İslam Tarihi
Türkler İslamiyet'i kısa süre içerisinde benimsediğinden dolayı İslam tarihi Türkler için çok önemlidir. İslam tarihi Türk tarihini anlamak açısından da önemlidir.
A. İslamiyet'in Doğuşu Sırasında Dünyanın Genel Durumu
İslam tarihi içerisinde İslam dini doğduğunda dünyanın genel durumunu bilmek bu dönemi anlamak için önemlidir.
1. Asya
Asya kıtası İslam tarihi başladığı anda büyük devletlerin sahnede olduğu bir kıtaydı.
Bizans İmparatorluğu
İslamiyet'in doğuşu sırasında Yakın Doğu'nun güçlü devletlerinden birisi Bizans İmparatorluğu idi. Sınırları Kafkasya'dan Batı Akdeniz havzasına ve Kuzey Afrika kıyılarına kadar ulaşmıştı. Bizans hristiyanlığın Ortodoks mezhebine bağlıydı.
Sasaniler
Sasaniler İran'da kurulmuştu. İslamiyet'in doğuşu sırasında en büyük rakibi Bizans ile mücadele halinde idi. İran'da egemen olan din Zerdüştlük idi.
Hindistan
Tarih boyunca çeşitli göçlere sahne olan Hindistan'da hiçbir zaman siyasi birlik kurulamamıştır. İslamiyet'in doğuşu sırasında Hindistan'da derebeylikler hüküm sürüyordu. Hindistan'da en yaygın dini inanış Hinduizm idi. Budizm de Hindistan'da doğan bir dindir.
Çin
İslamiyet'in doğuşu sırasında Çin Göktürklerin ikiye ayrılmasından yararlanarak sınırlarını genişletmişti. Çin'de en yaygın dini inanışlar Konfüçyüsçülük, Taoizm ve Budizm'dir.
2. Avrupa
Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra Avrupa'da yeni devletler kuruldu. Bunların en önemlileri Vizigot, Ostrogot ve Frank krallıklarıdır. Meydana gelen karışıklıklar ve güvensizlik sonucunda feodalite rejimi doğmuştur.
Roma İmparatoruluğu'nun Hristiyanlığı serbest bırakmasından sonra Avrupa'da Hristiyanlık yayıldı. Batı Roma yıkıldıktan sonra Papa ve kilise güçlenmiştir.
3. Afrika
Kuzey Afrika'da Bizans egemenliğini bulunuyordu. Habeşistan'da ise Aksum Krallığı bulunuyordu. Mısır'da ve Habeşistan'da Hristiyanlık yaygın durumdaydı.
B. İslamiyet'ten Önce Arap Yarımadası'nın Durumu
İslamiyet'ten önce Arap yarımadasının durumunu çeşitli açılardan ele alabilir.
1. Siyasi Durum
İslamiyet'ten önce Arabistan'da siyasi birlik yoktu. Bu dönemde Arabistan'da pek çok devlet kurulmuştur. Bunların en önemlileri Güney Arabistan'da Main, Seba ve Himyeriler, Kuzey Arabistan'da Nebat, Tedmür, Gassani, ve Lahmiler devletleridir.
Siyasi birliğin bulunmadığı Arabistan'da kabile hayatı vardı. Kabilelerin başında şeyh ya da emir adı verilen bir başkan bulunuyordu.
Mekke'de en etkili kabile Kureyş'ti. Mekke'de şehirle ilgili karar Darün Nedve denilen danışma kurulu tarafından alınırdı. Bu kurula kırk yaşını aşmış erkekler katılırdı.
2. Din ve İnanış
Araplar arasında en yaygın inanç putperestlikti. Her kabilenin ayrı bir putu vardı. Mekke'de bulunan kabe kutsal sayılıyordu. Kabe'de her kabilenin putları bulunuyordu. Araplar her yıl bu putları ziyaret etmek için Mekke'ye gelir ve onlara kurban keserlerdi. Bu ziyaretler Mekke'nin ticari canılık kazanmasını sağlamıştır.
Araplar arasında az da olsa Hristiyanlık ve Musevilik dinlerine inananlar da vardı. Ayrıca Hz. İbrahimin inancını devam ettiren ve "Hanif" denilen bir grup vardı. Bunlar kesinlikle putlara tapmazlardı.
3. Sosyal ve Ekonomik Hayat
Arapların büyük kısmını bedevi denilen göçebeler oluşturuyordu. Bedeviler otlak bulmak amacıyla sürekli yer değiştirirlerdi. Asıl geçim kaynakları hayvancılıktı. Yerleşik hayatı benimseyenler tarım ve ticaretle uğraşırlardı.
Mekke'de yaşayanlar ticaret ile Medine'de yaşayanlar ise tarımla uğraşırlardı.
Toplumun temeli kabile teşkilatına dayanıyordu. Kabileler arasında sürekli mücadele yaşanıyordu. Araplarda kölelik yaygındı. Erkekler birden fazla kadınla evlenebilirdi. Kadının miras hakkı yoktu. Kız çocuklarına önem verilmezdi. Bazen diri olarak toprağa bile gömülürlerdi.
4. Dil ve Edebiyat
Araplar şiir ve edebiyata fazla önem veriyorlardı. Güzel konuşan kişiler ve şairler halk arasında itibar görüyorlardı. Düzenlenen panayırlarda şiir yarışmaları yapılır ve çok beğenilen şiirler Kabe duvarına asılırdı. Bu yüzden İslam alimleri İslamiyet'in Arabistan'da hızla yayılmasının nedenlerin arasında Kur'an-ı Kerim'in belagatini de göstermişlerdir.
C. Hz. Muhammed Devri
Hz. Muhammed, miladi 571 yılında Mekke'de doğmuştur. Doğmadan evvel babasını, küçük yaşta da annesini kaybeden Hz. Muhammed'i amcası Ebu Talip himayesi altına almıştır. Gençliğinde akıllı ve olgun davranışı, doğru sözlülüğü ve nezaketi ile herkersin sevdgisini kazanmış ve kendisine el-Emin lakabı verilmiştir. Hz. Muhammed 25 yaşında Hz. Hatice ile evlenmiştir.
Hz. Muhammed 40 yaşında iken 610 yılında ilk vahiy geldi ve peygamberlik vazifesi ile görevlendirildi. Bundan sonra Hz. Muhammed insanları İslam dinine davet etmeye başladı. Bu davete ilk olarak Hz. Hatice, Hz. Ali, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Zeyd uydular. Müslüman olanların sayısının hızla artması üzerine Mekkeli müşrikler bunu önlemek için Müslümanlara baskı ve işkence yapmaya başladılar.
Mekkelilerin İslamiyet'e karşı çıkmalarında etkile olan faktörler şunlardır:
- Zenginlerin ekonomik çıkarlarını katbetmekten korkmaları
- İslamiyet'in putları reddetmesi
- İslamiyet'in insanları eşit olarak kabul etmesi
- Geleneklerine bağlı olmaları
- İslamiyet'in öldükten sonra dirilme inancını getirmesi
- Kabile üstünlüğü anlayılı ve kötü alışkanlıklar
Habeşistana Göç
Mekkelilerin baskı ve işkenceleri artınca Hz. Muhammed isteyenlerin Habeşistan'a göç etmesine izin verdi. İlk olarak 12 erkek ve 4 kadından oluşan bir kafile Habeşistan'a gitti (615). Habeşistan kralı Müslümanlara iyi davrandı. Bu kafile üç ay sonra geri döndü. Bir süre sonra daha kalabalık bir grup Habeşistan'a göç etmiştir.
Mekke'de kalan Müslümanlar Ebu Talib'in bulunduğu mahallede toplandılar. Mekkeliler Müslümanlarla her türlü ilişkiyi kesme kararı aldılar. Boykotun kendilerine zarar verdiği anlayan Mekkeliler bu tutumlarından vazgeçtiler.
619 yılında Ebu Talip ve Hz. Hatice vefat etti. Bu yüzden Müslümanlar arasında buna hüzün yılı dendi.
Hz. Muhammed hac mevsiminde Mekke'ye gelen kabileler ile görüşerek onları İslam'a davet ediyordu. 619 yılında Akabe'de Medineli 6 kişi İslamiyet'i kabul etti. Bunların Medine'de İslamiyet'i yaymaları sonucunda 621 yılında 12 kişilik bir grup Mekke'ye gelerek Hz. Muhammed'e bağlı kalacaklarına yemin ettiler. İslam tarihinde buna Akabe Biatı denir. Bu olaydan sonra İslamiyet Medine'de hızla yayıldı. Hz. Muhammed tarafından görevlendirilen Mus'ab b. Umeyr'in çalışmaları sonucunda Medine'de Yahudilerin dışında herkes Müslüman olmuştur. 622 yılında Medine'den 75 kişilik bir grup Akabe'de Hz. Muhammed'e biat ettiler. Peygamberimizi Medine'ye davet ederek koruyacaklarına söz verdiler.
Hicret
Hz. Muhammed Müslümanların Medine'ye göç etmelerine izin verdi. Kısa zamanda Müslümanların tamamına yakını Mekke'yi terk etti. Hz. Muhammed de Hz. Ebu Bekir ile birlikte Medine'ye gitti. İslam tarihinde bu olaya Hİcret adı verilmiştir. Mekke'den Medine'ye göç edenlere "Muhacir", Medineli Müslümanlara ise "Ensar " denilmiştir. Mekke'den gelenler bütün mal ve mülklerini Mekke'de bıraktıkları için ekomomik bakımdan zor durumdaydılar. Hz. Muhammed ensar ile muhaciri kardeş ilan ederek bu sorunu çözdü.
Hz. Muhammed Medine'de yaşayan Yahudiler ile Vatandaşlık Antlaşması yaptı. Buna göre Yahudiler Müslümanlarla barış içinde yaşayacaklar, anlaşmazlık çıkarsa Hz. Muhammed'e bildireceklerdi. Yahudiler Müslümanların yararlandığı her türlü haktan yararlanacaklar, dini ibadet ve ayinlerini serbestçe yerine getirebileceklerdi.
Hz. Muhammed Medine'deki bütün kan davalarını kaldır. Yahudilerin de içinde yer aldığı bir şehir devleti kurdu. Bu devletin başkanı, kumandanı ve yargıcı Hz. Muhammed idi. Hicre İslam tarihi içerisinde önemli bir yere sahiptir.
Hicretin Sonuçları
- İslamiyet'in yayılması için uygun bir ortam doğdu.
- Medine'de İslam Devleti kuruldu.
Not: Hicret Hz. Ömer Devri'nde takvim başlangıcı olarak kabul edilmiştir.
Bedir Savaşı (624)
İslamiyet'in yayılmasının önündeki en büyük engel Mekkelierdi. Hz. Muhammed Mekke'yi ekonomik yönden zayıflatmak ve Müslümanların Mekke'de kalan mallarının müşrikler tarafından ele geçirilmesine karşılık olarak Mekkelilerin kervanlarını vurmaya karar verdi. Bu amaçla Müslümanlar Suriye'den Mekke'ye dönmekte olan Mekkelilerin bir kervanını ele geçirmek üzere harekete geçtiler. Ancak Ebu Süfyan komutasındaki kervan saldırıya uğrayacağını öğrendi ve Mekkelilerinden yardım istedi. Mekkeliler Müslümanlara göre oldukça kalabalık bir orduyla harekete geçti. İki ordu Bedir'de karşılaştılar. Savaş Müslümanların zaferiyle sonuçlanmıştır (624).
Bedir Savaşı'nın Sonuçları
- Müslümanların yaptıkları ve kazandıkları ilk savaştır.
- Müslümanların kendilerine güvenlerini arttırmıştır.
- Ganimetlerin dağıtımı, esirlere muamele gibi konularda İslam savaş hukukunun temeli atılmıştır.
- Esir alanan Mekkelilerden zengin olanlar kurtuluş parası ödeyerek; okuma yazma bilenler ise 10 Müslüman çocuğa okuma yazma öğretmek şartıyla serbest bırakılmışlardır.
- Müslümanlarla yaptıkları antlaşmaya uymayan Ben-i Kaynuka Yahudileri Medine'den çıkarılmıştır.
- Mekke'nin Arabistan'daki itibarı sarsılmıştır.
Uhud Savaşı (625)
Uhud Savaşı İslam tarihinde önemli bir savaş olarak bilinir.
Savaşın Nedenleri
- Medine'deki Yahudilerin Mekkelileri kışkırtması
- Müslümanların Mekkelilere ait büyük bir kervanı ele geçirmesi
- Mekkelilerin Bedir yenilhisinin intikamını almak istemesi
Mekkeliler 3000 kişilik bir kuvvetle Medine üzerine yürüdüler. Bunu öğrenen Hz. Muhammed, sahabelerle görüştü ve Medine'de savunma yapılmasına karar verildi. Ancak Bedir'de bulunmayan gençler, bağ ve bahçeleri Mekkeliler tarafından tahrip edilenlerden bazıları Medine dışında meydan savaşı yapılmasında ısrar ettiler. Bunun sonucunda iki ordu iki Ordu Uhud dağının eteklerinde karşılaştılar. Hz. Muhammed düşmanın arkadan saldırısını önelemek için 50 okçuyu görevlendirdi ve kesinlikle yerlerinden ayrılmalarını söyledi. Ancak okçular savaşı Müslümanlar kazandı diye yerlerini terkedince Müslümanlar iki ateş arasında kaldılar. 70 Müslüman şehit oldu. Mekkeliler Bedir'in intikamını almış olduklarına inanarak geri döndüler.
Savaşın Sonuçları
- Müslümanların ilk yenilgisidir.
- Müslümanlar Hz. Peygambere itaatin önemini anlamışlardır.
- Mekkeliler galip gelmelerine rağmen savunmasız durumdaki Medine üzerine yürümeye cesaret edememiş ve amaçlarına ulaşamamışlardır.
- Mekkeliler Müslümanları tek başlarıne yok edemeyeceklerini görmüşlerdir.
- Mekkeliler ile gizlice analaşan Ben-i Nadir Yahudileri Medine'den çıkarılmıştır.
Not: Hz. Muhammed Uhud Savaşın'dan sonra Mekke ile Medine arasında yaşayan kabileleri kazanarak siyasal bakımdan Mekke'yi yalnız bırakma gayesi gütmeye başlamıştır.
Hendek Savaşı (627)
Hendek Savaşı İslam tarihi içerisinde yeniden toparlanmaya kaynaklık eder.
Savaşın Nedenleri
- Mekkelilerin Müslümanların çoğalması karşısında İslam Devleti'ne son darbeyi vurmak istemesi
- Hayber ve Medine Yahudilerinin Mekkelileri kışkırtması
Mekkeliler mevsim askeri sefere uygun olmamasına rağmen Medine üzerine çeşitli kabilelerle ittifak yaparak 10 bin kişi ile yürüdüler. Bu haber üzerine Müslümanlar Medine'de savunma savaşı yapmaya karar verdiler. Selman-ı Farisi adlı İranlı Müslümanın teklifi üzerine Medine'nin saldırıya açık taraflarına hendekler kazdılar. Mekkeliler ilk kez gördükleri bu savunma taktiği karşısında başarılı olamadılar ve kuşatmayı kaldırarak geri çekildiler.
Savaşın Sonuçları
- Mekkelier savunmaya çekilmişler, Müslümanlar ise saldırıya geçmişlerdir.
- Müslümanlar Medine'yi savunacak güce eriştiklerini Mekkelilere ve diğer Arap kabilelerine kanıtlamışlardır.
- Mekkeliler ile işbirliği yapan Kureyza Yahudileri Medine'den çıkarılmıştır.
- Arap kabileleri arasında İslamiyet yayılmıştır.
Hudeybiye Antlaşması
Hz. Muhammed, 628 yılında Kabe'yi ziyaret etmeye karar verdi. 1500 kişi ile yola çıkan Hz. Muhammed amaçlarının savaşmak olmadığını belirtmek için Mekke'ye elçi gönderdi. Ancak Mekkelilerin gönderilen elçiyi esir alarak savaşa hazırlanmaları taraflar arasınde gerginliğe yol açtı. Müslümanların da savaş hazırlıklarına başlaması üzerine yumuşayan Mekkelier elçi gönderdiler. Uzun görüşmeler sonucunda Hudeybiye Antlaşması imzalandı (628). Bu antlaşmaya göre:
- İki taraf arasında on yıl savaş olmayacaktı.
- Müslümanlar Kabe'yi ertesi yıl Hac mevsiminde ziyaret edeceklerdi.
- Velisinin izni olmadan Müslüman olarak Hz. Muhammed'e sığınan Mekkeliler iade edilecek, Mekke'ye sığınan Müslümanlar geri verilmeyecekti.
- Arap kabilelerinden isteyen Hz. Muhammed'in veya Mekkelilerin himayesine girebilecekti. Ancak her yıl iki taraf da himayeleri altındaki kabilelere askeri yardım yapmayacaktı.
Önemi
Hudeybiye Antlaşması'nın en önemli özelliği Mekkelilerin Müslümanları hukuken tanımış olmalarıdır.
Mekkeliler ile Müslümanlar arasında gerginlik azalmış ve Mekkeliler arasında İslamiyet'in yayılmasına ortam hazırlanmıştır.
Mekke kervanları Medine topraklarından geçmeye başlamış ve Müslümanların ticaret hayatı canlanmıştır.
Hudeybiye Antlaşması Müslümanların Hayber Yahudileri üzerine daha rahat sefer düzenlemesini sağlamıştır.
Başlangıçta antlaşma Müslümanların aleyhine gözükmesine rağmen daha sonra lehie olduğu görülmüştür. Antlaşma gereğince Medine'ye alınmayan Kureyşli Müslümanlar Mekkeli kervanları rahatsız etmeye başlayınca Mekkeliler Medine'ye başvurarak anlaşmanın bu maddesini değiştirmeyi kendileri istemişlerdir.
Hayber'in Fethi
Hayber Yahudiler Hendek Savaşı'nda Mekkelileri hem kışkırtmışlar hem de desteklemişlerdi. Bu nedenle Müslümanlar Hudeybiye Barışı'ndan sonra Hayber üzerine yürüdüler. Hayber Yahudileri bir süre sonra teslim olmak zorunda kaldılar.
Sonuçları
- Medine - Şam ticaret yolları güvenlik altına alınmıştır.
- Arap Yarımadası'nda Müslümanlara karşı direnebilecek bir Yahudi merkezi kalmamıştır.
Mute Savaşı (629)
Bizans'a bağlı Gassanilerin Müslümanlara ait bir keşif yolunu pusuya düşürüp şehit etmeleri üzerine Hz. Muhammed 3000 kişilik bir orduyu Zeyd b. Harise komutasında Suriye üzerine gönderdi. Müslümanlar Mute'de büyük bir Bizans ordusuyla karşılaştılar. Bizans karşısında önce bozguna uğrayan Müslümanlar Halid b. Velid'in kumandayı eline almasıyla fazla kayıp vermeden geri çekilmeyi başardılar. Bu savaş Müslümanların Bizans ile yaptıkları ilk savaştır.
Mekke'nin Fethi (630)
Mekkelilerin Hudeybiye Antlaşması'na aykırı hareket etmeleri üzerine Hz. Muhammed 10.000 kişi ile Mekke üzerine yürüdü. Müslümanlar kısa zamanda ciddi bir direnişle karşılaşmadan şehri fethettiler. Hz. Muhammed'in Mekkelileri serbest bırakmasının ardından Mekkeliler İslamiyet'i kabul ettiler.
Sonuçları
- Arabistan'da Müslümanların karşısındaki en büyük engel ortadan kaldırıldı. Müslümanlar Arabistan'daki en büyük güç haline geldi.
- Kabe Müslümanların eline geçti.
- İslamiyet'in yayılışı hızlandı.
Huneyn Savaşı ve Taif Seferi (630)
Mekke'nin Müslümanların eline geçmesinde sonra Müslüman olmayan Arap kabileleri birleştiler. Hz. Muhammed bunun üzerine sefere çıktı. Huneyn'de Müslümanlar pusuya düşürüldüler. Ancak Hz. Muhammed'in çabalarıyla toparlanan Müslümanlar rakiplerini yenmeyi başardılar.
Müslümanlar karşısında başarısız olan Arap kabileleri Taif'e sığındılar. Müslümanlar Taif'i uzunca bir süre kuşattılar, ancak sonuç alamayarak geri döndüler. Bir yıl sonra Taifliler Hz. Muhammed'e elçi göndererek İslamiyet'i kabul ettiklerini bildirdiler.
Not: Mekke'nin fethinden sonra iki yıl içinde Basra Körfezi'ne ve Hint Okyanusu'na kadar bütün Arabistan kabileleri barış yoluyla İslamiyet'i kabul etmişlerdir.
Tebük Seferi (631)
Bizans'ın büyük bir odu ile Arabistan üzerine yürüdüğü haberi alınınca Hz. Muhammed 30.000 kişilik bir kuvvet Suriye üzerine harekete geçti. Bizans sınırındaki Tebük'e gelindiğinde haberin asılsız olduğu anlaşıldı. Civardaki Hristiyan ve Yahudi dinindeki insanlar cizye adı verilen bir vergi karşılığını Müslümanların himayesi altına alınarak geri dönüldü.
Not: Tebük seferi Hz. Muhammed'in son seferidir.
Veda Haccı ve Hz. Muhammed'in Vefatı (632)
632 yılında Hz. Muhammed kalabalık bir kafileyle Mekke'ye gelerek Hac vazifesini yerine getirdi. Bu sırada yaklaşık 125.000 kişiye "Veda Hutbesini" ni okudu. Veda Haccı dönüşünde rahatsızlanan Hz. Muhammed 8 Haziran 632'de vefat etti.
D. Dört Halife Devri
Hz. Muhammed'in vefatından sonra İslam Devleti'nin başına sırasıyla Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali halife sıfatıyla geçmişlerdir. Halifeler bu dönemde seçimle belirlenmiştir. Bu yüzden Dört Halife Dönemi'ne "Cumhuriyet Dönemi" denmiştir.
Hz. Ebu Bekir Devri (632 - 634)
Halife devrinin ilk dönemidir. 2 yıl gibi kısa bir süre sürmüştür.
Karışıklıkların Bastırılması
Hz. Peygamber'in vefatının ardından Arabistan'da dinden dönme olayları ve yalancı peygamberler ortaya çıktı. İslamiyet'i yeni kabul eden Yemen, Umman gibi yerlerde zekat vermek istemeyennler oldu. Hz. Ebu Bekir yalancı peygamberler ve zekat vermek istemeyenlerin üzerine ordular gönderdi. Yalancı peygamberler ortadan kaldırıldı. Gönderilen ordular bütün Arabistan'ı yeniden Medine etrafında birleştirdiler. Böylece Hz. Ebu Bekir Arabistan'da devlet otoritesini sağlamıştır.
Kur'an-ı Kerim'in Kitap Haline Getirilmesi
Hz. Muhammed Dönemi'nde Kur'an ayetleri nazil oldukça vahiy katipleri tarafından tahta, taş, deri, hurma yaprağı gibi nesnelerin üzerine yazılıyor ve hafız denilen kişiler tarafından da ezberleniyordu. Yalancı peygamberler ile yapılan savaşlarda çok sayıda hafızın şehit olması üzerine bir heyet kurularak Kur'an-i Kerim ayetleri bir kitapta toplandı. Böylece Kur'an ayetlerinin değişmeden günümüze kadar ulaşması sağlanmıştır.
Hz. Ebu Bekir Dönemi'ndeki Fetihler
Hz. Ebu Bekir Halife olduğu sırada Sasani Devleti çöküş içindeydi. Hz. Ebu bekir Sasanilerin egemenliğindeki Irak'a ordular gönderdi. Bu orduların başarıları sonucunda Hire Beyliği İslam Devleti'ne bağlandı.
İslamiyet'i Arabistan dışında da yaymayı amaçlayan Hz. Ebu Bekir, Bizans egemenliğindeki Suriye'ye ordular gönderdi. Yermük'te Bizans ile yapılan savaşı Müslümanlar kazandı ve böylece Suriye'nin kapıları açılmış oldu (634).
Hz. Ömer Devri (634 - 644)
Hz. Ebu Bekir'in vefatı üzerine Müslümanlar Hz. Ömer'i halife seçtiler.
Hz. Ömer Dönemi'ndeki Fetih Hareketleri
Hz. Ömer halife olduğu sırada Suriye'de fetih hareketleri devam ediyordu. Hz. Ömer, Suriye'nin fethedilmesine önem verdi. Görevlendirdiği birlikler kısa sürede Suriye'nin tamamını fethettiler. Fethedilen şehirlerdeki Hristiyanlar din ve ibadetlerinde serbest bırakıldılar.
Suriye'nin fethi tamamlandığında Filistin Kudüs hariç fethedilmişti. Kudüs halkı sıranın kendisine geldiğini görerek Bizans'tan yardım istedi. Deniz yoluyla büyük bir Bizans ordusu Filistin'e geldi. Ecnadin denilen yerde yapılan savaşı İslam ordusu kazandı (635). Böylece Suriye ve Filistin'de Müslümanların karşısına çıkacak bir Bizans kuvveti kalmadı. Savaşın ardından Kudüs kuşatıldı. Kudüs Patriği şehri ancak halifeye teslim edebileceğini söyleyice Hz. Ömer Kudüs'e gelerek şehri teslim almıştır.
Sasanilerle yapılan Kadisiye (636) ve Nihavent (642) savaşlarının sonucunda İran ve Irak toprakları Müslümanların eline geçti. Bu yenilgiler sonucunda Sasani İmparatorluğu yıkılmıştır (651).
İslam orduları Hz. Ömer Dönemi'nde Azerbaycan, Yukarı Mezopotamya ve Mısır'ı fethederek Trablusgarp'a kadar ulaşmıştır.
Teşkilatlanma Çalışmaları
İslam Devleti'nin sınırlarının hızla genişlemesi ve nüfusun artması yönetim konusunda bazı sorunların ortaya çıkmasına neden oldu. Bu sorunların çözülmesi amacıyla,
- Fethedilen yerler yönetim birimlerine ayrılarak büyük iller kurulmuştur, bu illere valiler tayin edilmiştir.
- Mali ve askeri amaçlı Divan Teşkiltaı kurulmuştur.
- Devlet hazinesi oluşturulmuştur.
- Adli teşkilat kurularak yönetim birimlerine kadılar gönderilmiştir.
- İlk ordu teşkilatı kurulmuştur. Sınırlarda ordugahlar kurularak savunma vw fetih hareketleri kolaylaştırılmıştır.
- Fethedilen bölgelerde yeni şehirler kurularak buralara Müslümanlar yerleştirilmiştir.
- İkta sistemi uygulanmaya başlanmıştır.
- Hicri takvim kabul edilmiştir.
Hz. Osman Devri (644 - 656)
Hz. Ömer'in İranlı bir köle tarafından şehit edilmesinden sonra Hz. Ömer tarafından daha önce belirlenmiş bir heyet toplanarak Hz. Osman'ı halife seçmiştir.
Fetih Hareketleri
Hz. Osman Dönemi'nde İslam orduları Horosan ve Toharistan'ı fethederek Ceyhun ırmağına ulaştılar. Böylece İran'ın fethi tamamlandı. Ceyhun ırmağını geçen Müslümanlar ilk defa Türklerle karşılaştılar. Kafkasya'ya giren İslam orduları Hazarlarla karşılaştılar. Yapılan savaşta yenilen Müslümanlar geri çekildiler. Kuzey Afrika'da Libya'nın fethi tamamlandı ve Tunus fethedildi.
Denizcilikteki Gelişmeler
Hz. Osman Dönemi'nde Suriye sahillerinde ilk İslam donanması kuruldu. Kurulan donanma ilk seferini Kıbrıs üzerine düzenledi. Bu seferler sonucunda Kıbrıs vergiye bağlandı.
İslam donanmasının giderek güçlenmesi Bizans'ı korkuttu. Bizans İmparatoru'nun kumanda ettiği Bizans donanması Müslümanları Kuzey Afrika'dan atmak için harekete geçti. 655 yılında Finike yakınlarındaki savaşı İslam donanması kazandı. Bu zaferden kısa bir süre sonra Rodos adası fethedilmiştir.
Kur'an-ı Kerim'in Çoğaltılması
Hz. Osman, Hz. Ebu Bekir Dönemi'nde kitap haline getirilen Kur'an-ı Kerim'i çoğaltarak önemli merkezlere göndermiştir.
İç Karışıklıklar
Hz. Osman Dönemi'nde önemli görevlere Emevi soyundan gelenlerin getirilmesi bir süre sonra huzursuzluğa yol açtı. Ayaklanmalar ilk olarak Irak'ta ardından Mısır'da çıktı. Sonunda Mısır'dan gelen bir grup isyancı Hz. Osman'ı evinde Kur'an okurken şehit ettiler (656). Bu durum karışıklıkları daha da arttırmıştır.
Hz. Ali Devri (656 - 661)
Hz. Osman'ın şehit edilmesinden sonra halifelik Hz. Ali'ye teklif edildi. Başlangıçta bu teklifi reddeden Hz. Ali ısrarlar karşısında görevi kabul etti.
Cemel Vakası (Deve Olayı)
Hz. Osman'ın katillerinin bulunmaması üzerine Hz. Ayşe, Talha ve Zübeyr'in başını çektiği bir grup Hz. Ali'ye karşı cephe aldılar ve Basra'ya yürüyerek kuvvet toplamaya başladılar. Bunun üzerine Hz. Ali emrindeki kuvvetlerle Basra'ya ulaştı. Hz. Ayşe'nin devesinin etrafında gerçekleştiği için Deve Olayı olarak adlandırılan bu savaşı Hz. Ali kazandı (656). Bu olaydan sonra Hz. Ali Medine'ye dönmeyerek devlet merkezini Kufe'ye taşımıştır.
Sıffin Savaşı ve Hakem Olayı
Emevi sülalesi Surriye valisi Muaviye'nin önderliğinde Hz. Ali'nin halifeliğini tanımadı. Sorunu barışçı yollardan çözmeye çalışan Hz. Ali sonuç alamayınca savaşa karar verdi. İki taraf Sıffin'de karşı karşıya geldiler. Savaş Hz. Ali'nin lehine sonuçlanak durumda iken Amr b. As'ın bir hilesiyle Muaviye askerleri mızraklarının ucuna Kur'an sayfalarını geçirerek bu durumdan kurtuldular. Taraflar seçtikleri hakemlerin anlaşmazlığa çözüm bulması konusunda anlaştılar.
Ebu Musa El Eşari Hz. Ali'nin, Amr b. As Muaviye'nin hakemi oldular. İki hakem sonunda halife olarak Hz. Ali ve Muaviye dışında bir başkasının seçilmesine karar verdiler. Kalabalık bir topluluğun önünde kararı açıklarken Amr b. As yine bir hile yaparak halifeliğin Muaviye'ye ait olduğunu söylediler. Bu da karışıklığın daha da artmasına neden oldu. Bu gelişmeler sonucunda İslam dünyasında birbirine muhalif üç grup ortaya çıktı.
- Hz. Ali taraftarları
- Muaviye taraftarları
- Hariciler
Hariciler olayların nedeni olarak gördükleri Hz. Ali, Muaviye ve Amr b. As'ın öldürülmesine karar verdiler. Amr b. As saldırıdan yara almadan, Muaviye hafif bir yara ile kurtuldu. Hz. Ali ise aldığı yaranın etkisiyle kısa bir süre sonra şehit olmuştur.
Not: Hz. Ali'nin şehit olmasıyla Dört Halife Devri sona ermiştir.
Emeviler Dönemi (661 - 750)
Hz. Ali'nin vefatından sonra Kufe halkı Hz. Ali'nin oğlu Hz. Hasan'ı halife seçti. Ancak Muaviye'nin halifelik konusundaki kararlı tavrı gören Hz. Hasan, Muaviye ile bir anlaşma yaparak halifelikten vazgeçti. Bu anlaşmaya göre Hz. Hasan, Muaviye'nin halifeliğini tanıyacak, Muaviye'nin ölümünden sonra halife seçimle belirlenecekti. Ancak Muaviye daha sonra yerine veliaht olarak oğlu Yezid'i tayin etti. Böylece halifelik babadan oğula geçen bir saltanat haline geldi.
Muaviye'nin vefatından sonra Yezid'in halife olmasına tepki gösteren Kufe halkı Hz. Ali'nin oğlu Hz. Hüseyin'i halife seçmek üzere çağırdılar. Ancak Kerbela denilen yerde Hz. Hüseyin ve yanındakiler Yezid'in askerleri tarafından şehit edildiler. Kerbela Olayı olarak tarihe geçen bu olay İslam dünyasında kesin ayrılıklara neden olmuştur.
Emeviler Dönemi'ndeki Fetih Hareketleri
Emeviler Hz. Osman Devri'nin sonlarında durmuş olan fetihlere hız verdiler. Muaviye Dönemi'nde İstanbul iki defa kuşatıldı. Ancak bu kuşatmalarda başarı sağlanamadı.
Muaviye elli bin Arab'ı Nişabur, Tus ve Belh şehirlerine yerleştirerek merkezi Merv olmak üzere Horosan vilayetini kurdu. Bundan sonra İslam orduları Maveraünnehir'e girerek Buhara ve Semerkant'ı vergiye bağladı. 705 yılında Horosan valiliğine tayin edilen Kuteybe b. Müslüm Türkler arasında siyasi birlik olmamasından yararlanarak Türkistan'da önemli yerleri ele geçirmiştir.
Yezid Dönemi'nde İslam orduları Kuzey Afrika'da Fas ve Cezayir'i fethederek Atlas Okyanusu kıyılarına ulaştılar. Abdülmelik Dönemi'nde Kuzey Afrika'da Emevi egemenliği kesinleşmiştir. 711 yılında Tarık b. Ziyad kumandasındaki birlikler Cebeli Tarık Boğazı'nı geçerek İspanya'ya ulaştılar. Buradaki Vizigot Krallığını yıkan Müslümanlar kısa sürede İspanya'nın tamamına egemen olmuşlardır.
İspanya'nın fethinden sonra Emeviler Pirene dağlarını aşarak Fransaya girdiler. Puvatya'da Frank Krallığı ile yapılan savaşı Müslümanlar kaybettiler (732). Puvatya Savaşı'nın kaybedilmesinden sonra Batı Avrupa'da Müslümanların İslam ilerleyişi durmuş, Pİrene dağları sınır durumuna gelmiştir.
Emeviler Dönemi'nde Teşkilatlanma Çalışmaları
- Emeviler İslam Devleti'ni zaman şartlarının gereği olarak Bizans ve Sasanilerden yararlanarak tam teşekküllü bir Arap Devleti haline getirdiler. Emeviler Dönemi'ndeki teşkilatlanma çalışmaları şunlardır:
- Ülke eyaletlere ayrılarak yönetilmiştir.
- Halife için muhafız birliği kurulmuştur.
- Posta teşkilatı kurulmuştur.
- Abdülmelik Dönemi'nde ilk İslam parası basılmıştır. Bundan önce genellikle Bizans ve İran paraları kullanılıyordu. Abdülmelik'ten önceki halifeler para bastırmışlardı. Ancak bu paralar Bizans ve Sasani tarzında idi.
- Abdülmelik Dönemi'nde Arapça resmi dil kabul edilmiştir. Böylece çeşitli bölgelerde farklı resmi dillerin kullanılması kaldırılmıştır.
Emevi Devleti'nin Yıkılması
- Emevilerin yıkılmasında etkili olan faktörler şunlardır:
- Arap olmayan Müslümanlara değer vermemeleri
- Önemli devlet memurluklarına Emevi soyundan olanların getirilmesi
- Abbasilerin Emevilere karşı mücade etmeleri
- Şiilerin Emevilere karşı çalışmaları
- Emevi ailesi arasındaki geçimsizlik
- Fetihlerin durması
Bu faktörlerden en önemlisi Emevilerin Arap milliyetçiliğini ön planda tutması olmuştur. Emeviler Arap olmayan Müslümanlara Mevali adını veriyorlardı. Bunlar Araplarla aynı hakka sahip değildi. Araplar onlara kız vermiyorlardı. Bu durum Arap olmayan Müslümanların Emeviler aleyhinde Çalışan Abbasi sülalesine destek olmalarına neden oldu. Nitekim ilk isyanlar Arap olmayanların çoğunlukta olduğu Horosan'da çıktı. Ebu Müslim'in başlattığı bu isyan kısa sürede büyüdü. Son Emevi Halifesi II. Mervan'ın Mısır'da öldürülmesiyle de Emevi Devleti sona ermiştir.
Not: Emevilerin milliyetçi politika izlemesi diğer milletlerin Müslüman olmasını yavaşlatmıştır.
Abbasiler Dönemi (750 - 1258)
Abbasi devletini kuran Ebu'l Abbas İspanya hariç bütün topraklarda hakimiyet sağlamıştır.
Halife Mansur Dönemi'nde Bağdat şehri kuruldu ve devlet merkezi buraya taşındı. Mansur Dönemi'nin en önemli olayı gerçekleştirilen kültürel faaliyetlerdir. Eski Yunan ve Helenistik kültüre ait eserler Arapça'ya çevrildi. Bu dönemde İranlılar yönetimde üst düzey görevler üstlendiler. Abbasiler İran tesiriyle yeni kurumlar oluşturdular. Bunların en önemlisi vezirliktir. İlk vezirler İran kökenlilerden seçilmiştir.
Abbasiler en parlak dönemini Harun Reşid'in halifeliği zamanında yaşadılar. Harun Reşid, Bizans sınırlarındaki şehirleri avasım adı verilen bir eyalette birleştirdi. Bu şehirlerde devamlı ve düzenli ordular bulunduruluyordu. Böylece hem Bizans'a karşı savunma imkanı artırılmış hem de Bizans'a yapılan seferler kolaylaştılırmıştır.
Bilginleri ve sanatkarları destekleyen Harun Reşid zamanında Bağdat doğunun en önemli kültür, ilim ve sanat merkezlerinden biri durumuna gelmiştir. Mutasım dönemi'nde Abbasilerin devlet hizmetinde görev alan Türklerin sayısı hızla arttı. Muutasım bağdat yakınlarında sadece Türklerin yaşadığı Samarra şehrini kurdu. Bu şehre Türklerin Araplaşarak savaşçı özellikerini kaybetmesini engellemek için Arapların yerleşmesini yasaklamıştır.
Abbasilerin Yıkılması
IX. yüzyılın ortalarından itibaren Abbasi halifeleri güçlerini kaybettiler. Bu tarihten sonra Türk komutanlar istedikleri halifeyi görevden almışlar, Abbasi ailesinden istediklerini halife yapmaya başlamamışlardır. Türk komutunlar uzak eyaletlerin valiliklerini aralarında paylaştılar, ancak halife üzerindeki etkilerini kaybetmemek için yerlerine naib valiler gönderdiler. Bu durum bir süre sonra Abbasi Devleti'nin parçalanmasına neden oldu. Devletin doğusunda ve batısında görünüşte devlete bağlı tevaif-i mülük denen devletçikler ortaya çıktı. Bunların en önemlileri Tolunoğulları, Akşidler, Fatımiler, Büveyhoğulları, Samanoğulları, Tahiriler, Saffariler, Hamdanilerdir.
Şiiliği benimseyen Fatımiler ve Büveyhoğullarının Abbasi halifelerini zor durumda bırakması karşısında Türk devletleri Abbasi halifelerini himaye etmişlerdir. Bundan sonra İslam dünyasında Abbasi halifeleri sadece dini otoriteyi temsil etmişler, siyasi otorite Türk devletlerini eline geçmiştir.
1258 yılında Moğol hükümdarı Hülagu'nun bağdat'ı işgali ile Abbasi İmparatorluğu yıkılmıştır. Bu olay üzerine Abbasi soyundan olanlar Mısır'a kaçarak Mümlüklerin himayesine girdiler. Abbasi halifeliği Yavuz'un Mısır Seferi'ne kadar devam etmiştir.
Abbasiler ve Emeviler Arasındaki Farklar
- Emeviler Arap milliyetçiliği politikası izlerken, Abbasiler Arap olmayan müslümanlara iyi davranmıştır.
- Emeviler üst düzey görevlere sadece Arap olanları getirirken Abbasiler İranlılara ve Türklere önemli görevler vermiştir.
- Emeviler fetih hareketlerine önem verirken Abbasiler ilmi ve kültürel çalışmalara ağırlık vermiştir.
- Abbasiler Sasanileri örnek alarak devlet teşkilatında yenilikler yapmışlar, vezirlik makamını kurmuşlardır.
- Abbasiler Emevilerden farklı olarak emir-ül ümaralık kurumunu kurmuşlardır.
Endülüs Emevi Devleti (756 - 1031)
Abbasilerin İslam dünyasına egemenlik kurmasından sonra Emevi soylularının bazıları İspanya'ya geçtiler ve Abdurrahman'ın önderliğinde Endülüs Emevi Devleti'ni kurdular. Böylece ilk defa islam dünyasında iki ayrı siyasi güç oluşmuştur.
Endülüs Emevileri en parlak dönemini III. Abdurrahman zamanında yaşadılar. Endülüs Emevileri ilk kez onun zamanında halife ünvanını kullanmaya başladılar. Aynı dönemde Fatımiler de bu ünvanı kullanıyorlardı. Bu durum Müslümanların siyasi yönden üç parçaya ayrıldıklarını gösterir.
Endülüs Emevileri bilim ve kültür alanında gelişmelere önem verdiler. Başkent Kurtuba dünyanın en önemli ilim merkezlerinden biri oldu. Avrupalı gençler hatta din adamları Endülüs'teki medreselerde eğitim gördüler.
Endülüs Emevileri iç karışıklıklar nedeniyle zayıfladı. Hristiyan beyliklerinin baskıları sonucunda yirmi kadar beyliğe ayrılarak yıkıldı (1031). Tevaif-i Mülük adı verilen bu beylikler 1492'ye kadar varlıklarını sürdürdüler.
Beni Ahmer Devleti (1232 - 1492)
Endülüs Emevilerinden sonra İspanya'da kurulan devletlerin en uzun ömürlüsü Beni Ahmer Devleti oldu. Başkentleri Gırtana idi.
Hristiyanlar XV. yüzyılın sonunda İspanya'da siyasi birliklerini kurdular. Bundan sonra İspanya'daki Beni Ahmer Devleti'ni yıkarak Müslümanların hakimiyetine son verdiler (1492). İspanya'daki Müslüman ve Yahudiler katliama maruz kaldılar. Osmanlı gemicileri Müslüman ve Yahudileri bu zülme karşı İspanya'dan Osmanlı toprakalarına taşıdılar.
Not: Osmanlı Devleti bu sırada Cem Sultan Olayı ile uğraştığı için İspanya'daki Müslümanlara doğrudan yardım edememiştir.
İslam Kültür ve Medeniyeti
İslam tarihini anlamak için İslam kültür ve medeniyetini de iyi bilmek gerekir.
İslam Medeniyetinin Oluşmasında Diğer Medeniyetlerin Etkisi
Müslümanlar fethettikleri topraklarda yaşamış eski medeniyetlerden yararlanmıştır. Böylece bilim ve düşünce alanında İslma dünyasında büyük gelişmeler ortaya çıkmıştır.
Eski Yunan Kültürünün Etkisi
Müslümanlar fetih hareketleri sonucunda eski Yunan kültürünün canlı olarak yaşatıldığı şehirleri ele geçirdiler. Burdaki yazma eserleri inceleyip Arapçaya çevirdiler. Halife Memun Dönemi'nde Bağdat'ta Beytü'l Hikme kuruldu. Burada bir kütüphane, akademi ve tercüme bürosu vardı. Bu kurum İskenderiye Müzesi'nden sonra kültür tarihinin en önemli kurumu kabul edilir. Eski yunan kültüründen Arapçaya çevrilen eserler genellikle top, matematik ve felsefeye aittir.
Eski Hint Kültürünün Etkisi
Hint kültürünün İslam İslam medeniyetinin gelişmesine etkisi özellikle matematik, ve astronomi konularında olmuştur. Hint rakamları İslam dünyasında kullanılmış ve onlu sistem Hindistan vasıtasıyla İslam dünyasına girmiştir.
İran Kültürünün Etkisi
İran'ın İslam medeniyetinin gelişmesine katkısı yönetim, edebiyat ve güzel sanatlar sahasında olmuştur.
1. Devlet Yönetimi
Hicretten sonra Medine'de kurulan devletin başkanı Hz. Muhammed idi. Askeri, siyasi, idari ve adli yetkiler Hz. Muhammed'de toplanıyordu.
Hz. Muhammed'in vefatından sonra peygamberlik görevi dışındaki dünyevi yetkileri halifeler tarafından yürütülmüştür. Dört Halife Dönemi'nde halifeler seçimle belirlenirken Emeviler ve Abbasiler Dönemilerinnde halifelik saltanata dönüşmüştür.
Dört Halife Dönemi'nde sınırların hızla gelişmesi üzerine idari, adli, mali ve askeri düzenlemeler yapıldı. Fethedilen yerler büyük illere ayrıldı. Buralara valilerin dışında kadılar gönderilirdi. Devletin gelirleri artınca hazine kuruldu. Hz. Ömer Dönemi'nde ilk kez Divan teşkilatı kurularak mali ve askeri işler burada yürütülmüştür.
Emeviler Dönemi'nde ülke eyaletlere ayrılarak yönetildi. Emniyet ve asayişi temin etmek için şurta teşkilatı kuruldu. Ayrıca devlet görevlilerininin ve halifenin düşmanlarının davranışlarını bildirmek, yazışmaları yerine ulaştırmak amacıyla posta teşkilatı kurulmuştur.
Abbasiler halifeye develet işerinde yardımcı olması içim vezirlik makamını kurdular. Divan teşkilatı genişletilmiş, değişik işler için yeni divanlar kurulmuştur.
2. Ordu
Hz. Muhammed zamanında düzenli bir ordu yoktu. Savaş sırasında ordu gönüllülerden oluşuyordu. İlk düzenli ordu teşkilatı Hz. Ömer Devri'nde yapıldı. Askerler defterlere yazıldı. Devamlı ordugahlar kuruldu.
Emeviler halifeyi korumaklar görevli bir muhafız birliği kurdular. Abbasilerde ordu 10'lu sisteme göre düzenlendi. Orduda Türklerin etkinliği bu dönemde oldukça arttı.
İlk islam donanması Muaviye tarafından Hz. Osman dönemi'nde kuruldu. Emeviler zamanında Suriye, Mısır ve Kuzey Afrika'da üç donanma vardı. Donanmanın faaliyetlei sonucu Bizans'ın Akdenizdeki hakimiyeti sarsıldı. Yine donanma çalışmalarıyla İspanya fethedildi.
3. Din ve İnanış
İslamiyet Müslümanların bir inanç sistemi olması yanında dünya hayatını düzenleyenn bir hukuk sistemi getirmiştir. Bu hukukun kaynağını Kur'an-ı Kerim ve Hz. Muhammed'in söz ve davranışlarından oluşan sünnet oluşturmuştur. Zamanla yeni problem karşısında kıyas ve icma hukuki kaideler arasında yer almıştır. Çişitli toplum ve ulusların İslamiyet'i farklı yorumlamaları sonucunda farklı mezhepler ortaya çıkmıştır. İslamiyet belli kurallar içerisinde diğer din ve inançların varlığını sürdürmesine izin vermiştir.
4. Sosyal Hayat
İslam Devleti'nde halk dört sosyal tabakaya ayrılmıştır. Bunlar: Araplar, mevali denilen Arap olmayan Müslümanlar, Zımmiler ve kölelerdir.
İslamiyet'e göre Müslümanlar ırk ayrımı yapılmaksızın eşit sayılmasına rağmen Emeviler kendilerini Arap olmayan diğer müslümanlardan üstün tutmuşlardır. Bu durum mevali adı verilen Arap olmayan Müslümanların hoşnutsuzluğuna yol açmıştır. Bu uygulamalardan Abbasiler Dönemi'nde vazgeçilmiştir.
İslam Devleti'nde yaşayan ehli kitap din mensuplarına zımmi deniyordu. Bunlar devletin koruyuculuğuna karşılık cizye ödemekle yükümlüydüler. Buna karşılık geniş bir dini müsamaha görüyorlardı. Zımmilerin kendi adli teşkilatları vardı ve bunlara İslam hukuku uygulanmıyordu. İslamiyet köleliği kaldırmamakla birlikte köle azat etmeyi teşvik etmiş ve hayat şartlarını düzeltmiştir.
5. Ekonomik Hayat
Tarım: İslam Devleti'nde insanların en önemli geçim kaynağı olan tarımı geliştirmek için çeşitli önlemler alınmıştır. Bunun sonucunda Nİl, Fırat, Dicle, Seyhun ve Ceyhun vadileri oldukça verimli hale getirilmiştir. Buralarda her türlü hububat, bakliyat, sebze, meyve ve çiçek yetiştiriliyordu. Portakal, şeker kamışı ve fabrikaları Müslümanlar aracılığıyla Avrupa'ya geçmiştir.
Hayvancılık: Tarımdan sonra halkın en önemli geçim kaynağı hayvancılıktı. Hayvanlar besin maddelerinden başka dokumacılık sektörünün ve gücü ile tarımın önemli bir kaynağını oluşturulmuştur.
Sanayi: Halı, kilim, ipek, pamuk ve yün dokuma imalethaneleri, ev döşemesi ve mutfak eşyasının yapımı ile ilgili sanayi gelişmişti. VIII. yüzyılın ortalarında Çin'den getirilen kağıt Semerkant'ta, yüzyılın sonunda Bağdat'ta üretilmeye başladı. Ardından Mısır, Fas ve İspanya'da üretilmiş ve Avrupalılara öğretilmiştir.
Ticaret: İslam Devleti'nin toprakları Uzak Doğu'yu Akdeniz ülkelerine bağlayan ticaret yolları üzerindeydi. Bağdat, Basra, Kahire, İskenderiye gibi şehirler kara ve deniz ticaretin merkezi halinde geldiler. Müslümanlar hurma, şeker, pamuklu ve yünlü kumaşlar, demirden yapılmış eşyalar ve cam ürünleri ihraç eder, ipek, baharati fildişi ve deri ürünleri alırlardı.
Maliye: Devletin başlıca gelir kaynakları şunlardır:
Öşür: Müslüman halktan toprak ürünlerinin onda biri oranında alınan vergidir.
Haraç: Gayrimüslimlere ait toprak ürünlerinden alınan vergilerdir.
Cizye: Sağlıklı gayrimüslim erkeklerden askerlik görevi karşılığında alınan vergidir.
Ganimet: Savaşlarda elde edilen ganimetlerin beşte biri hazineye alınırdı.
Ayrıca;
-Maden, orman, otlak ve tuzlardan alınan vergiler
-Yabancı ve yerli tüccarlardan alınan gümrük vergileri
-Hayvan sayısına göre alınan vergiler
-Yabancı devletlerin gönderdiği vergi ve hediyeler devletin gelir kaynakları arasındaydı.
6. Yazı, Dil ve Edebiyat
Arapça, resmi dil olarak kabul edildikten sonra kullanımı yaygınlaştı. Diğer yandan İslamiyet'i kabul eden Arap olmayan uluslarda Kur'an-ı Kerim'i okuyabilmek için Arapça öğrenmeye başladılar. Böylece Arap alfabesi ve Arapça uluslararası bir boyut kazandı. Fethedilen ülkelerde yaşayan farklı uluslar Arapça konuşmaya başladılar. Zamanla öz dillerini unutan bu uluslar milli benliklerini kaybetmeye başlamışlardır.
İslamlaşma zayıf kültürlü toplumlarda zamanla Araplaşma şeklinde ortaya çıkmıştır. Türkler ve İranlılar hariç İslamiyet'i kabul eden diğer toplumlar aynı zamanda Araplaşmışlardır.
7. Bilim ve Sanat
Bilim: Bilim alanındaki gelişmeler Emeviler Dönemi'nde başlamış, Abbasiler Dönemi'nde en üst düzeye ulaşmıştır. Bu durumun ortaya çıkmasında halifelerin bilim adamlarını desteklenmeleri, çeşitli medeniyetlerden yapılan çeviriler ve İslamiyet'i kabul eden Arap olmayan ulusların katkıları etkili olmuştur. İslam Devleti'nde bilim ikiye ayrılmıştır.
a. İslami Bilimler
Tefsir, kıraat, hadis, fıkıh ve kelam.
b. Akli Bilimler
Tıp, matematik, kimya, astronomi ve felsefe gibi bilimlerdir. Müslümanların bu alanda ilerlemesi tercüme faaliyetleri ile başlamıştır. Pozitif bilimlerde önemli Müslüman bilim adamları yetişmiştir. Bu bilim adamlarının yazdığı eserler Avrupa'da uzun yıllar ders kitabı olarak okutulmuştur. Müslüman bilim adamları arasında matematikte İbn Harezmi, Serahsi; fizikte İbn Heysen, Farabi, Biruni; kimyada Cebir İbn Hayyan; tıpta İbn-i Sina, Ebu Bekir Razi; coğrafyada İbn Batuta, Mesudi; astronomide el Kindi, el Battani sayılabilir.
Eğitim Öğretim: Hz. Muhammed Dönemi'nden itibaren Müslümanlar eğitime büyük önem verdiler. Camilerin bir bölümünde eğitim faaliyeti yapıldı. Emeviler Dönemi'nde çocukların yetiştirilmesi için okullar açılmıştır.
Eğitimde en önemli gelişmeler Abbasiler Dönemi'nde görüldü. Bağdat'ta kurulan Beytü'l Hikme ilk yüksek eğitim kurumu oldu. X. yüzyılda başta Nizamiye Medreseleri olmak üzere bir çok medrese açıldı. Endülüs Emevileri'ndeki Kurtuba Medresesi oldukça ünlü idi. Dünyanın birçok yerinden öğrenciler gelip burada eğitim görüyorlardı.
Sanat: İslam sanatı fetihlerin artmasına paralel olarak başka kültürlerin etkisiyle gelişmiştir.
İslam mimarisi Emeviler Dönemi'nde Hristiyan mimarisi ile yarışabilecek düzeye ulaştı. Bu dönemde mimaride Bizans etkisi oldukça fazladır. Abbasiler Dönemi'nde ise İran ve Türk etkisi gözlenmiştir. Endülüs Emevileri de oldukça güzel mimari eserler yapmıştır.
İslam Devleti'nde minyatür, hat, oymacılık, kakmacılık ve sedef işlemeciliği gibi süslenme sanatları gelişmiştir.
- Tarih Bilimine Giriş
- Eskicağ Medeniyetleri
- İslamiyet'ten Önceki Türk Tarihi
- İslam Tarihi
- Türk Dünyası
- Ortaçağ'da Avrupa
- Türkiye Tarihi
- Osmanlı Kuruluş Devri
- Osmanlı Yükselme Devri
- Yeniçağ'da Avrupa
- XVII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu
- XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu
- Yakıncağ'da Avrupa
- XIX. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu
- Osmanlı Kültür ve Uygarlığı
- XX. Yüzyılda Osmanlı Devleti
- 1. Dünya Savaşı ve Sonuçları
- Mondros Ateşkesi ve Cemiyetler
- 1.TBMM Devri
- Kurtuluş Savaşı
- Cumhuriyet Dönemi İç Olayları
- İnkılaplar
- Dış Politika
- Atatürk İlkeleri