Doğal Kaynakların Kullanımının Küresel Etkileri
Doğal kaynaklakların kullanımının küresel birçok etkisi vardır. Özellikle teknolojinin gelişmesi çevre sorunlarını beraberinde getirmektedir. Sınırlı olan doğal kaynaklar teknolojinin ilerlemesiyle birlikte daha fazla tüketilmekte, bu durum canlılar üzerinde çeşitli problemleri beraberinde getirmektedir.
Teknolojik Gelişmelerin Ortaya Çıkardığı Çevre Sorunları
Su Kirlenmesi
Doğadaki su döngüsünden alınan sular, insanlarca kullanıldıktan sonra yine bu döngüye bırakılır. Bu süreç sonunda suyun fiziksel ve biyolojik özellikleri değişikliğe uğrar. Teknolojik gelişmelere bağlı olarak fabrika atıkları, deniz taşıtlarından çıkan yanmış yağlar, mazot ve katranlar, ilaç ve kâğıt fabrikalarından çıkan zararlı kimyasal maddeler, tarım ilaçları ve gübreler, evlerde kullanılan bulaşık deterjanları değişik yollarla sulara karışır ve kirlenmeye yol açar. Sanayi atıklarının ve kanalizasyon sularının deniz, göl ve nehirlere karıştırılması, suların özelliklerini, kalitesini büyük ölçüde yok eder. Buna bağlı olarak, sularda yaşayan canlıların türü ve sayısı giderek azalır.
Toprak Kirlenmesi
Hızla artan Dünya nüfusu, plansız sanayileşme ve sağlıksız kentleşme, nükleer denemeler, bölgesel savaşlar, tarımı artırmak için kullanılan ilaçlar toprağı kirletmektedir. Çeşitli nedenlerle toprağa karıştırılan deterjanlar, kimyasal gübreler, klorlu veya cıvalı tarım ilaçları, sanayi atıklarından asitler, sönmemiş kireç, amonyak, maden cevherinin işlenmesi sonucu meydana gelen zararlı atıklar, nükleer santrallerde meydana gelen sızıntılar, çok derinlere gömülmesi gerektiği hâlde yüzeysel olarak gömülen kimyasal atıklar toprağı kirletmektedir.
Toprak kirlenmesi;
- Toprakta yaşayan canlıların beslenme ve solunum gibi yaşamsal fonksiyonlarını tehlikeye sokar,
- Tarımda verimi azaltır,
- Çiftçiler için olumsuz sonuçlar doğurur.
Sanayi kuruluşlarının çok geniş alana yayılması yüzünden tarıma elverişli alanlar azalmaktadır.
Hava Kirlenmesi
Sanayinin gelişmesiyle birlikte icat edilen teknolojik ürünler havayı aşırı şekilde kirletmektedir. Doğal yollardan oluşan hava kirliliği doğada kısa sürede temizlenmektedir. Fakat insanların neden olduğu hava kirliliği doğada kolay kolay temizlenememektedir. Sanayi tesislerinden ve taşıtların egzozlarından çıkan gazlar ile ısınma amaçlı binalardan çıkan gazlar havayı kirleten başlıca nedenlerdir. Özellikle trafik yoğunluğunun fazla olduğu şehirlerde kendine has hava kirlenmeleri görülmektedir. Hava kirliliği, özelliğine bağlı olarak ikiye ayrılır:
Londra Tipi Hava Kirlenmesi: Endüstri kuruluşları ile binaların ısıtılmasında kullanılan fosil yakıt maddelerin yanması sonucu çıkan gazların oluşturduğu dumanın sisle karışmasıyla oluşan hava kirliliğine Londra tipi hava kirlenmesi denir. Londra tipi hava kirlenmesinin en önemli özelliği, kükürt dioksitlerin suyla birleşmesi sonucu kirliliğin tehlikeli boyutlara ulaşmasıdır. Bu kirlenme ilk kez Londra’da görüldüğü için Londra tipi hava kirlenmesi adını almıştır. Bu tip hava kirlenmesi çeşitli solunum yolu hastalıklarına yol açar. Yurdumuzda daha çok İstanbul’da görülür.
Los Angeles Tipi Hava Kirlenmesi: Egzoz gazlarının güneş ışığının etkisiyle karbondioksite dönüşmesidir. Bu tür kirlilik canlıların sağlığını ve eşyaların yapısını bozar. Ülkemizde araç trafiğinin yoğun olduğu kıyı şehirlerinde özellikle İstanbul’da bu tip hava kirliliğine zaman zaman rastlanmaktadır. Bu tip hava kirliliği dolaşım ve solunum sistemlerini etkileyerek vücuda oksijen girmesini engeller. Buna bağlı olarak kalp ve damar hastalıkları oluşur.
Radyoaktif Kirlenme
Bazı maddelerin çevreye yaydığı zararlı ışınlara ve parçacıklara radyasyon denir. Doğal olanların dışında yapay radyasyon kaynakları da vardır. Nükleer reaktörler, parçacık hızlandırıcılar, X ışını makineleri, nükleer silah ve bombalar yapay radyasyon kaynaklarıdır.
ABD’nin 1945’te Japonya’da Nagazaki ve Hiroşima’ya attığı atom bombası, 1986’da Ukrayna’daki Çernobil Nükleer Santrali’nde meydana gelen patlama çok korkunç çevre sorunlarını ortaya çıkarmıştır. Bu kaza nedeni ile yayılan radyoaktif atıkların, toprak ürünlerinde yol açtığı kirlilik bilinmektedir. Çernobil reaktöründe oluşan kazada, doğrudan etki sonucu 30'dan fazla insan hayatını kaybetmiş, yüzlerce kişi yaralanmış, sakatlanmış ve hastalanmıştır. Binlerce insan ise belirtileri sonradan çıkacak olan genetik etkilerle, nesilden ne- sile geçebilecek kalıcı izler taşımaktadır. Bu olaydan en çok ülkemizin Çernobil’e yakın olan Karadeniz Bölgesi'nin etkilendiği tespit edilmiştir. Radyasyondan dolayı çay ihracatımız azalmıştır.
Besin Kirlenmesi
Fabrikalarda üretim aşamasında hijyene dikkat edilmemesi, elle yapılan ambalajlamalar ve pazarlamalardan dolayı besinlerin bozulduğu tespit edilmiştir.
Ses Kirliliği
Sanayinin gelişmesi ile kurulan fabrikalarda yüksek ses çıkaran makinelerin arasında çalışan ve yoğun trafiğe maruz kalan insanlar gürültü kirliliği ile karşı karşıyadır. Trafik, sanayi, hava yolu, demir yolu, yol kazıyıcıları (kompresör), nükleer silahlar gürültü kirliliğinin başlıca nedenleridir. Gürültüye maruz kalma süresi ve gürültünün şiddeti, insana vereceği zararı etkiler. Endüstri alanında yapılan araştırmalar göstermiştir ki; işyeri gürültüsü azaltıldığında işin zorluğu da azalmakta, verim yükselmekte ve iş kazaları azalmaktadır. Sesin şiddeti desibel ile ölçülür. Belli bir desibelin üstündeki değerler, şiddetine göre insanı az ya da çok etkilemektedir.
Atıklar
Ekosistem çevreye, göllere, havaya, denizlere veya nehirlere dökülen atıkları birkaç yıl veya daha uzun süre zarfında temizleyebilme özelliğine sahiptir. Ancak günümüzde, Dünya nüfusunun hızla artması karşısında çevreye bırakılan milyonlarca ton atığın, ekosistem tarafından temizlenebilme olanağı yoktur. Nüfusun yoğunlaşmadığı alanlarda insanlar belli ölçülerde çöp üretse de, doğa bunları temizleyebilir.
Atık Türleri ve Çevreye Etkileri
Birbirinden farklı birçok atık türü vardır. Bu atık türlerinin çevreye bıraktıkları etki de birbirlerinden farklıdır.
Katı Atıklar
Evlerde kullanılan maddeler, tarımsal atıklar, sanayi atıkları, ticari ve kurumsal atıklarla belediyecilik hizmetleri ile ilgili atıklar katı atıkları oluşturmaktadır. Günlük yaşamda kullanılan eşyalar, yenilenen gıdaların atıkları çöp sorununu ortaya çıkarmıştır. Çöplerin çevreye zararsız hâle getirilmesinin maliyeti oldukça fazladır. Bazı yerel yönetimler çöpleri genellikle yol kenarlarına veya tarlalara dökmektedir. Bunun sonucunda toprak kayıpları ortaya çıkar. Gelişmiş olan sanayi ülkeleri üretim artığı maddeleri, üste para vererek geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkelere satmanın yollarını aramaktadır. Gelişigüzel çevreye bırakılan atıklar ya da yerleşme alanlarına yakın depolama alanları çevre sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Bu sorunlarla karşılaşmamak için düzenli depolama yöntemlerinin artırılması gerekir.
Çöplerin toplanmasından depolanması veya bertaraf edilmesine kadar tüm hizmetlerin bir plan çerçevesinde ele alınması ve öncelikle, bu atıkların değerlendirilmesi veya geri kazanılmasına, “çevre ile uyumlu atık yönetimi" denilmektedir.
Düzenli depolama, görüntü kirliliği ve kokuyu ortadan kaldırır. Ancak depo gazı gibi bir takım sorunları da beraberinde getirir. Uygun şekilde depolanmamış çöpler yer altı ve yüzeysel su kirliliğine, haşerelerin üremesine, çevreye kötü kokuların yayılmasına, görüntü kirliliğine ve çeşitli hayvanlar vasıtasıyla taşıyıcı mikropların yayılmasına neden olmaktadır.
Çöplerin doğada ne kadar kalabileceği, ne kadar zamanda ayrışabileceği ve yok olabileceği çöplerin cinsine bağlıdır. Örneğin; plastik şişeler: 1000 yıl, alüminyum kutular: 10-100 yıl, plastik kaplı süt kutuları: 5 yıl, portakal kabuğu: 6 ay, sakız: 5 yıl, piller: 1000 yıl, plastik torbalar: 10-20 yıl, kâğıt: 2 - 5 ay, cam şişe: 4000 yılda ayrışabilir ve yok olabilir.
Katı atıkların neden olduğu sorunların önüne geçmenin üç temel ilkesi vardır. Bunlar; az atık üretilmesi, atıkların geri kazanılması ve atıkların çevreye zarar vermeden yok edilmesidir.
Sıvı Atıklar
Kanalizasyon ve fabrika atıklarının, cıva bileşiklerinin, tarım ilaçlarının ve sayısız insan yapısı zehirlerin açık sulara bırakılmasıyla sıvı atıklar oluşur.
Sıvı atıklar sularda fiziksel, kimyasal ve biyolojik olmak üzere üç tür kirlilik oluşturur. Fiziksel kirlilikte, suyun sıcaklık, tat, koku gibi özelliklerinde değişiklik olur. Çevreye bırakılan yüksek sıcaklıktaki fabrika suları, karıştığı nehirlerin ve göllerin su sıcaklığını artırır. Özellikle demir çelik, kâğıt, termik ve nükleer santral gibi tesislerden bırakılan yüksek sıcaklıktaki sular akarsu ve göllerin su sıcaklığını artırır. Kimyasal kirlilikte, kurşun, cıva gibi ağır metallerle, organik ve inorganik maddeler suda birikir. Biyolojik kirlilikte, organik atıkların etkisiyle su kaynaklarında üreyen algler, küfler ve bakteriler oluşur. Bunlar ortamdaki oksijeni tüketir.
Su kirliliğinde en önemli kirletici kanalizasyon sularıdır. Konutlar, endüstri kuruluşları, termik santraller, gübreler, kimyasal mücadele ilaçlan, sanayi atık suları, nükleer santrallerden çıkan sıcak sular ve toprak erozyonu gibi süreçler ve maddeler su kirliliğini meydana getiren başlıca kaynaklardır. Suların kirlenmesine karşı alınabilecek önlemler iki grupta toplanabilir: Su kullanımında tasarruf sağlayacak önlemler alınması ve suları temizleyen teknik önlemlerin alınması.
Gaz Atıklar
Nükleer santrallerden, sanayi tesislerinden, taşıtlardan, çöp depolama alanlarından, yangınlardan ve fosil yakıt kullanımından oluşmaktadır.
Katı, sıvı ve gaz atıkların bazı çevresel etkileri şunlardır: Yangınlar ve patlamalar, hava kirliliği, küresel ısınma bitki örtüsüne zararları yer altı suyu kirliliği istenmeyen kokular vb.
Geri Dönüşüm
Kullanım dışı kalan geri dönüştürülebilir atık malzemelerin çeşitli geri dönüşüm yöntemleri ile ham madde olarak tekrar imalat süreçlerine kazandırılmasına geri dönüşüm adı verilir. Doğal kaynaklar sınırsız değildir. Dikkatlice kullanılmadığında bir gün bu kaynaklar tükenecektir. Kaynak israfını önleme, hayat standartlarını yükseltme çabalan ve ortaya çıkan enerji krizi ile bu gerçeği gören ülkeler, atıkların geri kazanılması ve tekrar kullanılması için yöntemler aramış, bulmuş ve bu yöntemleri geliştirmiştir. Avrupa Birliği üyesi ülkelere atıkların geri kazanılması koşulu getirilmiştir.
Kalkınma çabası içinde ve ekonomik zorluklarla karşı karşıya bulunan gelişmekte olan ülkelerin doğal kaynaklarından uzun vadede ve maksimum düzeyde yararlanabilmeleri için atık israfına son verilmelidir. Ekonomik değere sahip maddeleri geri kazanma ve tekrar kullanma yöntemleri araştırılmalıdır.
Geri dönüşümün bazı yararları şunlardır:
- Doğal kaynaklarımız korunur. Atıkların bir ham madde kaynağı olarak kullanılması, doğal kaynağın korunması gibi önemli bir tasarrufu doğurur.
- Enerji tasarrufu sağlanır. Geri dönüşüm ile tasarruf edilen enerji miktarı atık cins ve bileşimine bağlı olarak değişmektedir. Örneğin bir alüminyum kutunun geri dönüşümü ile % 90, kâğıdın geri dönüşümü ile % 60 oranında enerji tasarrufu sağlanmaktadır.
- Çevre kirliliği azalır.
- Çevreye bırakılan atık miktarı azalır.
- Ekonomiye katkı sağlar. Geri dönüşüm sayesinde ham maddelerin azalması ve doğal kaynakların tükenmesi önlenir.
Geri kazanım pek çok gelişmiş ülkede yasalarla desteklenen bir sistem olmuştur. Bu sistemin en güzel uygulandığı ülkelerden biri de Almanya’dır. Almanya’da tüketicilerin ambalajları, temiz ve doğru ayrılmış bir şekilde poşetlere koyup belirlenen gün ve saatlerde dışarı çıkarmaları istenmektedir. Şampuan kutuları, boş alüminyum kutular, hatta çikolata kapları bile çöp sınıfından çıkıp kaynak sınıfına konmuş durumdadır. Mavi, sarı, gri ve yeşil çöp torbalarıyla ayrı ayrı poşetlenen bu atıkların yerel yönetimlerle belirlenen gün ve saatlerde dışarı çıkarılması zorunludur. Aksi taktirde bu çöpler toplanmamakta, birkaç uyarıdan sonra ceza verilmektedir. Almanya’da bu sistemin bu kadar düzenli gitmesinin nedeni sistemin yasalarla hükümet tarafından desteklenmesidir.
Ekolojik Döngülere İnsan Müdahaleleri
Su Döngüsüne İnsan Etkileri
Su, Dünya'nın doğal kaynaklarından biridir. Dünya’da- ki toplam su miktarı sınırlıdır. Dünya’daki hızlı nüfus artışı, ileri teknoloji, şehirleşme ve endüstrideki gelişmeler toplumların suya olan ihtiyacını artırmıştır. Suyun aşırı kullanılması ile su döngüsünde bozulmalar meydana gelmiştir.
Dünya'daki toplam su tüketiminin, çeşitli kaynaklara göre değişse de, yaklaşık % 70’i tarım sektöründe sulama, % 22’si sanayi, % 8’i içme ve kullanma suyu olarak değerlendirilmektedir. Avrupa'da sektörler itibariyle su kullanımı % 33 sulama, % 51 sanayi, % 16 içme ve kullanma amaçlıdır.
İnsanların su döngüsünde meydana getirdiği bozulmalar şunlardır:
Tarımda Su Kullanımının Su Döngüsüne Etkileri: Sulamalı tarımın yaygınlaşmasıyla akarsular, sulak alanlar ve yer altındaki sulardan yararlanma artmıştır. Bu durum, su kaynaklarının potansiyelini zorlamaya başlamıştır. Modern su çekme yöntemleri ile yerin yüzlerce metre derinliklerine inilmesi yer altı su kaynaklarının da azalmasına yol açmıştır. Teknolojik gelişmeler, yer altındaki rezervlerden çok fazla miktarda su kullanılmasına yol açmıştır. Bu kullanım sonucunda göllerin, yer altı sularının ve akarsuların rezervleri azalmıştır.
Kentleşme ve Nüfus Artışının Su Döngüsüne Etkileri: Hızlı nüfus artışı ve kentleşme ile birlikte içme ve kullanma suyu temin etmek için akarsulardan, yer altındaki sulardan giderek fazla miktarda su kullanılmaya başlanmıştır. Bu durum su kaynaklarının zaman içinde azalmasına neden olmuştur.
Betonlaşmanın Yer altı Su Seviyesi Üzerine Etkisi: Kentleşme hızının fazla olduğu yerlerde betonlaşma ile yer altına sızan suların miktarı azalmaktadır. Bu durum yer altı sularının beslenmesine engel olur. Yağışlar, toprak tarafından emilemez. Bu durum, şehirlerde sel taşkınlarının artmasına yol açar. Betonlaşma hızını gösterebilmek için Türkiye’deki büyük şehirleri örnek verebiliriz. İstanbul, Ankara ve Samsun gibi büyük şehirlerde konut sayılarının hızla artması, yolların asfaltlanması suyun yer altına sızmasına engel olmaktadır. Bu durum kısa anlı sağanak yağışlarda kentlerin bazı kesimlerinin sular altında kalmasına yol açar.
Aşırı Kullanımın Yer altı Su Seviyesine Etkisi: İnsanlar gereksinimlerini karşılayabilmek için yer altı sularını aşırı miktarda tüketir. Bu yüzden şehirlerde yer altı su seviyeleri düşer.
Yer Altı Sularına Deniz Suyunun Karışması: Deniz kıyılarında yer alan şehirlerde yer altı suyunun aşırı kullanılmasıyla yer altı suyuna tuzlu su karışır. Bu durum özellikle İstanbul ve İzmir gibi şehirlerde daha belirgin olarak yaşanır.
Sanayide Su Kullanımının Su Döngüsüne Etkileri: Sanayi işletmeleri kurulurken su gereksinimi göz önünde bulundurulmalıdır. Sanayide su kullanımı Dünya’da tüketilen su miktarının % 25’ini oluşturur. Bu oran sanayileşmiş ülkelerde % 50 ile % 80 arasındadır. Sanayide kullanılan suyun çok az miktarı gerçekte tüketilir. Geri kalan su soğutma, işleme ve diğer aktivitelerde kullanılır. Sanayide kullanılan suyun kimyasal özelliklerinde ve ısısında bir takım değişiklikler olmaktadır. Bu durum deniz, göl ve akarsularda çeşitli çevre sorunlarına yol açar.
Baraj ve Kanalların Su Döngüsüne Etkileri: İnsanlar içme, kullanma, sulama suyu, enerji sağlama, taşkınlardan korunma amacıyla baraj yaparlar. Baraj yapılarak yeryüzüne düşen yağışın akarsular aracılığı ile göllere ve denizlere ulaşması kısıtlanmıştır. Yanlış planlama ile yapılan barajlar nedeniyle akarsuyun aşağı kesimi susuz kalmakta ve buralarda yaşayan canlılar yok olmaktadır. Baraj gölü altında kalacak akarsu kısımlarındaki balık ve diğer su canlılarının yumurtladıkları ve yaşadıkları yuvalar tahrip olmaktadır. Barajların yapılması ile daha önce akarsularca denize taşınan organik atık ve silisler buralarda birikmeye başlar. Böylece denize ve göle ulaşan tatlı su miktarı ve mineral oranı azalır.
Sulak Alanları Kurutmanın Su Döngüsüne Etkileri: Sulak alanlar, yer altı suyunun gelir ve gider dengesini sağlar, taşkınların etkisini azaltır, bölgenin su rejimini düzenler. Bataklıkların kurutulması, birçok sorunu da beraberinde getirir. Sulak alanlar, bulundukları bölgenin nem oranını artırır, yağış ve sıcaklık gibi iklim elemanları üzerinde olumlu etki yapar. Bu alanlar tortulları, besin maddelerini ve zehirli maddeleri tutarak su kalitesini yükseltir. Sulak alanlar tropikal ormanlarla birlikte yeryüzünün en fazla biyolojik üretim yapan alanlarıdır. Bu nedenle sulak alanlar ekolojik yönden binlerce canlının yaşamasına olanak sağlar. Sulak alanların kurutulduğu bölgelerde yağış miktarının azaldığı ve yağış rejiminin düzensizleştiği görülür.
Bitki Örtüsü Tahribinin Su Döngüsüne Etkileri: Bitkiler, yağmur ve kar sularının toprak içine sızan miktarını artırır ve depolanmasını sağlar. Böylece yüzeysel akışa geçen suların hızını ve miktarını azaltarak sel ve taşkınları önler, akarsuların rejimini düzenler. Böylece yağışların büyük bir kısmının yüzeysel akışlarla denizlere gitmesi engellenmiş olur. Bitki örtüsünün tahribi ile yağmur suları yeterince emilemediğinden yüzeysel akışa geçer ve bu yüzden yer altı suları beslenemez. Bu sular akarsuların seviyelerini yükselterek sel ve taşkınlara neden olur. Buna karşılık göl sularının ve yer altı sularının azalmasına yol açar. Yer altı sularının seviyesi düşer. Bitki örtüsünün tahrip olduğu yerlerde atmosfere terleme ile verilen su oranı da azalır.
Karbon Döngüsüne İnsan Etkileri
Karbondioksit, atmosferi oluşturan gazlardan olup belli oranlarda atmosfer için kirletici sayılmaz. İnsanların sanayileşme, kentleşme, nüfus artışı gibi aktiviteleri sonucu karbon dengesi bozulmuştur. Atmosferdeki karbonun % 90'ı doğal kaynaklardan özellikle bataklık gazından, geri kalan % 10’luk bölümü ise insan tarafından atmosfere bırakılır. Dünya genelinde insan tarafından doğaya verilen karbon miktarı önemsizdir. Ancak büyük şehirlerin atmosferindeki karbon monoksitin % 95 - % 98'i insan faaliyeti sonucudur. Bu durum önemlidir. Doğal kaynaklardan gelen karbon bütün atmosfere dağılır. İnsan kaynaklı karbon ise çok dar bir bölgede oluşur. Bu nedenle büyük şehirlerin ve sanayinin olduğu yerlerde karbon monoksit, normal yoğunluğun 100 katına çıkabilmektedir. Şehirleşme ve sanayileşmenin gün geçtikçe artması, atmosferdeki karbon miktarı üzerinde insan etkisinin de gün geçtikçe artacağını göstermektedir.
Karbon döngüsüne insan müdahaleleri genel olarak nakliye araçları, binaların ısıtılması, fabrikalar, ormanların kesilmesi ve diğer nedenlerle oluşmaktadır.
Küresel Çevre Sorunları
Gelişen ve değişen teknolojik olaylar çevresel kirlenmeyi de beraberinde getirmiştir. Küresel çevre sorunları deyince ozon tabakasının seyrelmesi, asit yağmurları, orman yangınları, küresel ısınma, çarpık kentleşme ve çeşitli kirlilik türleri akla gelir. Bu sorunlar özellikle teknolojinin gelişmesiyle birlikte son iki yüzyılda artarak günümüze kadar gelmiştir. Önceleri sanayinin geliştiği yerlerde görülen bu sorunlar zamanla diğer ülkeleri de etkisi altına almıştır.
Küresel Isınma ve İklim Değişikliği
Sera gazı olarak bilinen bazı gazların artmasıyla atmosferin yeryüzüne yakın tabakalarının, okyanusların ve yeryüzü sıcaklığının yapay olarak artmasına küresel ısınma adı verilir. Küresel ısınmanın temel nedeni, özellikle sanayileşen ülkelerce yoğun olarak atmosfere salınan karbondioksit başta olmak üzere sera gazlarıdır. Bu gazların yoğunluğunun artmasının sonucu olarak güneş ışınları atmosferde daha çok tutulur ve yeryüzü sıcaklığı artar.
Dünya, üzerine düşen güneş ışınlarından çok, yerden yansıyan güneş ışınlarıyla ısınır. Bu yansıyan ışınlar başta karbondioksit, metan ve su buharı olmak üzere atmosferde bulunan gazlar tarafından tutulur, böylece Dünya ısınır. Işınların bu gazlar tarafından tutulmasına da sera etkisi denir. Atmosferde bu gazların miktarının artması ısınmayı artırır. Dünya’da sera etkisi yapan çevre sorunlarının % 46'sı enerji üretiminin, % 24’ü sanayi faaliyetlerinin, % 18‘i orman tahribatının, % 9'u tarımın ve % 3'ü de diğer kaynakların meydana getirdiği emisyonlar nedeniyle oluşmaktadır. Küresel ısınma ve iklim değişimi birbirini tetiklemektedir.
Küresel ısınma ve iklim değişikliklerine bağlı olarak meydana gelebilecek felaketler şunlardır:
- Kutuplardaki buzulların erimesi ile birlikte deniz suyu seviyesinin 60 cm kadar yükselmesi, kıyı kesimlerdeki toprakların sular altında kalması ve taşkınlar
- Yüksek sıcaklık artışıyla birlikte buharlaşmanın, kuraklığın ve yangınların artması
- Temiz su kaynaklarının deniz suyuna karışmasıyla birlikte su sorununun ortaya çıkması
- İklim değişikliğine dayanamayan bitki ve hayvan türlerinin yok olması veya azalması
- Aşırı ısınma nedeniyle üreyen virüs türlerinin salgın hastalıklara neden olması
- Dünya çapında göç hareketlerinin olması
Küresel ısınmanın önlenmesi için yapılması gereken bazı çalışmalar şunlardır:
- Ağaçlandırma artırılmalıdır.
- Teknolojik aletler Dünya’ya zarar vermeyecek şekilde yenilenmelidir.
- Kentleşmenin hızı azaltılmalıdır.
- Sanayi, Dünya'ya zarar vermeyecek şekilde yapılmalıdır.
- Buhar gücüyle veya güneş enerjisiyle çalışan araçlar üretilmelidir.
- Düşük enerji tüketimi yapan aletler kullanılmalıdır.
- İsraf yapmaktan kaçınılmalıdır.
Asit Yağmurları ve Etkileri
Endüstriyel faaliyetler, konutlarda ısınma amaçlı olarak kullanılan yakıtlar, motorlu taşıtlardan çıkan egzoz gazları ve fosil yakıtlara dayalı olarak enerji üreten termik santrallerdeki faaliyetler sonucunda hava kirlenmekte ve kükürtdioksit, azotoksit, partikül madde ve hidrokarbon çevreye yayılmaktadır. Havada 2-7 gün asılı kalabilen bu kirleticiler, su partikülleri ile tepkimeye girerek asit meydana getirmekte ve yağmurla birleşerek yeryüzüne asit yağmurları olarak inmektedir. Asit yağmurlarının başlıca etkileri şunlardır:
- Bitkilere zarar verir. Asidik yağışlar, ağaçların yapraklarındaki büyüme ve gelişmeyi engeller.
- Asit yağmurları, suya ve toprağa geçerek bunların yapılarını değiştirmekte, böylece toprak ve suyla ilişkide olan canlılar zarar görmektedir.
- Taşınmaz kültür varlıklarını olumsuz olarak etkiler.
- İnsanlarda solunum yolları hastalıkları, nefes darlığı, akciğer kanseri gibi çeşitli hastalıklara yol açar.
- Göl ve akarsularda asit dengesini bozarak tüm canlıları etkiler, hatta bazı türlerin ölümüne yol açar.
Ozon Seyrelmesi
Ozon gazı, Güneş'ten gelen öldürücü ışınları süzer. Bu sayede Güneş’ten gelen zararlı ışınlar süzülerek, canlılar için yararlı hâle getirilir. Ancak, ozon tabakasındaki yoğunluk azalınca (halk arasında ozon tabakasının delinmesi veya incelmesi olarak bilinen olay), kendisinden beklenen işlevi yerine getiremez ve güneş ışınları canlılar için tehlike hâlini alır. Bunun yanında güneş ışığında fotokimyasal tepkimeye giren egzoz gazları, kirli havadaki duman bulutlarında ozon ve nitrojendi- oksit oluşturmaktadır. Böylece atmosferin yeryüzüne yakın kesimlerinde ozon kirliliği oluşturur. Son yıllarda Dünya’daki en önemli sorunların başında ozon kirliliği ve ozon tabakasının incelmesi gelmektedir. Ozon bir sera gazı olduğu için iklim değişikliği üzerinde etkilidir.
Orman Tahribi
Ormanlar, tarihin hiçbir döneminde son yüzyıl içinde olduğu kadar yok olma sürecine girmemiştir. Bu süreçte etkisi en fazla olan insan faaliyetleridir. Sürdürülebilir olmayan odun üretimi, yapılaşma, yangınlar, aşırı otlatma, tarım alanı açma gibi nedenlerle orman alanları insanlar tarafından yok edilmektedir. Son yıllarda ormanların sağlık durumu bozulmuş ve biyolojik çeşitlilikte önemli kayıplar yaşanmıştır. Uygun şekilde ve uygun yerlere yapılmayan ağaçlandırma çalışmaları da doğal çevre üzerinde olumsuz etkiler yapmaktadır.
Ormancılık dışı etkinliklerin yol açtığı hava kirliliği yüzünden ormanlar yok olmaktadır. Ormanlar için diğer önemli bir tehdit yangınlardır. Orman yangınları bitkiler ve diğer canlıların ölümüne neden olarak, ekolojik yıkımlarla sonuçlanmaktadır. Yapılan istatistiklere göre orman yangınlarının neredeyse tamamı insan kaynaklıdır.
Çevre Sorunlarının Yayılma Süreci
Çevre kirliliği özellikle 1800’lü yılların başında petrol ve türevlerinin yaygın olarak kullanılmaya başlanmasıyla büyük bir hız kazanmıştır. Petrol ürünlerinin gerek enerji için yakıt olarak kullanılması, gerekse ham madde özelliğinde olması önemini artırmıştır. Petrolden üretilen malzemelerin büyük bir süratle üretilip çevreye saçılması nedeniyle çevre kirliliği büyük oranda artmıştır. Çevre sorunları ilk kez II. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkmıştır. Ortaya çıktığında bunun sadece sanayileşmenin bir sonucu olduğu ve sanayileşmiş ülkeleri ilgilendirdiği sanılıyordu. Bu nedenle sanayileşmemiş ülkeler, çevre sorunlarına gereken ilgiyi göstermemişlerdir. Çevre sorunlarının insanlık üzerindeki etkilerinin tam olarak anlaşılması son 20 yılda meydana gelmiştir. Önceleri su ve hava kirliliği olarak görülen ve daha çok sanayi bölgelerinde rastlanan çevre sorunlarının toksik atıklardan, ozon tabakasının incelmesine, tabiattaki biyolojik zenginliğin yok olmasına, iklim değişikliklerine, deniz ve okyanusların kirlenmesine kadar uzandığı görülmüştür. Bu sorunların bir kısmı bölgesel sorunlar olarak ortaya çıkarken, bir kısmı da mahalli sorunlar olarak ortaya çıkmaktadır.
Çevre sorunları yalnız üretim değil, aynı zamanda tüketim faaliyetinden de kaynaklanabilir. Sanayileşme sürecinde tüketim, üretime paralel olarak onun yapısı ve karakteristiklerine benzer şekilde gelişir. Çevre bozulması açısından tüketimin birinci önemli yönü burada kendini gösterir. Şöyle ki, çağdaş ekonomik düzen "tüketim amacıyla üretim” yerine “üretim amacıyla tüketim” biçimini benimsemiştir. Başka bir deyişle, üretim, artık zorunlu ihtiyaçlar yerine, zorunlu olmayan hatta lüks sayılabilecek ihtiyaçları tatmin gayesine yönelmiş bulunmaktadır. Bu eğilim belli bir gelişme düzeyinden sonra, kaynak israfına ve çevre kirlenmesine yol açmaktadır. Tüketim faaliyetinin çevre kirlenmesi ile ilgili olan ikinci yönü, onun, bazı türleri itibariyle “topluca" yapılan bir faaliyet olmasıdır. Öyle ki bu karakteristik, literatürde, çevre kirlenmesinin temel nedenleri arasında sayılır. Bilindiği üzere temiz hava, yeşil alan gibi çevre hizmetleri birçok kişi tarafından topluca tüketilir. Ne var ki, bu kullanımların tüketiciye düşen fiyatı belirlenemediğinden, yaratılan kirliliğin bedelini istemek de kolay olmamaktadır. Bu güçlük, çevre kirlenmesini sürdürücü bir rol oynayacaktır.
- Ekosistem ve Madde Döngüsü
- İnsan ve Doğa Etkileşimi
- Nüfusun Gelişimi, Dağılışı ve Nitelikleri
- Göçlerin Neden ve Sonuçları
- Ekonomik Faaliyetlerin Ortaya Çıkışı ve Gelişimi
- İlk Uygarlıklar, Şehirlerin Fonksiyonları ve Nüfus Politikaları
- Göç ve Şehirleşmenin Ekonomiyle İlişkisi
- Kıtaların Keşfi ve Küçülen Dünya
- Ülkeler Arası Etkileşim
- Ülkeleri Tanıyalım I
- Ülkeleri Tanıyalım II
- Ülkeleri Tanıyalım III
- Küreselleşmenin Etkileri
- Doğal Afetler ve Etkileri
- Doğal Kaynaklar ve Çevre
- Doğal Kaynakların Kullanımının Küresel Etkileri