doğusunda İran - Pers kültürü, batısında Avrupa kültürünün kökenini oluşturan Yunan kültürü ve en önemlisi de temelden etkilendiği İslam kültürüyle kom­şu olmuştur. İşte Türk kültürü, bu kültürleri etkilediği gi­bi bu kültürlerden de etkilenmiştir. Ancak, varlığını hâ­len sağlam bir şekilde sürdürmektedir.

Türkler yaşadıkları yerlerde çeşitli kültürel değerler bı­rakmışlardır. Türk kültürünün ilk dönemlerinin oluştu­rulduğu Orta Asya’da bozkır kültürünün temel simge­lerinden olan at çok iyi kullanılmıştır. Bu dönemlerdeki halı, kilim ve çadır gibi çeşitli dokuma eşyalarında at figürünün yaygın olarak kullanıldığını görüyoruz. Çün­kü bu dönemde göçebe bir hayat yaşayan Türklerde at günlük hayatta çok kullanılmaktadır. Bu döneme ait eserlerde Dünya çapında eserler yoktur. Sadece basit el sanatı örneği olan eşyalar bulunmaktadır.

Türkler yerleşik hayata geçtiklerinde, Dünya ile boy öl­çüşebilecek nitelikte mimari eserler ve sanat eserleri meydana getirmişlerdir. Bu döneme ait eserler daha çok kalıcı eserlerdir. Bu eserler arasında; kervansaray, han, hamam, köprü, cami, medrese, imaret, çeşme gi­bi tarihi eserler yer alır. Türk kültürü, Çin ve Moğolistan gibi Orta ve Doğu Asya ülkelerinden başlayıp, Suriye, Irak, İran gibi ülkelerden, Balkanlar'dan Bosna Her­sek, Macaristan ve Orta Avrupa’ya kadar çok geniş bir coğrafyada eserler bırakmıştır.

Türkler çok gelişmiş bir devlet sistemine, çağını aşan yönetim biçimlerine, adil hukuk kurallarına ve düzeni­ne sahiptirler. Bugün yeryüzünde milyonlarca insanın konuştuğu bir dil, çok çeşitli alfabe ve yazı tipleri kul­lanmışlardır. Dünya'nın en disiplinli ve kahraman ordu­suna sahip olduğu için ortak bir tarih bilincine ulaşmış­tır. Yeryüzünde ilk kumaşı kullanan, ilk kâğıt parayı ba­san, atı ilk olarak evcilleştirerek kullanan Türklerdir. Türkler, farklı kültür ve inançlara sahip, farklı dilleri ko­nuşan birçok milleti aynı bayrak altında ve büyük bir hoşgörü çerçevesinde, sevgi ve saygı sınırları içinde yaşatabilmelerdir.

Türk Kültürünün Genel Özellikleri

Türk Kültürü’nün genel özelliklerini şu şekilde sırala­yabiliriz:

  • Çok köklü ve eski olması
  • İlk ortaya çıktığı Orta Asya’da, denizden uzak olma­sına bağlı olarak karasallık etkisinin fazla olması
  • Hem göçebe hem de yerleşik özellikler taşıması
  • İnsan sevgisini ve Dünya barışını esas alması
  • Birçok farklı kültürden etkilenmesi ve onları etkile­mesi

Türk kültürünü etkileyen faktörler genel olarak şunlardır:

  • Yer şekilleri ve toprak özellikleri,
  • Bulunduğu coğrafi konum,
  • Yoğun olarak yapılan ekonomik faaliyetler (tarım ve hayvancılık gibi),
  • Türkler’in kendine has karakter ve özellikleri,
  • İklim özellikleri,
  • Su ve toprak özellikleri,
  • Örf ve adetleri,
  • Komşu medeniyetlerin kültürleri, dini inançlar vb.

Küresel Ticaretin Elemanları: Ham Madde, Üretim, Pazar

Sanayi tesislerinde kullanılmak üzere işlenmiş ya da yarı işlenmiş maddelere ham madde denir. Günümüz­de ülkeler ve bölgeler arasındaki ticarette ham mad­denin önemi fazla olup, üretim ve ekonominin temeli­ni oluşturur. Ham madde kaynakları hayvansal ürünler, maden ürünleri, tarım ürünleri, ormanlar, su ürünleri vb. olabilmektedir. Ayrıca ham madde kaynakları Dün­ya geneline dengeli bir şekilde de dağılmamıştır.

Üretim sektörü tüm Dünya’da ekonomiler için temel olagelmiştir. Üretim faaliyeti yetiştirme ve imalat olarak ikiye ayrılır. Tarım ve hayvancılık alanında üretme yetiş­tirme olarak gerçekleştirilir. Sanayi alanında ise daha çok imalat olarak gerçekleşir. Onun için tarımsal alan­da ve sanayi alanında üretim bölgeleri farklıdır.

Malların üretim yerlerinden satış yerlerine hareketini sağlayan faaliyetler pazarlama olarak belirtilir. Ham madde, üretim ve tüketim faaliyetleri ticaret içinde yer alır. Dünya geneline bakıldığında, ham madde alanla­rı, üretim alanları ile pazar alanlarının bulunduğu alan­lar farklılık göstermektedir. Bu durum, ülke ve bölgeler arasındaki ticaretin önemini artırmaktadır. Bugün sa­nayi ürünleri alanında çok önemli olan bir bölge farklı üretim bölgelerine sıkı sıkıya bağlıdır. Bir bölgede orta­ya çıkan olumsuz bir gelişme ona bağlı olan diğer böl­geleri etkilemektedir.

Ticaret bir malın alınıp, satılması işleridir. Ticaret etki alanına bağlı olarak üçe ayrılır:

Bölgesel Ticaret

Genellikle bir şehir veya yakın çevresini içine alır. Etki alanı dardır.

Ülke İçi Ticaret

Bir ülkenin sınırları içinde olan ticarettir. Daha çok iç ti­caret olarak bilinir. Bölgeler, yöreler ve şehirler arasın­da olabilir. Bölgesel ticaret de aslında bir çeşit iç tica­rettir. Ülke içi ticaretin etki alanı bölgesel ticarete göre daha geniştir.

Küresel Ticaret

Ülkeler arasında yapılan ticarettir. Daha çok dış ticaret olarak bilinir. Etki alanı çok geniştir. Ülkelerin birbirleriyle ticaret yapmalarının temel nedeni kendi ülkelerin­de üretilmeyen veya çok büyük maliyetler gerektiren malların daha ucuza alınmasıdır. Dünya'da hiçbir ülke kendi ihtiyaçlarını kendisi üretecek kapasiteye sahip değildir. Ülkeler sahip olduğu fazla kaynakları ve üret­tikleri malları başka ülkelere satıp ihtiyaçları olan ürün­leri de başka ülkelerden alırlar. Bu olay sonucunda uluslararası (küresel) ticaret ortaya çıkar.

Dünya’daki Önemli Üretim Alanları ve Bölgeleri

Tarımsal Ham Madde Alanları

Toprak Üretim Alanları: ABD, Rusya, Çin, Hindistan

Orman Ürünleri Üretim Alanları: Kongo Havzası, Amazon Havzası, Kuzey Avrupa, Kuzey Amerika

Balıkçılık Üretim Alanları: Japonya ve çevresi, Peru ve çevresi, Kanada’nın batısı, ABD'nin doğu kıyıları

Hayvancılık Üretim Alanları: Avustralya, Kuzeybatı Avrupa, Orta ve Güney Afrika

Sanayi Üretim Alanları

Kuzey Amerika, Batı Avrupa, Japonya, Çin, Güneydo­ğu Asya, Rusya Federasyonu

Madenler ve Enerji Kaynakları Üretim Alanları

Kuzey Amerika, Orta Asya, Büyük Sahra, Kongo Hav­zası, Güney Amerika'nın orta kesimi, Orta Avustralya (çöl bölgesi), Avrasya Bölgesi (Orta ve Kuzey Avrupa ile Rusya’nın kuzeyi), Orta Doğu

Hizmet Üretim Alanları (Bankacılık, Si­gortacılık, Ulaştırma, Aracılık Hizmetleri)

Avrupa, ABD, Japonya, Güneydoğu Asya

Pazar Alanları

Avrupa, ABD, Japonya, Güneydoğu Asya

Dünya’da ticaretin geliştiği yerler genellikle Kuzey Ya­rım Küre’de yer almaktadır. Kuzey Amerika, Batı Av­rupa, Doğu ve Güneydoğu Asya ticaretin yoğun ol­duğu yerlerin başında gelir. Bu yerler, büyük pazarla­rın olduğu yerlerdir. Aynı zamanda bu bölgelerde üre­tim ve yatırımlar fazladır.

Ekonomik gelişmelerin meydana getirdiği yeni ortam­da üretim ve tüketim alanlarındaki gelişmeler, pazarla­ma faaliyetlerini daha karmaşık hâle getirmektedir. Ra­kipler arasında rekabet üstünlüğü oluşturan unsurlar arasında; ürünleri tüketicilerin bekledikleri kalitede pa­zara ulaştırmak, ürün çeşitlerini ve stoklarını yenileye­bilmek, değişen tüketim eğilimlerine daha hızlı cevap verebilmek gösterilebilir. Teknolojideki hızlı gelişim; ürünlerin pazarda uzun süreli yer edinmesini, tüketicilerce benimsenmesini ve başarılı bir satış grafiği için gerekli olan pazarlama ve dağıtım stratejilerinin oluş­turulmasını zorlaştırır.

Uluslararası ilişkilerde ticaret ve yatırım ağlarının etkisi gittikçe önem kazanmaktadır. Birçok kurum veya kuru­luş kendi ülkesi dışındaki ülkelere yatırım yapmaktadır. Ortak pazarlar, gümrük birlikleri, siyasi ve ekonomik bloklar arasındaki rekabet gün geçtikçe artmaktadır. Ti­carette siyasi sınırlar ortadan kalkmaktadır. Bunun yeri­ni serbestleşen ticari ilişkiler almaktadır. Küresel ve böl­gesel ölçekte serbest pazar ortamı oluşmakta, bunun sonucunda da serbest ticaret bölgeleri ve yeni pazar arayışları ortaya çıkmaktadır. Teknoloji ve iletişim sis­temlerinin gelişmesi ticaretin daha hızlı bir şekilde ya­pılmasına olanak sağlamaktadır. Ülkelerde zamanla sermayenin ve ürünün ticari anlamda yerel niteliği orta­dan kalkmaktadır. Bu nedenle üretim ve tüketim alanla­rı arasındaki ilişkiler daha karmaşık bir hâl almaktadır. 21. yüzyılda ticaret küresel boyuta taşınmıştır.

Ham maddeler, çeşitlenen imalat kolları ve artan kapa­siteye bağlı olarak imalat sanayi tarafından hızla tüke­tilmektedir. Bu durum, özellikle üretim ve tüketim böl­geleri arasındaki karşılıklı etkileşimi önemli ölçüde ar­tırmaktadır. Büyük miktarda sermaye ve iş gücüne ih­tiyaç duyan modern üretim sistemi, ham maddelere olan talebi hızlı ve önemli miktarda artırmaktadır. Bir diğer özellik teknik buluşlar ve bunların ekonomik şe­kilde değerlendirilmesi sanayide ham maddelere olan talebi artırmaktadır.

Dünya’nın Hızla Gelişen Endüstrisi: Turizm

İnsanların sürekli yaşadıkları yerlerden başka yerlere gezip görmek, dinlenmek, eğlenmek, spor yapmak, te­davi olmak, kutsal yerleri görmek vb. amaçlarla yaptık­ları gezilere turizm denir. Turizm faaliyetlerine katılan kişilere de turist denir. Turizm ülkeler arası etkileşim konusunda önemli bir etkiye sahiptir. Turizm, ülke içi ve dışında oluş şekline göre iç turizm ve dış turizm şeklinde ikiye ay­rılır.

Turizm gelir ve giderleri, görünmeyen gelir ve giderler arasında olduğu için dış turizmden bir ülkenin kazan­dığı gelire görünmeyen ihracat denir. Çünkü turist git­tiği bir ülkede yeme, içme, geceleme gibi ihtiyaçları için para harcar ve gittiği ülkeye döviz girdisi sağlar. Bu ihracat şekli diğer malların ihracatında olduğu gibi herhangi bir sözleşmeye bağlanmadığından görün­mez niteliği taşır.

İnsanları Turizm Faaliyetlerine Yönelten Etkenler

Turizm faaliyetlerinin ortaya çıkmasında sanayileşme ve kentleşmenin etkisi fazladır. Turizm, özellikle II. Dünya Savaşı'ndan sonra sanayileşmiş ülkelerde gelir düzeyi yüksek insanlar tarafından yapılmaya başlan­mıştır. Sonraki yıllarda turizm bütün ülkelerde görül­meye başlanmıştır. Eğitim seviyesinin artması, ulaşım koşullarının gelişmesi, gelir düzeyinin yükselmesi, Dünya’nın değişik bölgelerinin tanıtımının artması in­sanları turizme yöneltmiştir.

20. yüzyılda şehir nüfusunun artmasıyla birlikte yeşil alanların azalması, sanayi tesislerinin, ulaşım araçları­nın, hava kirliliğinin meydana getirdiği stres, yorgun­luk, gürültü gibi olaylar insanların daha sakin ve sessiz bir ortama doğru dinlenme ve tatil yapmalarını kaçınıl­maz hâle getirmiştir. İnsanları turizme yönelten birçok faktörden başlıca olanları görelim.

Doğa Güzelliklerini Görme

Yazları sıcak ve bol güneşli olan doğal plajlar, peri ba­caları, karstik mağaralar, travertenler, şelaleler, göller, fiyortlar, yaylalar ve ormanlar insanların gezip görmek istediği doğal güzelliklerdir. Doğa güzellikleri bakımın­dan zengin olan ülkeler turizm için birer cazibe mer­kezleridir.

Tarihi ve kültürel Değerleri Görme ve Tanıma

Eski medeniyetlerin kurulduğu bölgelerde, bu mede­niyetlere ait yapıtların, kalıntıların, heykellerin, müzele­rin bulunması ve bu eserlerin sergilenmesi insanların ilgisini çekmektedir. Özellikle bu tür turizm faaliyetle­rinde Türkiye, Mısır, Yunanistan, İspanya, İtalya, Çin ve Hindistan gibi ülkeler zengin sayılır.

Din (İnanç)

Dünya'da dinler bakımdan önemli sayılan çeşitli mabetlerin, dini yapıların bulunduğu alanların ziyaret edilmek istenmesi, insanları turizme yönelten etkenler­den bir başkasıdır. Suudi Arabistan, Hindistan ve İtal­ya bu tür turizm faaliyetlerinin yoğun yapıldığı ülkeler­dendir.

kabe ve ziyaretçileri

Aile, Dost ve Akraba Ziyaretleri

İnsanların gerek yurt içindeki, gerekse yurt dışındaki dost ve akrabalarını ziyaret etmek istemeleri insanları turizme yönelten etkenlerin başında gelir. Yurdumuzda özellikle dini bayram ve yaz tatillerinde bu tür seyahat­lerde artış görülmektedir.

İş

İnsanların iş amacıyla çeşitli toplantı ve fuarlara katıl­ması turizm faaliyetlerine neden olur. Ekonomik faali­yetlerin yoğunlaşması, iş adamlarının farklı ülkelere yatırımlar yapması ve bu ülkedeki elemanları değişik vesilelerle toplantılara çağırması turizme neden olur.

Dinlenme - Eğlence

Dinlenme amaçlı turizm faaliyetlerinin başında yayla turizmi gelir, insanların gürültüden ve kirlilikten uzak yaylalarda, ormanlık alanlarda ve göl kenarlarındaki dinlenme tesislerinde dinlenme ve eğlenme ihtiyaçla­rını gidermeye çalışırlar. Aynı şekilde insanların hızlı akan akarsular üzerinde salcılık sporları yapması, pa­raşüt atlama vs. etkinlikler insanları dinlenme ve eğ­lenceye sevk eder. Eğlence anlayışındaki yenilikler ve bu alana yapılan yatırımlar turizm faaliyetlerini hareket­lendirmektedir. Ülkeler, kendi kültürlerinin parçası olan sanat etkinliklerini turizm amaçlı olarak kullanmaktadır.

Sağlık

Kaplıca ve ılıcaların çeşitli hastalıkların tedavisinde ya­rarlanılması, bu alanda bir turizm faaliyetinin oluşması­na yol açmıştır. Özellikle deri, cilt ve romatizmalı hasta­lıklar başta olmak üzere çeşitli hastalıkların tedavisinde kaplıca ve ılıcalardan yararlanılması, bu tür sektörün ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Kongre ve Toplantılara Katılma

Ülkelere önemli ölçüde döviz girdisi sağlayan, bilimsel ve kültürel alışverişe neden toplantılar kongre turizmi­ni oluşturur. Kongreler, ölü sezon dediğimiz turizm fa­aliyetlerinin yoğun olmadığı aylarda konaklama tesis­lerinin doluluk oranının artmasını sağlar. Bu tür organi­zasyonlar, büyük tanıtım olanaklarını da beraberinde getirir. Çünkü bu tip toplantılar ülkeyi ve toplantıyı Dünya gündemine getirir.

Sportif Aktiviteler

Olimpiyat oyunları, uluslararası spor karşılaşmaları, yarışmalar, turnuvalar, değişik spor organizasyonları, alpinizm (dağ sporları), kanotaj (yelken sporu), kamp­çılık (kamping) vb. etkinlikler spor turizmini oluşturan ve insanları seyahat etmeye yönelten başlıca spor aktiviteleridir.

Eğitim - Öğretim

İnsanları turizme yönelten etkenlerin başında eğitim ve öğretim faaliyetleri gelir. Bazı ülkeler eğitim ve öğretim dolayısıyla turizmden büyük gelir elde eder. Bu ülkelerin başında ABD ve İngiltere gelir. Ülkemizde de eğitim ve öğretim faaliyetleri İstanbul'da gelişmiştir.

Turizmin Ekonomik Etkileri

Turizm, gelişmekte olan ülkelerin birçoğu için kalkın­ma ve gelişme seçeneğidir. Turist türleri ve kaynakları, gelirin yeniden dağılımı, talep sürekliliği, gelişme mali­yetleri, istihdam, prestij gibi nedenlerle birçok ülke tu­rizmi geliştirmek için yatırımlar yapmaktadır.

Dünya’daki gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için tu­rizm, ekonomik bir lokomotiftir. Turizm endüstrisi Dünya'daki gayrisafi millî hâsılanın % 11 'ini oluşturur. Özel­likle İspanya, Portekiz ve Yunanistan gibi ülkeler dış ti­caret açıklarını turizm gelirleriyle kapatmaya çalışmak­tadır.

Turizmin başlıca ekonomik etkileri şunlardır:

  • Ödemeler dengesini olumlu etkiler. Dış ticaret açı­ğının kapatılmasında önemli gelir kaynağıdır.
  • İstihdam ve gelir oluşturur.
  • Katma değeri çok yüksektir.
  • Alt yapı ve üst yapıya olumlu etkiler yapar.
  • İnşaat, ulaşım, ticaret, bankacılık, gıda, süs ve he­diyelik eşya üretimi, el sanatları gibi sektörlere olumlu etkisi vardır.

Turizmin Politik Etkileri

Uluslararası ilişkilerde toplumların birbirini sevmesi ve ilişkilerin gelişmesinde turizmin etkisi fazladır. Komşu ve uzak ulusları görmek, tanımak, yabancı insanlarla konuşmak, onları sevmek büyük ölçüde turizmle müm­kün olmaktadır. İnsanlar, turizm ihtiyaçlarını karşılamak için öncelikle sosyal, ekonomik ve politik ilişki içinde ol­dukları ülkeleri tercih ederler. Uluslararası ilişkilerin ge­lişmesinde turizmin rolü büyüktür. Turizm sayesinde düzenlenen geleneksel festivaller, fuarlar, organizas­yonlar farklı ulusların birbirlerini daha iyi tanımalarına vesile olur. Ulusların kendi dini, tarihi ve kültürel özellik­lerini tanıtan geleneksel festivallerin birbirlerini tanıma ve tanıtmadaki etkisi daha fazla olmaktadır.

Turizmin Sosyal ve Kültürel Etkileri

Turistler gittikleri yerleri sosyal açıdan etkilemekte ve aynı zamanda bu yerlerden etkilenmektedir. Turizm in­sanlar arasındaki kültürel bağları güçlendirmektedir. Farklı kültürler, etnik yapılar, dinler, yaşam tarzları ve diller birbirlerini tanır, böylelikle hoşgörü ortamı oluşur. Zaten birbirleriyle aralarındaki turizm faaliyeti gelişmiş olan iki ülke veya topluluk arasında sosyal ilişkilerin olumsuz olması düşünülemez. Turizm insandan insa­na, insandan topluma yansıyan sosyal bir olaydır. İn­sanlar turizm nedeniyle başka yerlere gitmekte, başka toplumlarla temasa geçmekte ve değişik sosyal ilişki­ler kurmaktadırlar. Dolayısıyla insanların birbirlerini an­lamaları daha kolay hâle gelmektedir.

Turizmin Çevresel ve Ekolojik Etkileri

Turizm, doğal ve kültürel çevreyi korumak zorunda olan bir sektördür. Çünkü varlığını devam ettirebilmek için doğal ve kültürel çevreye ihtiyacı vardır. Turizm ve çevre sürekli birbirleriyle etkileşim hâlindedir. Bir böl­gedeki turizmin gelişmesi, çevre değerine önem veren ve o bölgenin taşıma kapasitesini aşmayan nitelikte ve miktarda gerçekleşirse turizm değerleri varlığını koru­yarak gelecek nesillere aktarılabilir. Ancak, taşıma ka­pasitesinin çok üzerinde turizm faaliyeti olursa doğal çevrede bozulmalar meydana gelebilir.

Turizmin bir bölgede gelişmesinde olumlu çevre ko­şulları son derece önemlidir. Turistlerin seyahat tercih­leri arasında bozulmamış çevre koşulları önemli bir yer tutar. Turizmin kaynağını oluşturan çevrenin sürekli ve dengeli bir şekilde yönetilmesi bu kaynakların tahrip edilmesinin aksine kalitesinin artırılmasını sağlar.

Doğal kaynakların yok edildiği, havanın, suyun ve top­rağın kirletildiği sağlıksız bir çevre, çekiciliğini yitirecek ve turizmin böyle bir çevrede gelişmesi mümkün olma­yacaktır. Bu durum, buralara gelecek turist sayılarını İlerleyen yıllarda azaltacaktır. Hızlı nüfus artışı, büyüyen endüstrileşme, yenilenmesi mümkün olmayan doğal kaynakların tükenmesi, çevrenin kirlenmesi ve bozul­ması Dünya’mızın ortak geleceğini tehdit etmektedir.

Son yıllarda turizm sektöründe yaygınlaşan faaliyet kollarından biri de eko - turizmdir. Eko - turizm doğal alanları, çevreyi koruyacak ve yerel halkın yararını gö­zetecek şekilde yapılan turizm faaliyetidir. Eko - tu­rizmde temel amaç çevreye zarar vermemektir. Bunun için turistik alanlarda kullanılan malzemelerin büyük çoğunluğu doğal ortamdan seçilir.

Ulusal (Millî) Parklar

Turizm sektörünün gelişmesi için önemli bir kaynak olan doğal çevrenin korunması amacıyla çeşitli uygu­lamalar yapılmaktadır. Bu uygulamalardan biri de ulu­sal (millî) park uygulamasıdır.

Hızlı nüfus artışının ve bilinçsiz kullanımların bir sonu­cu olarak birçok bölgede ekosistemlerin dengesi bo­zulmaktadır. İşte bu tehlikeyi görenler, Birleşmiş Milletlerin bir alt kuruluşu olan UNESCO'nun da desteğiy­le Dünya'nın bu tür tehlikeye maruz kalan orijinal böl­gelerini korumak için tedbirler almaktadır.

Koruma çalışmaları sadece doğal çevre elemanlarını değil, antik şehir kalıntıları, kaleler, surlar, kiliseler, ca­miler, köprüler gibi beşerî yapıları da kapsamaktadır. Koruma altına alınan bu bölgelere ulusal (millî) park denir. Günümüzde millî parkların en fazla olduğu yer­ler ABD ve Afrika'da yer alır.

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Ulusal Parklar

ABD, Dünya’da ulusal park uygulamasının ilk başladı­ğı ülkedir. 1864 yılında Yosemite Vadisi bu amaçla ka­mulaştırılan ilk bölgedir. Ancak, ulusal park kavramının ilk olarak ortaya çıkışı ise 1872 yılında “Yellowstone Ulusal Parkı"nın ABD Kongresi tarafından kabulüyle başlamıştır.

Yellowstone Ulusal Parkı

Dünya'da ilk ve en eski ulusal parktır. ABD’nin kuzey eyaletleri olan, Wyoming, Montana ve Idaho arasında yer alır. Park; gayzerleri, sıcak su kaynakları, çağla­yanları, volkanları ve diğer jeotermal kaynakları, boz ayıları, kurtları, bizonları ve Kanada geyikleri ile meş­hurdur. Burası Dünya’nın en geniş ve bozulmamış ekosistem bölgelerinden biridir.

Büyük Kanyon Ulusal Parkı

Arizona eyaleti sınırları içinde yer alır. 1919 yılında ulu­sal park olarak ilan edilmiştir. Colarado Nehri ve çev­resini içine alır. Büyük Kanyon, Dünya'da farklı jeolojik oluşumların en güzel örneklerinin görüldüğü nadir alanlardan biridir. Çevredeki kayaların Büyük Kanyon’a verdiği güzellik her yıl milyonlarca turisti buraya çeker.

Afrika Ulusal Parkları

Afrika’daki ulusal parkların en önemli ortak özellikleri çok büyük ve doğal güzelliklere sahip olmalarıdır. Çok geniş alana yayılan savanlardaki yaban yaşamı, ulusal parkların tasarlanma nedenidir. Bu parkların en önem­lileri Tanzanya'da yer alır. Serengeti, Selous, Nigorongoro, Klimanjero Dağı, Manyara Gölü bu ulusal parkların başlıcalarıdır.

Serengeti Ulusal Parkı

Tanzanya’nın kuzeyinde yer alır. Parkta iki milyonun üzerinde büyükbaş hayvan savanlarda, koruluklarda ve çevresindeki alanlarda binlerce hayvan türü ile bir­likte yaşar. Doğu Afrika'nın en önemli doğal park ala­nını oluşturur. Serengeti Ulusal Parkı, farklı hayvan topluluklarını barındırması nedeniyle çok sayıda bel­gesel filmin çekildiği bir alandır.

serengeti ulusal parkı

Selous Ulusal Parkı

Afrika’daki en büyük timsahların yuvasıdır. Park Tan­zanya’da yer alır. Bu parkta yaşayan siyah gergedan, fil ve zürafalar UNESCO tarafından koruma altına alın­mıştır.

Afrika ulusal parklarının tehdit altında bulunması tu­rizm faaliyetlerinden değil, yerel nüfusun bölgedeki hayvanları kontrolsüz bir şekilde avlamalarından kaynaklanmaktadır. Bunun nedeni de ulusal ve ulus­lararası taleplerden kaynaklanan et, fildişi, boynuz ya da deri ihtiyacıdır.

Dünya’nın Yedi Harikası

MÖ 2. yüzyılda yaşamış Sidonlu Antipatros’un sırala­masına göre Antik Çağ’da Dünya’nın görülmeye de­ğer yapıtları “Dünya’nın Yedi Harikası” olarak isim­lendirilmiştir. Bu eserler hem boyutları, hem de olağa­nüstü dekor ve işlemelerinden dolayı önemli eserler­dir. Bu yedi eserden sadece Mısır Piramitleri günümü­ze kadar kalabilmiştir. Diğerleri yangın, deprem, savaş ve zaman aşımı gibi nedenlerle yok olmuşlardır.

Mısır Piramitleri

MÖ 2500 yılında Keops tarafından yaptırılan piramitler Dünya'nın yedi harikası arasında günümüzde ayakta kalan tek yapıdır. Piramitler, Mısır’ın başkenti Kahire yakınlarındaki Nil Nehri’nin batısında bulunan Giza Yaylası’nda bulunmaktadır. Keops Piramidi'nin yanın­da biraz daha küçük olan Kefren ve Mikorinos piramit­leri yer alır.

Babil’in Asma Bahçeleri

Bugünkü Irak’ın güneyinde, Babil Uygarlığının baş­kenti olan Babil kentinde ve kraliyet sarayında bulu­nan bahçelerdir. Bahçeler, sütunlarla desteklenen taraçalar üzerine kurulmuştur. Bu bahçelerin, Fırat Nehri’nden pompalanan sularla yeşillendirildiği belirtil­mektedir.

Kral Mozoles’in Mezarı MÖ 350 yılında Bodrum Halikanas yakınlarında yapıl­mıştır. Bodrum Kalesi’nin yapımında mezarın taşları kullanılmıştır. Kale duvarları arasında mezara ait mer­mer taşlar bulunmaktadır. Halikarnas Mozolesi, Kral Mausolos adına karısı ve kız kardeşi Artemisia tarafın­dan Halikarnas'ta yaptırılmıştır. Kolonlarıyla Yunan mi­marisini, piramit şeklindeki çatısıyla da Mısır mimarisi­ni birleştiren, oldukça büyük boyutlardaki mezardır. Bu öneminden dolayı kendinden sonra gelen, aynı stildeki tüm yapılara mozole denmiştir.

Artemis Tapınağı

Efes’te bulunan tapınağın temelleri MÖ 7. yüzyıla da­yanmaktadır. O dönemde pazar yeri ve dini müessese olarak kullanılıyordu. Tapınak tamamen mermerden inşa edilmiştir. Tapınaktan geriye bugün sadece bir iki mermer parçası kalmıştır.

artemis tapınağı

Rodos Heykeli

MÖ 282 yılında bronzdan yapılan heykel, Rodoslular için beraberliğin simgesi olmuştur. Kalıntıları günümü­ze kadar ulaşamamıştır. M.Ö. 223 yılında bir deprem­de devrilmiştir. Bugünkü New York limanındaki Özgür­lük Anıtı Rodos Heykeli'ni andırmaktadır.

Zeus Heykeli

MÖ 450 yıllarında olimpiyat oyunlarının simgesi olmak üzere Yunanistan'daki Olimpos'ta yapılmıştır. Tahta is­kelet üzerine altın ve fildişi metal parçaların yerleştiril­mesiyle yapılmıştır. Günümüzde birkaç kalıntısı bulun­maktadır.

İskenderiye Feneri

İskenderiye Feneri, MÖ 3. yüzyılda Mısır'da İskenderi­ye Limanı’nın karşısındaki Faros Adası üzerine yapıl­mıştır. Antik Çağ’ın en ünlü deniz feneridir. Bu fener daha sonra yapılan tüm fenerlere örnek teşkil etmiştir. Beyaz mermerden yapılan Fener, 120-130 metre bo­yundaydı. Fener, depremlerle yıkılarak kullanılmaz hâle gelmiştir.

Dünyanın Doğal Kültür Mirasları

Dünya üzerindeki bazı alan ve yapılar Birleşmiş Millet­lere bağlı UNESCO tarafından koruma altına alınmıştır. UNESCO’nun 1972 yılındaki genel konferansında ha­zırlanan 38 maddelik Dünya Doğal ve Kültürel Mirası Koruma Konvansiyonu'nu imzalayan 175'ten fazla ül­kenin korumayı garanti ettikleri aday anıt ve sit arasın­dan Dünya mirası ölçütlerine uygun bulunanlar listede yer alır. Konvansiyonu imzalayan ülkeler tarafından se­çilen 21 ülke temsilcisinin oluşturduğu Dünya Mirası Komitesi aday gösterilen değerler arasından seçim yapar ve listeyi oluşturur.

Koruma altına alınan Dünya kültür ve doğal mirasların­dan birkaçı şunlardır: ABD Ulusal Parkı, Meksika Ulu­sal Parkı, İspanya Altamira Mağarası, Nijerya Kültür Parkı, Adıyaman Nemrut Dağı, Hindistan Chhatrapati Terminali, Japonya Kushiro Nehri, Çin Şeddi, Bosna Hersek Mostar Köprüsü.

Dünya Miras Listesi’nde yer alma kıstasları düzenli ola­rak güncellenmektedir. Ancak listede yer alan her var­lığın belli şartlara uyması gerekmektedir.

Dünya’nın Yedi Harikası olarak bilinen eserlerin yanında 2007 yılında yaklaşık yüz milyon insanın katılımıyla yapılan oylamada Dünya’nın Yeni Yedi Harikası olarak kabul edilen eserler şunlardır: Kolezyum (İtalya), Petra (Ürdün), Çin Şeddi, Machu Picchu (Peru), Tac Mahal (Hindistan), İsa Heykeli (Brezilya), Chıchen Itza (Meksika).

Yorumlar
Sen de Yaz