A. Türklerin Tarih Sahnesine Çıkışları
1. Türk Adının Anlamı
Türk kelimesin anlamı hakkında iki görüş vardır. Bunlardan birincisine göre Türk "doğan, türeyen, çoğalan", ikincisine göre "güçlü, kudretli, kuvvetli" anlamındadır.
Türk kelimesi siyasal ad olarak ilk defa Göktürk Devleti tarafından kullanılmış, daha sonra Türk soyuna mensup olan bütün toplulukları ifade eden bir ad olarak kalmıştır.
2. Türklerin İlk Anayurdu
Türklerin ilk anayurdu Orta Asya'dır. Yapılan son araştırmalar Türklerin ilk olarak Altay-Sayan dağlarının kuzeybatısı, Tanrı dağlarının kuzeyi, Aral Gölü'nün çevresi ve Hazar Denizi'nin doğusunda yaşadıklarını göstermiştir.
Yapılan arkeolojik araştırmalar Orta Asya Türk kültürünün eski Paleolitik Devri'ne kadar ulaştığını göstermektedir. Orta Asya'nın en eski kültür merkezleri Anav, Karasuk, Abakan, Andronova, Kelteminar ve Afanesyevo kültürleridir.
3. Türklerin Tarih Boyunca Yayıldıkları bölgeler
Türkler değişik zamanlarda çeşitli nedenlerden dolayı Orta Asya'dan göç etmişlerdir.
Göçlerin Nedenleri
- Toprakların halkın geçimini sağlamak için yetersiz hale gelmesi.
- İklim koşullarının değişmesi.
- Nüfus artışı ve otlakların daralmasının ekonomik sıkıntılar doğurması.
- Yabancı devletlerin baskısı.
- Türk kavimleri arasındaki mücadeleler.
- Türklerin yeni yerler fethetmek istemesi.
Özellikle yabancı kavimlere yenilen Türklerin büyük bir kısmı başka bir devletin egemenliğine girmektense yurtlarını terk etmişlerdir. Tüklerin atlı ve göçebe kültüre sahip olması göçleri kolaylaştırmıştır. Bütün bunların sonucunda Türkler Avrupa ve Afrika kıtalarına yayılmışlardır. Türklerin tarih boyunca değişik coğrafyalarda yaşaması birbirinden farklı gelişmelere neden olmuştur. Bu yüzden Türk tarihini belirli zaman diliminde aynı coğrafyada bir bütün olarak incelemek zordur.
4. İskitler
İskitler önceleri Hazar Denizi ile Tanrı dağları arasında yaşıyorlardı. M.Ö. VII. yüzyılda Ural dağlarını aşarak Tuna'ya kadar olan bölgeleri ele geçirmişler, ardından Kafkas dağlarını aşarak Hindistan sınırına kadar bütün İran'ı ele geçirmişlerdir. Sakalarda (İskitler) yönetici zümre Türk olduğu halde yönetimleri altındaki boyların çoğunluğu İranlı idi. Sakaların yaşam tarzları ve kültürleri Orta Asya temelli olması ve diğer Türk topluluklarına benzemesi Türk olduklarını göstermektedir. Sakalar M.S. II. yüzyıl sonlarına doğru zayıflayarak Hunların ve diğer kavimlerin arasına karışmışlardır. Bugünkü Yakut Türkleri Sakaların soyundandır. Tarihte önemli rol oynayan ilk Türk topluluğu İskitlerdir.
B. İlk Türk Devletleri
1. Büyük Hun Devleti (Asya Hun Devleti)
Tarihte Türkler tarafından kurulduğu bilinen ilk devlet Büyük Hun Devleti'dir. Hunlar ilk kez Orhun - Selenga ırmakları çevresinde yaşamışlar ve Ötüken merkezli Büyük Hun Devletini kurmuşlardır. Devletin kuruluş tarihiyle alakalı kesin bir bilgi yoktur. Hunların bilinen ilk hükümdarı Teoman'dır. Çin, Hunların yaptığı sürekli akınlar sonucunda daha önce inşa ettiği kaleleri bir duvarla birleştirerek Çin Seddi'ni yapmıştır (M.Ö. 214).
Büyük Hun Devleti en parlak dönemini Mete'nin hükümdarlığı sırasında yaşamıştır. Bu dönemde devletin sınırları oldukça genişlemiş ve bütün Türk kavimleri ilk kez Hunların egemenliğinde birleşmişlerdir. Mete Çin'e devamlı seferler düzenlemiş ve bu seferlerin ardından imzaladığı ticari antlaşmalarka devletini güçlendirmiştir. Mete, Çin gibi son derece büyük bir ülkenin dışarıdan yönetilemeyeceğini bildiği için bu şekilde politika takip etmeyi daha uygun bulmuştur. Mete'nin devlet yönetimi ve askeri teşkilat alanında düzenlemeleri daha sonraki Türk devletlerine de örnek olmuştur.
Mete'den sonra yerine oğlu Kiok geçti. Kiok, Çin ile ticari ilişkileri geliştirebilmek için bir Çin prensesi ile evlendi. Ancak bu tür evlenmeler ileride Türk devletleri için olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Çünkü Çinli presneslerin himayesinden yararlanan Çinli elçiler ve diğer görevliler Hunların topraklarında serbestçe dolaşyor, Hunlara bağlı kavimler arasında propaganda yapıyorlardı. Çinin bu politikası Cün - Cin zamanında etkisini göstermiş ve Çinliler Hun akınlarına engel olarak İpek Yolu'nun güvenliğini sağlamaya çalışmışlardır.
Orta Asya'daki Türk devletleriyle Çin arasında en büyük sorun İpek yolu olmuştur. Çinliler bu yola egemen olabilmek için Türk devletlerinde değişik entrikalar çevirmişlerdir.
İpek Yolu egemenliğin Çin'e geçmesi Büyük Hun Devleti'nin ekonomik bakımdan zayıflamasına yol açmıştır. Karışıklıkların arttığı bu sırada başa geçen Ho - han - yeh Çin himayesine girilmesini savunmuştur. Ancak kardeşi Çi - Çi bu düşünceye karşı çıkmış., Kurultay'da Ho- han - yeh'in fikirlerini "utanç verici " bulunmuştur. Bu fikir ayrılığı devletin M.Ö. 58 yılında Güney ve Batı şeklinde ikiye ayrılmasına neden olmuştur.
Çi - Çi'nin hükümdarlığındaki Batı Hunları Çin saldırıları sonucunda kısa sürede yıkılmıuştır. Çin'e bağımlı olarak kurulan Güney Hunlar bir süre sonra bağımsızlıklarını kazanmışlar, ancak iç karışıklıklar ve ekonomik sıkıntılar yüzünden M.S. 48 yılında ikiye ayrılmışlardır. Kuzey Hunları Sienpilere yenilerek bağımsızlıklarını kaybetmişler ve batıya göş etmişlerdir (M.S. 150). Güney Hunları ise zayıflayarak Çin egemenliğine girmişlerdir (M.S. 216).
2. Kavimler Göçü
Kuzey Hun Devleti'nin yıkılmasından sonra dağılan ve batıya çekilen Hunlar Ural ve volga ırmakları arasında yerleştiler. IV. yüzyılın sonlarına doğru Karadeniz'in kuzeyinden batıya doğru ilerlemeye başladılar. Bu sırada Doğu Avrupa ile Karadeniz'in Kuzeyinde yaşayan ve Romalılar tarafından "Barbar" olarak adlandırılan kavimleri göçe zorladılar. 375 tarihinde gerçekleşen bu olaya Kavimler Göçü denilmiştir. Bu göç sırasında Vandallar, Süevler, Ostrogotlar, Vizigotlar, Burgontlar, Slavlar ve Gepitler bugünkü İtalya, İspanya, İngiltere ve Kuzey Afrika'ya yerleşmişlerdir.
Kavimler Göçü'nün Sonuçları
- Avrupa uzun yıllar karışıklık içinde kalmıştır.
- Barbar kavimlerin topraklarına girmesini önleyemeyen Roma İmparatorluğu 395 yılında Doğu ve Batı Roma İmparatorluğu olarak ikiye ayrılmıştır. 476 yılında Batı Roma İmparatorluğu yıkılmıştır.
- Roma toprakları üzerinde birçok Germen devleti kuruldu. Bunların en önemlisi Frenk İmparatorluğu'dur.
- Germen kavimleri arasında Hristiyanlık yayılmış, Kilise ve Papalık güçlenmiştir.
- Avrupa'da ortaya çıkan otorite boşluğu feodalite rejimine ortam hazırlamıştır.
- Germen kavimleri yerleştikleri yerlerde yerli halka kaynaşarak bugünkü Avrupa milletlerinin temeleni oluşturmuşalardır.
- Avrupa Hun Devleti kurulmuştur.
- Bu olay İlkçağ'ın sonu Ortaçağ'ın başlangıcı kabul edilmiştir.
3. Avrupa Hun Devleti
Avrupa'ya gelen Hunlar Balamir önderliğinde bir devlet kurdular. Avrupa Hunları en güçlü zamanını Attila devrinde yaşadı. Attila ilk defa Bizans üzerine akınlar düzenledi. Bizans bu seferler sonucunda ağır vergiler ödemek zorunda kalmıştır.
Attila Bizans üzerinde egemenlik kurduktan sonra yönünü Batı Roma üzerine çevirdi. Önce Galya, ardından İtalya seferlerini düzenleyerek Batı Roma'yı kendisine bağlamak istedi. Ancak papanın isteiği üzerine barış yaparak geri döndü.
Attila'nın ölümünden sonra yerine geçen çocukları devletin bütünlüğünü koruyamadılar. Avrupa Hun Devleti kendisine bağlı toplulukların ve Bizans'ın saldırılarıyla yıkılmıştır (469).
4. Göktürk Devleti
Büyük Hun Devleti'nin yıkılmasından sonra Orta Asya'da Çin egemenliğine Avarlar son verdiler. Kökenleri Hunlara dayanan Göktürkler Avarlara bağlı olarak yaşıyorlar ve onlara silah yapıyorlardı. Avarlar bir iç isyanı bastıramayınca Göktürklerden yardım istediler. İsyanın bastırılmasına yardım eden Göktürklerin önemi arttı. Bir süre sonra aralarında anlaşmazlım çıkınca Göktürkler Bumin Kağan önderliğinde Avarları yıkarak devlet kurdular (552).
Bumin Kağan ülkeyi ikiye ayırarak kendisi doğu bölümünü, kardeşi İstemi Yabgu da batı bölümünü yönetti. Göktürkler en parlak zamanlarını Bumin Kağandan sonra hükümdar olan Mukan Kağan döneminde yaşadılar.
Devletin batı kısmını yöneten İstemi Yabgu genel politikasını İpek Yolu'na egemen olmak üzerine kurdu. İpek yolu'nu elinde tutan Akhunlara karşı Sasanilerle ittifak yaptı. Bu ittifak sonucunda Akhunlular yıkıldı ve toprakları iki devlet arasında paylaşıldı. Bir süre sonra Sasaniler İpek Yolu'na egemen olmak istediler ve Göktürklere bağlı Soğdlu tüccarların ticaret yapmasını engellediler. Bunun üzerine İstemi Yabgu Sasanilere karşı Bizans ile ittifak yaptı. İpek yolu Türklere yeniden açılırken Sasaniler oldukça zayıfladılar.
Göktürk Devleti iç karışıklıklar ve Çin kuşatmaları sonucunda ikiye ayrıldı (582). Doğu Göktürkleri 630, Batı Göktürkleri 659 yılında Çin egemenliğine girdiler.
Not: Türk adını kullanan ilk devlet Göktürklerdir.
5. Kutluk Devleti (II. Göktürk)
Çin egemenliğinde 50 yıl yaşayan Göktürkler bu duruma tahammül edemeyip zaman zaman isyan ettiler. 682'de Kutluk Kağan önderliğinde ayaklanan Göktürkler bağımsızlıklarını kazandılar. Bu devlete kurucusundan dolayı Kutluk Devleti de denir. Göktürkleri bir araya getirmeyi başaran Kutluk'tan sonra devletin başına Kapgan Kağan geçti. Bu dönemde Çin'e sürekli seferler düzenlenmiştir.
Kapgan Kağan'dan sonra başa geçen Bilge Kağan ülkeyi kardeşi Kül - Tekin ile birlikte yönetti. Yaşlı ve tecrübeli vezir Tonyukuk da onlara yardım etti. Tonyukuk devletin Türk egemenliğine uygun milli bir siyaset takip etmesini sağlamaya çalıştı. Bilge Kağan'ın Budizm'in yayılması ve şehirlerin atrafının surlarla çevrilmesi tekliflerine bu yüzden karşı çıktı. Kurultay da Tonyukuk'un fikirlerini benimsemiştir.
İkinci Göktürk Devleti en parlak dönemini Bilge Kağan ve Kül - Tekin zamanında yaşamıştır. Bu dönemde Orta Asya'nın pekçok yeri egemenlik altına lınmıştır. Tarihte bütün Türklerin bir bayrak altında toplandığı ikinci dönem Göktürkşer Dönemi'dir.
Tonyukuk, Kül Tekin ve Bilge Kağan'ın ölümünden sonra adlarına dikilen Orhun Yazıtları o dönemin en önemli kültür mirasıdır.
Bilge Kağan'ın ölümünden sonra iç çekişmeler sonucunda devlet zayıflamış ve Uygurlar son darbeyi vurarak Göktürk Devleti'ni yıkmışlardır (744).
6. Uygur Devleti
Uygurlar, Basmil ve Karluk boylarının yardımıyla Göktürk Devleti'ni yıkarak kendi devletlerini kurdular (744). Talas Savaşı'nda Çin'in Araplara yenilerek Orta Asya'dan çekilmesinden sonra Uygurlar topraklarını genişlettiler.
Uygurlar Çin'de çıkan isyanların bastırılmasına yardımcı oldular. Böylece Çin üzerindeki etkilerini arttırmayı amaçladılar. Bögü Tarkan Çin'e yardım için gittiği 762 yılında ülkesine dönerken yanında dört Mani rahibini de getirmiş ve Maniheizm dininin Uygurlar arasında yayılmasını sağlamıştır. Uygurlar bundan önce de çeşitli dinlerle karşılaşmış ve Budizm'i kabul etmişlerdi. Uygurlar yeni kabul ettikleri Mani dinini yaymak için çalışmışlardır. Örneğin Mani dininin Çin'de yayıcısı ve koruyucusu olmuşlardır. Çin'de yapılacak Mani tapınakları için Uygurlar ustalarını göndermişlerdir. Bu tapınakların kontrolü bahanesiyle Çin'e yerleşerek Cengiz Han Devri'ne kadar devam edecek Uygur kolonileri kurmuşlardır.
Uygurlar Mani dininin ve Çin'in kötü tesirleri, sülale değişikliği, ağır kış şartlarının etkisiyle çok sayıda hayvanın telef olmasının oluşturduğu ekonomik sıkıntı nedeniyle zayıflamışlardır. Bunların sonucunda Kırgızlar 840 yılında Uygurlaru yıktılar. Dağılan Uygur kabileleri güneye doğru hareket ederek yeni devletlet kurmuşlardır.
Kansu Uygurları (Sarı Uygurlar)
Kansu şehrine yerleşen Uygurlar X. yüzyılın ilk yarısında devletlerini kurdular. Uygurlar göçebe geleneklerini terk ederek yerleşik hayata geçtiler. Kansu şehrinin İpek Yolu üzerinde olması Uygurların ticaretini geliştirmiştir. Kansu Uygurları Kitanların, Tangutların ve son olarak da Moğolların egemenliğine girmişlerdir (1226).
Turgan Uygurları
Doğu Türkistan'a yerleşen Uygurlar bulundukları bölgenin özelliğinden dolayı tarım ve ticaretle uğraştılar. Budizm'i benimseyen Uygurlar bu dini yaymak isteyince İslaniyet'i yaymaya çalışan krahanlılar ile mücadele ettiler.
Medeniyet alanında oldukça ileri giden Uygurlar Moğollara bağlanmalarına rağmen hayat tarzlarını değiştirmemişler ve Moğolların Türkleşmesinde etkin rol oynamışlardır.
Uygurların Genel Özellikleri
- Orta Asya'da kurulan Türk devletleri içinde ilk defa göçebe yaşamdan yerleşik yaşama Uygurlar geçmştir.
- Türk tarihinde ilk defa kent ve kasaba kurmuşlar, mimari eserle vermişlerdir.
- Çinliler ile olan ilişkileri sonucunda Türk devlerleri arasında ilk kez kağıt ve matbaayı kullanmışlardır.
- Çok çabuk din değiştirerek çeşitli inançları benimsemişlerdir.
- Siyasi alandan çok kültürel alanda etkili olmuşlardır.
C. Diğer Türk Devletleri ve Toplulukları
Avarlar
Orta .Asya'da kurdukları devlet Göktürkler tarafından yıkılınca batıya göç ederek Orta Avrupa'da bir devlet kurdular (562). VII. yüzyılda Sasanilerle anlaşarak İstanbul'u iki defa kuşattılar. Balkanlarda ve Orta Avrupa'da iki yüzyıldan fazla bir süre egemen olan Avarlar özellikle slav toplulukları üzerinde kültürel iizler bırakmışlardır. Slavlar devlet yönetimi, askerlik ve ekonomi Avarlardan çok şey öğrenmişlerdir. Rusların kabile hayatından devlet kuran bir topluluk haline yükselmelerinde Avarların rolü olmuştur. Avarlar 805 yılında Franklar tarafında yıkılmıştır.
Bulgarlar
Göktürklerin Avarları mağlup etmesiyle Avar baskısından kurtulan Bulgarlar VI. yüzyılda güçlü bir bulgar birliği kurdular. Ancak bir süre sonra parçalandılar. Bunlardan Volga bulgarları X. yüzyılda İslamyet'i kabul etmişler 1237 yılında da AltınOrda egemenliğine girmişlerdir.
Tuna Bulgarları Sofya, Niş be Belgrad şehirlerini alarak Avrupa'ya giden ticaret yollarının denetimini ele geçirdiler. IX. yüzyılda Hristiyanlığı kabul ettiler. Hem Hristiyanlık hem de kalabalık Slav topluluklarının etkisiyle Türklüklerini yitirdiler. Bulgar hükümdarları 923 yılından itibaren Papanın verdiği Çar unvanını kullanmaya başlamışlar ve Han ünvanını terk etmişlerdir.
Hazarlar
Don ve Volga nehirlerinin bulunduğu bölge ile Kafkasya'nın kuzeyinde yaşamışlar ve VII. yüzyıl başlarında bağımsız bir devlet kurmuşlardır. Batıya doğru yönelen Hazarlar, Karadeniz'in kuzey kıyıları boyunca Dinyeper nehrine kadar genişlemişlerdir. X. yüzyılda Peçeneklerin ve Rusların saldırıları sonucunda zayıflamış ve Ruslar tarafından yıkılmışlardır (956).
Uzak Doğu ile Bizans, İslam ülkeleri ile kuzeydeki Slavlar arasında ticaret yolları Hazarların kontrolündeydi. Bu yüzden devletin ana gelir kaynağını ticaret oluşturmuştur. Hazarlar din konusunda oldukça hoşgörülü davranmışlardır. Hazar yöneticilerinin Museviliği kabul etmelerine rağmen halk arasında Müslüman, Hristiyan ve Şamanist olanlar da vardı. Başşehirde Cami, Kilise ve Sinagoglar yan yana idi. Halk arasında davalara ikisi Musevi, ikisi Müslüman, ikisi Hristiyan ve biri de Şamanist olan yedi kişilik bir hakimler kurulu bakıyordu.
Macarlar
V. yüzyılda Don nehri kıyılarına yerleşen Macarlar burada Türk kabileleri ile iç içe yaşamış ve kaynaşmışlardır. IX. yüzyılda Peçeneklerin baskısı nedeniyle Don ve Dnpiyer nehirleri arasındaki bölgeye gelmişler, daha sonra bugünkü Macaristan'a yerleşmişlerdir.
X. yüzyılda Hristiyanlığı kabul eden Macarlar Türklük niteliklerini kaybetmişlerdir. Eski devirdeki Macar - Türk kaynaşması Macarcadaki Türkçe kelimelerinin çokluğuyla kendisini göstermektedir.
Peçenekler
IX. yüzyıl ortalarında Don ve Dinyester nehirleri arasında yaşamışlar ve boy teşkilarından devlet düzenine geçememişlerdir.
Peçenekler batı ve güney Slavlarının arasına girerek irtibatlarının kesilmesine neden olmuşlardır. Peçenekler Slavların Karadeniz'e inmelerine de engel olmışlardır.
XI. yüzyılda Bizans topraklarına giren Peçenekler bu yüzyılda Hristiyanlığı kabul etmişlerdir. Bizans ve Kıpçakların saldırılarıyla zayıflayan Peçeneklerin bir kısmı Macaristan'a girmiş bir kısmı da Bizans hizmetine girmiştir.
Kumanlar (Kıpçaklar)
Asya'nın doğusunda Uygurlara bağlı olarak yaşayan Kıpçaklar X. yüzyılın sonlarında Karahitaylar tarafında göçe zorlanmış ve Doğu Avrupa'ya yerleşmişlerdir. Burada Rus prenslikleriyle mücadele etmişler ve Rusların İgor Destanı'na konu olmuşlardır. XIII. yüzyıldaki Moğol istilası sonucunda siyasi varlıkları sona ermiştir. Kıpçakların bir kısmı Altınorda Devleti'nin ana unsuru oluşturmuş, diğer bir kısmı da Macarlara karışarak Hristiyanlığı kabul etmiştir. Kıpçaklar Bulgaristan, Romanya, Rusya, Gürcistan ve Memlüklerde askeri kuvvetin önemli bir kısmını oluşturmuşlardır.
Oğuzlar (Uzlar)
Oğuzlar önce göktürklere ardından Uygurlara bağlı olarak yaşamışlardır. Uygurların yıkılmasından sonra Karadeniz'in kuzeyinden batıya göç etmişler ve burada Uz adını almışlardır. Oğuzların bir kısmı ise güneye inerek İslamiyet'i kabul etmiş ve XI. yüzyılın ortalarına doğru Selçuklu Devleti'ni kurmuşlardır. Bugün Türkmenistan, İran, Irak, Suriye, Azerbaycan, Türkiye, Kıbrıs ve Balkanlarda yaşayan Türklerin ataları Oğuzlardır.
Sabirler (Sibirler)
Sabirler Avarların baskısıyla Doğu Avrupa'ya geldiler. Sasanilerle birleşerek Bizans'a karşı savaşmış ve Orta Anadolu'ya kadar ilerlemişlerdir. Sasanilerin baskıları sonucu VI. yüzyılda etkisiz hale gelmişlerdir.
Türgeşler
Göktürklerin yıkılmasından sonra dağılan Türkler kabilelerini bir araya getirdiler. Baga Tarkan kendi adına madeni para bastırmıştır. Türgeşler Emeviler Devri'nde Maveraünnehir'de fetihlerde bulunan islam ordularının karşısına dikilerek Orta Asya'nın Araplaşmasını önlemişlerdir.
Kırgızlar
Kırgızlar önce Hunların daha sonra Göktürk ve Uygurların egemenliğinde kaldılar. 840 yılında Uygurları yenerek bağımsız bir devlet kurdular. 1207 yılında Moğollara bağlandılar. Ünlü Manas Destanı Kırgızlara aittir.
Karluklar
Uzun süre Göktürklerle birlikte yaşayan Karluklar Kutluk Devleti'nin yıkılmasından sonra Uygurların egemenliğinde yaşamaya başladılar. Talas Savaşı'nda Müslümanların kazanmasında büyük rol oynadılar. Bu savaş sonrasında İslamiyet'i kabul ettiler. XII. yüzyılda Moğolların egemenliğine girdiler.
Kimekler
Kimekler Göktürk Devleti yıkıldaktan sonra bağımsızlıklarına kavuşmuşlardır. XI. yüzyılda Kıpçakların egemenliği altına girmişlerdir.
D. İlk Türk Devletlerinde Kültür ve Medeniyet
1. Devlet Yönetimi
Türk devletlerinde devletin başında hükümdar bulunurdu. Hükümdarlar hakan, kağan, han, şanyü gibi ünvanlar alırlardı. Türkler hükümdarlarına Gök - Tanrı tarafından devleti yönetme yetkisi verildiğine inanırlardı. Bu yetkiye "Kut" denirdi. Kut kan yoluyla babadan oğula geçerdi. Bu yüzden kanında kut olan herkesin devlet yönetiminde hak sahini olduğuna da inanırlardı. Bu da hükümdar öldükten sonra hanedan üyelerinin taht üzerinde hak iddia etmesine ve saltanat mücadelelerinin çıkmasına neden olmuştur.
Yönetimde hatunlar büyük söz sahibiydi. Devlet meclisine katılırlar ve elçi kabullerinde bulunurlardı.
Devlet iki idari bölgeye ayrılarak yönetiliyordu. Hükümdar bölümlerin birinde bulunur, diğer bölümün başında hükümdarların egemenliğini tanıyan idareciler bulunur ve yasalara uygun olalak buraları yönetirlerdi.
Kurultay: Türklerde siyasi, askeri ve ekonomik kararlar Toy veya Kurultay denilen mecliste alınırdı. Hükümdar Kurultayın tabii başkanıydı. Hükümdarın toplantılara katılmadığı zamanlarda meclis devlet müşaviri anlamına gelen Aygucı veya Üge tarafından yönetilirdi. Meclis toplantılarına hükümdara bağlı bütün prensler ve bağlı devlet temsilcileri katılmak zorundaydı. Aksi taktirde bağımsızlık ilan ettikleri kabul edilirdi.
Kurultay'ın geniş yetkileri vardı. Göktürk hükümdarları Bilge Kağan'ın şehirlerinin etrafının surlarla çevrilmesi, Budizm ve Taoizm gibi inançların yayılması teklifi kurultayda reddedilmiştir. Uygurlarda Meclisin yetkileri arasında hanedan dışından hükümdar seçilmesi bile vardı.
Devlet Görevlileri
Yabgu: Kağandan sonra gelen en büyük makamdır. Kağan adına ülkenin bir bölümünü yönetirdi. Genellikle veliahtlar bu makama getirilirdi.
Vezir: Devlet işerinde kağana yardım ederdi. Halktan birisi de bu makama getirilebilirdi.
Şad: Özel bir eğitimden sonra ülke yönetiminde tecrübe kazanması için oymak veya boylara idareci olarak gönderilen hükümdar soyundan gelen kişilere verilen ünvandır.
Ayrıca devlet idaresinde buyruklar (bakan), iç buyruklar (saray işleri ile ilgili bakan), tarkan, apa (saray görevlileri), tudun (vali), tekin (şehzade), sübaşı (ordu komutanı), katipler (bitigci), tercümanlar, elçiler, yargıçlar, hazine görevlileri gibi sivil ve askeri görevliler bulunurdu.
2. Hukuk
İslamiyet'ten önceki Türklerde yazılı olmamasına rağmen gelişmiş bir hukuk anlayışı vardı. Devletin işleyişini, halkın devletle ve birbirle olan ilişkilerini düzenleyen kurallara töre denirdi. Töre, hükümdarın ve kurultayın aldığı kararlar ve halkın geleneklerinden oluşuyordu.
Törenin uygulanması için bir adalet teşkilatı vardı. Bu teşkilatın başı hükümdardı. Hükümdara bağlı yargıçlar bu teşkilatın görevlileri idi. Türklerde devlete isyan etmek, ordudan kaçmak ve adam öldürmek gibi suçlar ölümle cezalandırılıyordu.
3. Ordu
Türkler askerliğe büyük önem vermişlerdir. İlk askeri teşkilatı Mete yapmış ve orduyu onlu sisteme göre düzenlemiştir. Türklerde kadın - erkek herkes asker sayılırdı. Ordu genellikle atlı birliklerden oluşurdu ve her an savaşa hazır durumda bulunurdu.
Türkler savaşlarında hilal taktiği uygulayarak başarılı olmuşlardır. Türk ordusu Çin, Roma, Bizans, Rus ve Moğollar tarafından örnek alınmıştır.
4. Din ve İnanış
Eski Türkler tabiatta bir takım gizli kuvvetlerin varlığına inanıyorlardı. Dağ, tepe, kaya, su, ağaç, güneş, ay, yıldız, şimşek gibi unsurlar kutsal varlık olarak kabul edilmiştir.
Türklerin en eski dini inanışı Gök - Tanrı inanışıdır. Gök - Tanrı tek yaratıcı olarak görülmüştür. Hükümdarların Gök - Tanrı tarafından görevlendirildiğine inanılmıştır. Türkler cennet ve cehenneme inanırlardı.
Bir din olup olmadığı tartışma konusu olan Şamanizm de Türk toplumuna damgasını vurmuştur. Bir dinden çok sihir özelliği taşıyan Şamanizm'de bu işi yapan kişiye Şaman (Kam) denilmiştir. Şamanizm'e göre dünya iyi ve kötü ruhların etkisinde idi. Şamanlar iyi ruhların etkisini devam ettirmek için ayinler düzenliyordu.
Eski Türklerde ölü gömme adeti dini bir karakter sergilemektedir. Ölümden sonra hayat anlayışının var olması bir takım adetlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ölüyü atıyla gömmek bunlardan biriydi. Bu sayede sahibinin atıyla rahatça cennet yolculuğuna çıkabileceğine inanıyorlardı. Ölen kimsenin sağlığında öldürdüğü kişilerin resimlerini tahtaya oyup mezarlarına koyarlardı. Bu kişilerin ahirette ve dünyada kendisine hizmetçi olacağına inanılırdı.
Türkler arasında çeşitli dini inanışlar yayılmıştır. Budizm, Maniheizm, Taoizm, Hristiyanlık ve Musevilik gibi dinler çeşitli Türk kavimleri tarafından kabul edilmiştir. Bu dinlerin özellikle kültürel alanda büyük etkileri görülmüştür. Mani dininin bir tüccar ve şehirli dini olması Uygurlarda ilim, edebiyat ve sanat alanında gelişmelere yol açmıştır.
Uygurlar benimsedikleri dinlerin dini terimlerinin Türkçe kırşılığını kullanmaya özen göstermişler ve böylece milli benliklerini korumaya çalışmışlardır. Ancak yine de Uygurların Mani dinini benimsemeleri savaşçılık özelliklerini, Balkanlara giden Türk boylarının da Hristiyanlığı kabul etmeleri milli benliklerini kaybetmelerine neden olmuştur.
5. Sosyal ve Ekonomik Hayat
Türkler önceleri tabiat koşullarına bağlı olarak göçebe bir yaşam tarzını benimsemişlerdir. Buna bağlı olrak çarşıda yaşamışlar ve yaylak - kışlak hayatı sürdürmüşlerdir. Uygurlarda yerleşik hayata geçilmiş, kasaba ve şehirler kurulmuştur.
Orta Asya Türk devletlerinde ekonomik hayatın hayatın temeli hayvancılığa dayanıyordu. At, koyun ve sığır gibi hayvanlar hem beslenmede hem de ticarette kullanılmıştır. Hayvancılığın yanında elverişli bölgelerde tarım yapılmıştır.
Türk devletleri ticarete oldukça önem vermişlerdir. Göktürkler ihtiyaç fazlası hayvanlarını Çin İpeği ile değiştirmişlerdir. Çin, Göktürk sınır kasabalarında yapılan ticari faaliyetleri geliştirmeye özen göstermiş ve bir şehrin ortak pazar yeri olarak kullanılmasına karar vermiştir. İpek, önceleri endüstri malzemesi olarak kullanılırken daha sonra ticari bir değişim aracı olmuştur. Bir müddet sonra kervanların geçtiği yollar İpek Yolu olarak isimlendirilmiştir. Türk devletleri ile Çin, Sasani, Bizans gibi devletler bu yollara egemen olabilmek için birbirleriyle mücade etmişlerdir. Türk devletleri dışarıya canlı hayvan, konserve et, deri, kösele, kürk ve hayvani gıdalar satarken daha çok tahıl ve giyim eşyaları almışlardır. Sincap, Sansar, Kunduz gibi hayvanların kürklerinden yapılan eşyaların ticaretinin yapıldığı Kürk Yolu da oldukça işlekti.
Türklerde demircilik oldukça işlek bir sanayi dalıydı. Türk devletlerinin ekonomisi halktan toplanan vergilere, bağlı devletlerden alınan yıllık vergilere, madencilik ve ticaretten elde edilen gelirlere ve vergilere dayanıyordu. Eski Türkler para yerine daha çok üzeri resim damgalı ipek parçası kullanmışlardır.
6. Yazı, Dil ve Edebiyat
Türkler İslamiyet'ten önce Göktürk ve Uygur alfabesini kullanmışlardır. Kitap basma tekniğini bilen Uygurlar çağdaş matbaanın asasını oluşturan hareketli harf sistemini bulmuşlardır.
Türklerde ilk olarak sözlü edebiyat gelişmiştir. Bu türüne en önemli eserleri destanlar olmuştur. Destanlar eski Türklerin gelenek ve göreneklerini, dünya görüşlerini, kültürlerini yansıtması bakımından önemlidir. Bu destanların en önemlileri Hunların Oğuz Kağan, Göktürklerin Ergenekon, Uygurların Türeyiş, Kırgızların Manas ve Sakaların Alp Er Tunga destanlarıdır.
Türkçe yazılmış en eski metinler Orta Asya'nın çeşitli alanlarıa dağılmış olan mezar taşlarında ve kitabelerde bulunmaktadır. Bunların içerisinde en önemlisi Tonyukuk, Bilge Kağan ve Kültigin adına dikilen Orhun Yazıtları'dır. Yazıtların üslubu ve ifadesi Türk dilinin ve yazısının gelişmişliğini göstermektedir. Yazıtlar Türk adının geçtiği ilk Türkçe metinler olması, devlet ve halkın karşılıklı olarak görevlerini belirtmesi, Türk devlet adamlarının halka hesap vermesi bakımından önemlidir. Yazıtlarda geçen "fakir milletin zenginleştirilmesi, açların doyurulması, çıplakların giydirilmesi" gibi ifadeler sosyal devlet anlayışının en belirgin örnekleridir.
7. Bilim ve Sanat
Türklerin astronomi alanında geniş bir bilgi birikimi vardı. Bir yılı 365 gün 5 saatten biraz fazla olarak bulmaları, Oniki Hayvanlı Türk Takvimini yapmaları bu durumun birer kanıtıdır. Türkler bu takvimi Hicri Takvim yaygınlaşıncaya kadar kullanmışlardır.
Eski Türkler daha çok göçebe hayat yaşadıkları için onların sanat eserleri de taşınabilir malzemeden çoğunlukla deri, ahşap, metal ve taş işçiliğine dayanıyordu. Uygurlarda ise yerleşik hayatın bir sonucu olarak Budist manastırları, saraylar ve bunların iç süslemeleri dikkat çekmektedir.
Türklerin eşyaları genellikle hayvan figürleriyle süslenmiştir. Buna "hayvan üslubu denir". Demircilik, maden işlemeciliği, süs eşyaları, dokumacılık, eyer ve koşum takımları, çeşitli sanat aletlerinin yapımı gelişen sanatlardandır.
Göktürk ve Uygurlarda resim ve heykel alanında eserler verilmiştir. Uygur minyatürleri İslam sanatını da etkilemiştir.
- Tarih Bilimine Giriş
- Eskicağ Medeniyetleri
- İslamiyet'ten Önceki Türk Tarihi
- İslam Tarihi
- Türk Dünyası
- Ortaçağ'da Avrupa
- Türkiye Tarihi
- Osmanlı Kuruluş Devri
- Osmanlı Yükselme Devri
- Yeniçağ'da Avrupa
- XVII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu
- XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu
- Yakıncağ'da Avrupa
- XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu
- Osmanlı Kültür ve Uygarlığı
- XX. Yüzyılda Osmanlı Devleti
- 1. Dünya Savaşı ve Sonuçları
- Mondros Ateşkesi ve Cemiyetler
- 1.TBMM Devri
- Kurtuluş Savaşı
- Cumhuriyet Dönemi İç Olayları
- İnkılaplar
- Dış Politika
- Atatürk İlkeleri