Divan Edebiyatı
Divan edebiyatına, “yüksek zümre edebiyatı”, “havas edebiyatı”, “klasik Türk edebiyatı” gibi adlar da verilir. Fakat her şairin bir “Divan”ı olduğu için daha yaygın olarak kullanılan isim Divan edebiyatıdır. Türk aydınları, Türkçede yetersiz buldukları din, bilim, sanat kavramlarının karşılıkları olan söz ve terimler için, Arapça ve Farsçaya başvuruyorlardı. Böylece ortak bir düşünce ve beğeninin ürünü olan Divan edebiyatı doğdu.
Divan edebiyatının genel özellikleri
- Şiirde aruz ölçüsü kullanılmıştır.
- Şiirler, aralarında konu birliği bulunmayan ve her biri bağımsız bir söz olan beyit birimiyle yazılmıştır. Ayrıca nazım birimi olarak dörtlüğün kullanıldığı şiir türleri de vardır.
- Tüm şairlerin ortak kullandıkları, mazmun denilen klişeleşmiş, kalıplaşmış sözler kullanılmıştır.
- Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklü, ağır ve süslü bir dil kullanılmıştır, söz sanatlarına fazlaca yer verilmiştir,
- Şiirde konu bütünlüğü aranmaz, beyit bütünlüğü esastır. Konu her beyitte tamamlanır. Parça güzelliği, bütün güzelliğinden önemlidir.
- Anlamdan çok söyleyişe önem verilmiştir. Ne söylendiği değil, nasıl söylendiği önemlidir.
- Uyak göz içindir ve çok önemlidir.
- Genellikle zengin uyak kullanılmıştır.
- Konu bütünlüğü olmadığı için şiirlere başlık konulmamış, her şiir, redifiyle veya türünün adıyla anılmıştır.
- İnsanın iç dünyasına yönelik, soyut bir edebiyattır.
- Yaşamdan kopuktur, günlük yaşama pek yer verilmemiş, daha çok hayallere yer verilmiştir.
- Arap ve Fars edebiyatlarının etkisinde gelişmiştir.
- Divan edebiyatında aşk, şarap, sevgili, ölüm, övgü, yergi, tabiat ve tasavvuf gibi konular işlenir.
Divan edebiyatı, İslamiyetin gölgesinde gelişen bir edebiyattır. Tasavvuf bu sebeple en çok işlenen konulardandır. Tasavvufa göre ruhlar Allah’tan ayrılmıştır ve yine ona dönecektir. O’na dönmek ruhun kendi arzusudur, insan, Allah’tan uzak olmanın ıstırabını çeker. Dünya, insanın Allah’a kavuşmasını önleyen engellerle doludur. Bunlardan arınmak gerekir. Sevgiliye duyulan aşk, yerini Allah aşkına bırakır.
Divan Edebiyatı Nazım Biçimleri
A) Nazım Birimi Beyit Olanlar
1) Gazel
Güzellikten, aşktan ve aşk yüzünden çekilen acılardan, içkiden söz eden küçük şiir anlamına gelir. Divan edebiyatının en çok sevilen şiirleri bu alanda verilmiştir. Gazelin ilk beytine “matla”, son beytine “makta” denir. Gazelin en güzel beytine “beytü’l gazel” ya da “şahbeyit" denir. Son beyitte şairin mahlası yer alır. Gazelin beyitleri arasında konu birliği bulunma şartı yoktur. Eğer gazelin bütün beyitlerinde aynı konu işleniyorsa buna “yek-ahenk” gazel denir. Bütün beyitlerin aynı söyleyiş güzelliğine sahip olması durumunda ise “yek-âvâz” gazel denir. Beyit sayısı 5-15 arasında değişir. Birinci beyit kendi arasında uyaklıdır. Sonraki beyitlerde ilk dize serbest, ikinci dize birinci beyitle uyaklıdır. Uyak düzeni aa, xa, xa, xa... şeklindedir.
Fuzuli, Bâki, Nedim gazelin tanınmış şairleridir.
2) Kaside
Kaside, Arap edebiyatında ilk dönemlerden beri kullanılan bir nazım biçimidir. Kaside sözcüğünün anlamı “kastetmek, yönelmek”tir. Kasideler belirli bir gaye için yazılan şiirlerdir.
Din ve deviet büyüklerini övmek amacıyla belirli kurallar içinde yazılan uzun şiirlere denir.
Uyak düzeni, gazelinkiyle aynıdır. Ancak gazelden çok uzundur. Kasidenin ilk beytine “matla” denir.
Şair kaside içinde herhangi bir yerde matlayı yineleyebilir. Kasidenin son beytine “makta” denir. Şairin mahlasının bulunduğu beyte “taçbeyit” adı verilir ve kasidenin sonlarına doğru bulunur. Kasidenin en güzel beytine “beytü’l kasid” adı verilir. Kaside, en az 33, en çok 99 beyit olur. Ancak beyit sayısı 33'ten az ve 99'dan çok olan kasideler de vardır.
Kasidenin kendi içinde belli bölümleri vardır. Giriş bölümüne “nesib” adı verilir. Burada, asıl konuya geçilmeden önce; bahar, yaz, ramazan, bayram, savaş gibi konularla ilgili tasvir yer alır, ikinci olarak “girizgâh” bölümü yer alır ki, bu, konuya giriş için bir vesiledir. Sonra “methiye” bölümü gelir. Bu bölümde şair kimi övecekse onun yüceliklerini sıralar. Methiyeden sonra “fahriye” bölümü gelir. Şair bu 1 bölümde kendini ve şiirini över. Fahriyeden sonra “tegazzül” bölümü gelir. Şair burada kendi başına gazel diyebileceğimiz mısralar yazar, “taç” bölümünde şairin adı geçer. En sonda ise “dua” bölümü yer alır. Burada, methedilen kişinin başarısı için dua edilir.
Kasideler, nesib bölümlerinde işlenen konulara göre; bahariye (bahar), lydiye (bayram), ramazan iye (ramazan), şitaiyye (kış), sayfiye (yaz); rediflerine göre; su kasidesi, sühan kasidesi, gül kasidesi gibi isimler alır.
Kasidenin Konularına Göre Adlandırılışı
- Tevhid: Allah’ın birliğini anlatan şiirlerdir.
- Münacaat: Allah’a yalvarıp yakarmak için yazılan şiirlerdir.
- Naat: Hz. Muhammed’in büyüklüğünü anlatan, onun övgüsü ile ilgili şiirlerdir.
- Methiye: Padişahları, vezirleri ve devrin ileri gelen kişilerini övmek için yazılan şiirlerdir.
- Mersiye: Devlet büyüklerinin ölümünden duyulan acıları anlatan şiirlerdir.
- Hicviye: Bir kimseyi yermek amacıyla yazılan kasidedir. Acımasız ve abartılı bir dili vardır. Edebiyatımızda hicviyenin en güzel örneklerini Nef’i vermiştir. “Siham-ı Kaza”sında bu türün en tanınmış örnekleri yer almaktadır.
3) Mesnevi
Mesneviler öğüt verici bir olayı anlatan uzun şiirlerdir. Bu şiirlerde savaş, aşk, tarihi olaylar, din ve tasavvuf konularıyla birlikte, çeşitli toplumsal konular da işlenir. Divan edebiyatında bugünkü anlamda roman ve .öykü yoktu. Mesneviler bir bakıma bu türlerin yerini tutuyordu.
Beyit sayısı ve konu bakımından sınır olmadığı için Divan şairleri bu türde uzun şiirler yazmışlardır. Her beyitin kendi içinde uyaklı olması şairlere yazma kolaylığı sağlamıştır. Mevlana’nın Mesnevi’si yaklaşık 25700 beyitten oluşmuştur. Aruzun kısa kalıpları ile yazılır. Uyak düzeni aa, bb, cc, dd, ee... şeklindedir.
Hamse: Bir sanatçının beş mesnevisinden oluşan yapıtına verilen addır.
Hamse Sahibi Divan Sanatçıları ve Mesnevileri:
Ali Şir Nevai | Taşlıcalı Yahya | Nevizade Atai | Nergisi |
Hayret-ül Ebrar | Şah ü Geda | Alemnüma | Nihalistan |
Ferhad ve Şirin | Gencine-i Raz | Heft Han | Meşakü'l Uşşak |
Leyla ve Mecnun | Gülşen-i Envar | Sohbetü'l Ebkar | Gavazat-ı Mesleme |
Seba-i Seyyare | Usulname | Nefhatü'l Ezhar | İksir- Saadet |
Sedd-i İskenderi | Yusuf ve Züleyha | Hiyet-ül Efkar | Kanunü'r Reşad |
Edebiyatımızda önemli mesneviler ve yazarları:
Fuzuli | Leyla ile Mecnun, Beng ü Bade |
Ahmedi |
İskendername, Cemşid ü Hurşid |
Şeyhi | Harname, Hüsrev ü Şirin |
Nabi | Hayrabad, Hayriye |
Şeyh Galip | Hüsn ü Aşk |
Yunus Emre | Risaletü'n Nushiye |
Aşık Paşa | Garipname |
4) Müstezat
Sözcük anlamı; artık, ziyade mısra demektir. Her beyitte uzun dizelerin sonuna eklenen, ziyade adı verilen kısa dizeler yer alır. Gazel tarzında bir nazım şeklidir. Uyak düzeni gazelinki gibidir. Matla beyiti yoktur. Müstezatta, gazelde işlenen konular işlenir.
5) Kıta
Divan edebiyatında belli bir uyak düzeniyle yazılmış olan, dizeleri arasında ölçü birliği bulunan, herhangi bir düşünce ya da duyguyu en az ikiden başlamak üzere, en çok on altı beyitte anlatan nazım biçimine denir. Genel olarak iki beyitten oluşur. Uyak düzeni xa, xa... şeklindedir.
B) Nazım Birimi Dörtlük Olanlar
1) Rübai
Dört dizelik bir nazım biçiminin adıdır. Uyak düzeni a axa biçimindedir. Hayatın anlamı ve hayat felsefesi, ölüm, dünyanın türlü nimetlerinden yararlanma, şarap gibi konular işlenmiştir. Kendine özgü yirmi dört kalıbı vardır, İran edebiyatına ait bir türdür. En büyük şairi İranlı Ömer Hayyam’dır. Türk Edebiyatında, Türkçe rubailerin en güzel örneklerini Yahya Kemal vermiştir.
2) Tuyuğ
Dört dizelik bir nazım biçimidir. Uyak düzeni rubai gibidir. Aruzun sadece; fâilâtün, fâilâtün, fâilün kalıbıyla yazılır. Konu sınırlaması yoktur. En çok aşk, onun yüzünden çekilen acılar ve şarap için söylenmiştir. Divan edebiyatına Türklerin kazandırdığı bir nazım biçimidir. Kadı Burhanettin, Ali Şir Nevai, Nesimi tuyuğları ile tanınmıştır.
3) Şarkı
Besteyle okunmak için yazılan, dörtlüklerden oluşan aşk şiirleridir. Dörtlük sayısı 3-5 arasında değişir. Birinci dörtlükte ikinci ve dördüncü dizeler, sonraki dörtlüklerde dördüncü dizeler aynen tekrarlanır. Buna nakarat denir. Uyak düzeni abab, cccb, dddb... biçimindedir. Divan edebiyatına Türklerin kazandırdığı bir nazım şeklidir. Günlük hayat, aşk, sevgi gibi konular işlenir. Halk deyişleri, günlük hayata ait söyleyişler kullanılır. Nedim şarkı türünün en önemli ismidir. Yeni edebiyatımızda ise Yahya Kemal, şarkı türünü ustalıkla kullanmıştır.
4) Murabba
Nazım birimi dörtlük olan nazım şekillerinden biridir, ilk dörtlük kendi arasında uyaklıdır, ikinci dörtlükten itibaren ilk üç dize kendi arasında; dördüncü dize ise birinci dörtlükle uyaklıdır. Uyak düzeni aaaa, bbba, ccca... biçimindedir. Felsefi konular ve aşk işlenir. Tanzimat edebiyatında Namık Kemal murabba örnekleri vermiştir.
Diğer Nazım Biçimleri
1) Terkib-i Bent
Bentlerden kurulmuş bir nazım şeklidir. Bent bölüm demektir. Her bent 7 ya da 10 beyitten oluşur. Bent sayısı 5 ile 15 arasında değişir. Bentler birbirine vasıta beyti denilen beyitlerle bağlanır. Terkib-i bentlerde vasıta beyti her bentten sonra değişir.
Bentlerin uyak düzeni gazeldeki gibidir. Terkib-i bentlerde şairin felsefi düşünceleriyle toplumsal konular işlenir. Terkib-i bendin en ünlü ismi Bağdatlı Ruhi’dir. Tanzimat şairi Ziya Paşa da bu türün başarılı örneklerini vermiştir.
2) Terc-i Bent
Terci-i bent şekil bakımından terkib-i bent gibidir. Ancak terkib-i bentte sürekli değişen vasıta beyti terci-i bentte aynen tekrar edilir. Yani bentler arasındaki bağlantı aynı beyitle yapılır. Vasıta beytinin aynen tekrarlanması bütün bentlerde aynı konunun işlenmesini gerektirir. Bütün şiir boyunca aynı konu işleneceği için terci-i bent yazmak oldukça zordur. Edebiyatımızda en ünlü terci-i bent yazarı Tanzimat şairi Ziya Paşa’dır. Terci-i bentler daha çok felsefi konularda yazılır. Allah’ın kudreti, kainatın sırları, tabiatın zıtlıkları gibi konular işlenir.
3) Terbi
Bir gazelin beyitlerinin üstüne, başka bir şair tarafından aynı ölçü ve uyakta ikişer dize eklenmesiyle oluşur. Eklenen dizeler, gazelin beytinin birinci dizesine uyar. Uyak düzeni aaaa, bbba, ccca, ddda... şeklindedir.
4) Tahmis
Bir gazelin beyitleri üzerine üçer dize eklenmesi suretiyle oluşturulan bir nazım biçimidir. Uyak düzeni aaaaa, bbbba, cccca, dddda... şeklindedir.
5) Taştir
Tahmisin değişik bir biçimidir. Gazelin beyitlerine üç dize, eklenmesiyle oluşur. Ancak taştirde eklenen dizeler, beyitlerin iki dizesi arasına eklenir. Uyak düzeni aaaaa, bbbba, cccca, dddda... şeklindedir.
6) Tesdis
Gazelin beyitleri üstüne dörder dize eklenmesiyle oluşur. Uyak düzeni aaaaaa, bbbbba, ccccca, ddddda... şeklindedir.
7) Muhammes
Beş dizelik bentlerden oluşan bir nazım şeklidir. Uyak düzeni aaaaa, bbbaa, cccaa, dddaa... ya da aaaaa, bbbba, cccca, dddda... şeklinde olabilir. Bazen dördüncü ve beşinci dizeler nakarat olarak da tekrarlanabilir.
8) Tardiye
Muhammesin özel bir biçimidir. Muhammes, aruzun her kalıbıyla yazıldığı halde tardiye yalnızca mef ûlü mefa’îlün fa'ûlün kalıbıyla yazılır. Her bendin ilk dört dizesi kendi arasında uyaklıdır.
9) Müseddes
Muhammesin özel bir biçimidir. Muhammes, aruzun her kalıbıyla yazıldığı halde tardiye yalnızca mef ûlü mefa’îlün fa'ûlün kalıbıyla yazılır. Her bendin ilk dört dizesi kendi arasında uyaklıdır.
Nazire
Divan edebiyatında bir şairin başka bir şairin şiirini model alarak aynı uyak, redif ve ölçüde yazdığı benzer şiirdir. Nazirenin divan edebiyatında önemli bir yeri vardır. Nazire yazan kişi, nazire yazdığı şairin üslubunu beğendiğini gösterir. Nazirenin bir taklit değil, en az nazire yazılan şiir kadar güzel olması gerekir. Nazire, eğer şaka ve alay amacıyla yazılırsa buna “tehzil” denir.
Aşağıda Fuzuli’nin bir gazeli ve Nedim’in bu gazele yazdığı nazire bulunmaktadır.
Divan Edebiyatında Edebi Akımlar
Toplumdaki siyasi, sosyal değişmeler; bilim, felsefe ve sanat alanındaki yenilikler, edebi akımların doğmasını sağlamıştır. Divan edebiyatında da değişik dönemlerde değişik edebi akımlar ortaya çıkmıştır. Bu akımlar ve önemli temsilcileri şunlardır:
Türki-i Basit (Basit Türkçe)
16. yüzyılda etkili olan bu akımın temsilcileri Tatavlalı Mahremi, Aydınlı Visali ve Edirneli Nazmi’dir.
Bu şairler, aruz ölçüsünü ve Divan şiiri biçimlerini kullanmakla birlikte hemen hemen öz Türkçe şiirler yazdılar. Yabancı söz ve tamlamaları şiire sokmadılar. Mazmunlar yerine halk dilindeki mecazları, deyimleri ve atasözlerini kullanmaya çalıştılar. Yabancı sözcükler kullanmadan, salt Türkçe şiirler yazılabileceğini de kanıtlamayı amaçlayan bu eğilim, dönemin önemli şairlerince benimsenmemiş ve yaygınlık kazanamamıştır.
Mahallileşme (Yerlileşme) Akımı
Divan şiirinde İstanbul şivesine ve İstanbul tabiatına daha fazla yaklaşmak amacı güden bu akım ilk önce Baki’de görülmüş, 18. yüzyılda en güçlü örneklerini Nedim'le verdikten sonra, 19. yüzyılda Enderunlu Vasıf bu akımı genişletmiştir. Bu akımla birlikte; özellikle halkın konuşma dilinden bazı unsurlar şiire girmiştir. Atasözlerinin ve deyimlerin kullanılmasına ağırlık verilmiştir. Dil son derece sadedir; Arapça ve Farsça sözcüklerin kullanımı çok azdır.
Sebk-i Hindi (Hind Tarzı)
16. yüzyılda Hindistan’a seyahat eden İran şairlerinin açtıkları bir şiir çığırıdır. Bu akımın Divan edebiyatındaki temsilcileri 17. yüzyılda Neşati ve Naili; 18. yüzyılda Şeyh Galip'tir. Bu akımın Divan şiirine getirdiği yenilikler özetle şunlardır: Söz oyunları yerine anlam derinlikleri ve anlam oyunları koymak. Açık ve düz söyleyişi bırakıp mecazlarla yüklü, kapalı ve güç anlaşılır bir söyleyiş oluşturmak. Her dizede üstün bir iç musikisi ve ahenk sağlamak.
Divan Edebiyatının Önemli Temsilcileri
Hoca Dehhani (? - ?)
Horasan Türklerinden olan Dehhani 13. yüzyılda yaşamıştır. Anadolu'da, İran edebiyatı etkisiyle, din dışı konularda Türkçe şiirler yazan ilk şairlerdendir. Divan edebiyatındaki şekil, mazmun ve söyleyişi benimseyerek, bunları ustaca uygulamasını bilmiştir. Divan şiirinin kurucusu ve ilk temsilcisidir. Selçuklu sultanı Alaaddin Keykubat'ın isteği üzerine 20 bin beyitten oluşan bir “Selçuk Şehnamesi” yazmıştır. Farsça yazdığı bu yapıtının yanı sıra ustaca söylenmiş Türkçe gazel ve kasideleri vardır.
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Horasan Türklerinden olan Dehhani 13. yüzyılda yaşamıştır. Anadolu'da, İran edebiyatı etkisiyle, din dışı konularda Türkçe şiirler yazan ilk şairlerdendir. Divan edebiyatındaki şekil, mazmun ve söyleyişi benimseyerek, bunları ustaca uygulamasını bilmiştir. Divan şiirinin kurucusu ve ilk temsilcisidir. Selçuklu sultanı Alaaddin Keykubat'ın isteği üzerine 20 bin beyitten oluşan bir “Selçuk Şehnamesi” yazmıştır. Farsça yazdığı bu yapıtının yanı sıra ustaca söylenmiş Türkçe gazel ve kasideleri vardır.
Yapıtları:
Haliloğlu Yahya Burgazi
Yaşamı hakkında kesin bilgi yoktur. Mevlana'nın “Mesnevi”sinden yararlanarak 13. yüzyılda “Fütüvvetname” adlı yapıtı kaleme almıştır.
Nesimi (? - 1404)
Şiirlerinde Azeri Türkçesini ve Farsçayı kullanmıştır. Coşkulu tasavvufi şiirlerinin yanı sıra din dışı âşıkane gazeller de yazmıştır. Daha çok tuyuğlarıyla tanınmıştır. Şiirleri, şeriata aykırı bulunduğundan Halep’te derisi yüzülerek öldürülmüştür.
Aşık Paşa (1272 - 1334)
Tasavvuf bilgilerini halka öğretme amacı güttüğü için yapıtlarını kolay anlaşılır bir dille kaleme almıştır. Aruz ve hece ölçüsüyle Yunus Emre etkisinde yazdığı şiirlerde, öğretici olmayı sanatsal olmaya üstün tutmuştur.
Yapıtları:
Garipname: Ahlaki, tasavvufi ve didaktik mesnevidir.
Süleyman Çelebi (? - 1422)
Yaşamı hakkında kesin bilgi olmamakla birlikte, Yıldırım Bayezit döneminde Bursa Ulu Cami’de imamlık yaptığı sanılmaktadır. Edebiyatımızda en tanınmış mevlid yazarıdır. Bilinen en önemli yapıtı, Bursa’da bir vaizin Hz. Muhammed (SAV)’in diğer peygamberlerden farklı olmadığını ileri sürmesi üzerine, peygamberin büyüklüğünü göstermek için yazdığı “Vesiletü’n Necat” adlı mevlididir.
Yapıtları:
Vesiletü’n Necat (Kurtuluş vesilesi): Hz. Muhammed (SAV)’in övüldüğü ve hayatının anlatıldığı bir mesnevidir. Halk arasında ‘‘mevlid’’ diye bilinir. Münacaat, veladet, risalet, miraç, rıhlet ve dua bölümlerinden oluşmaktadır.
Gülşehri (? - ?)
13. yüzyılın sonları 14. yüzyılın başlarında yaşamıştır. Mutasavvıf bir kişiliğe sahip olan şair, Kırşehir’de bir Mevlevi tekkesi kurmuş, orada şeyhlik yapmıştır. Feridüddin-i Attar’ın "Mantıku’t Tayr” adlı yapıtını Türkçeye çevirmesiyle tanınmıştır. Bu çevirisine Attar’ın birçok hikâyesini almamış; onların yerine “Mesnevi”den, “Kelile ve Dimne”den ve “Kabusname”den kıssalar eklemiştir.
Yapıtları:
Ahmedi (1334 - 1413)
Bursa ve Edirne sarayları çevresinde rahat bir yaşam sürmüştür. Aşk, eğlence, tarih ve tabiat temalı şiirler yazmıştır. Tasavvufu çok iyi bilmesine rağmen, şiirlerinde tasavvufa çok az yer vermiştir. İran şiirinin konu ve şekil özelliklerini şiirimize kazandırmaya çalışmıştır.
Yapıtları:
Kadı Burhaneddin (1344 - 1398)
Mısır’da, İslami bilimlerin yanı sıra astronomi ve tıp eğitimi görmüştür. Şiirlerinde aşk ve kahramanlık konularının yanında tasavvufa da yer vermiştir. Tuyuğ türündeki şiirleriyle tanınmıştır. Azerî lehçesiyle yazdığı şiirlerinin toplandığı bir Divan'ı vardır. Sivas'ta emirliğini ilan ederek on sekiz yıl egemenliğini sürdürmüştür. Akkoyunlularla yaptığı savaşta yenilince şehrin surlarında idam edilmiştir.
Şeyhi (1371 - 1431)
15. yüzyılın tanınmış şairlerinden Şeyhi, Germiyan’da, Osmanlı saraylarında bulunmuş, devlet büyüklerine kasideler sunmuştur. Mutasavvıf ve şair kimliğiyle kendinden sonraki şairleri de etkilemiştir. Aralarında Fuzuli ve Baki’nin de bulunduğu birçok şairin Şeyhi’ye nazire yazması bu görüşü doğrular.
Yapıtları:
Sinan Paşa (1440 - 1486)
Divan edebiyatının düzyazı (nesir) diline ilk olarak sanatlı bir nitelik kazandıran sanatçıdır. Süslü nesrin ilk temsilcisidir. Söz sanatları ve mazmunlarla dolu süslü ve ahenkli bir dili vardır. Yapıtlarında din, tasavvuf, ahlak ve felsefe konularını işlemiştir.
Yapıtları:
Ali Şir Nevai (1441 - 1501)
Türkçenin Farsçadan üstünlüğünü ortaya koymaya çalışmıştır. Büyük bir devlet adamı ve ünlü bir edebiyatçıdır. Türkçenin güzelliklerini görerek onun Farsçadan daha zengin bir dil olduğunu ilk söyleyen dilcimizdir. Türk dil birliğini kurmaya çalışmış ve bu | amaçla şiirler yazmıştır. Çağatay yazı dilinin geliş- j? meşinde etkin rolü olan sanatçının şiir ve düzyazı H türünde otuza yakın yapıtı vardır. Edebiyatımızda ilk “hamse” sahibidir. Hamse, Divan edebiyatında bir şairin, beş mesneviden oluşan yapıtına verilen addır.
Yapıtları:
Güvahi (? - ?)
16. yüzyılda yaşamış, atasözü, deyim, öğüt verici hikâye ve fıkralardan oluşan; mesnevi biçiminde kaleme aldığı “Pendname” adlı yapıtıyla tanınmıştır.
Fuzuli (? - 1556)
Sadece 16. yüzyılın değil, bütün Divan edebiyatının en büyük şairi sayılır. Saltanat merkezinden uzakta, Kerbela’da yaşamıştır. Hayatı büyük sıkıntılar içerisinde geçmiştir; Kerbela'da türbedarlık yapmıştır.
İyi bir eğitim görmüş, Arapçayı, Farsçayı çok iyi öğrenmiştir. Şiirlerini Azeri Türkçesi ile yazmıştır. Kendi dönemine göre oldukça sade bir dille yapıtlar vermiştir. Divan edebiyatının birçok türünde yapıt vermesine rağmen “gazel şairi” olarak bilinir ve gazelleriyle şöhret kazanmıştır. Kendisinden sonraki birçok Divan ve Halk şairini de etkilemiştir.
Şiirin bir ilim işi olduğunu, ilimsiz şiirin temelsiz duvara benzeyeceğini söyler. Şiirlerinin önemli öğelerinin başında tasavvuf gelir. Şiirlerindeki bir başka önemli konu da aşktır. Fakat ondaki aşk, sevgiliye duyulan dünyevi bir aşk değil, ilahi bir aşktır. Aşk, ıstırap, rindlik, fedakârlık onun şiirlerindeki başlıca temalardır. Istırap ve aşk derdi onun şiirlerinin önemli bir yanını oluşturur. O, aşk acısından hiçbir zaman şikâyet etmez. Aksine bu acıdan duyulan mutluluğu dile getirir. Şiirin temelinin ilim, özünün sevgi olduğuna inanmıştır. Sevilen insan bir araç, onun varlığında görünür hale gelen Tanrı ise tek amaçtır. Ona göre gerçek varlık Tanrı'dır. Bütün nesneler ve evren, Tanrı'nın bir görünüş alanıdır.
Yapıtları:
Baki (1526 - 1600)
İyi bir medrese eğitimi görmüş ve çeşitli medreselerde müderrislik (hocalık) yapmıştır. Kadılık görevlerinde bulunmuştur. Hayatı boyunca şeyhülislam olmayı istemiş, tam üç kere şeyhülislamlık öncesi makam olan Rumeli kazaskerliğine getirilmiş; ancak şeyhülislam olmaya ömrü yetmemiştir.
Şiirlerinde tasavvufa ve dini konulara hiç yer vermemiştir. Aşk, doğa ve devrinin ihtişamı, şiirlerinde yer alan başlıca konulardır. Onun şiirlerinden, yaşadığı devrin zenginliğini anlamak mümkündür. Divan edebiyatında gazel türünün tanınmış şairlerindendir. Dili kullanmada son derece başarılıdır; ahenkli, akıcı, zevkli bir dili vardır. Sözcükleri seçerek ve yerli yerinde kullanır. Söz sanatlarını kullanmada da oldukça başarılıdır. Sanatsız bir tek beytinin olmadığı söylenir. Divan şiirini, Arap ve İran şiiri seviyesine çıkarmıştır. Sultanü’ş Şuara (Şairler Sultanı) olarak bilinir. Şiirlerinde hâkim tema, dünya zevki, hayattan tat alma, aşk ve sevgidir.
Yapıtları:
Nefi (1575 - 1635)
Padişahlara ve ileri gelenlere yazdığı kasidelerle, ayrıca hicivleriyle tanınmıştır. Ölçüsüz bir şairdir, öv¬düğünü göklere çıkarır, yerdiğini ise yerin dibine geçirir. Babasına bile hiciv yazmıştır. Hicivleri bazen yu¬muşak takılmalar şeklindedir; kimi zaman ise oldukça ağır, hatta küfürlüdür. Anlatmak istediklerini, seçtiği sözcüklerin ahengiyle duyurmayı başarmıştır. Dili süslü ve sanatlıdır. Sadrazam Bayram Paşa’ya yazdığı hicivler dolayısıyla boğdurularak öldürülmüştür.
Evliya Çelebi (1611 - 1682)
Enderun’da öğrenim görmüş ve gördüğü rüya üzerine seyahat etmeye başlamıştır. Ömrünün büyük bir bölümünü gezilerle geçirmiş, gezilerine İstanbul’u dolaşarak başlamış, bazı ileri gelenler tarafından desteklenmiş veya bazı görevlerle Anadolu’yu, komşu ülkeleri; Kuzey Afrika ve Avrupa’ya kadar birçok yeri gezmiştir.
Elli yılı aşan gezilerini izlenimleriyle birlikte “Seyahatname” adlı on ciltlik yapıtında anlatır. Yapıt, 17. yüzyıl toplumlarının yayılışlarını, gelenek, töre, kültür ve uygarlıklarını anlatması bakımından tarih için bir kaynak sayılabilir. Sanatçı, bu yapıtında, söyleyeceklerini, çoğunlukla açık, anlaşılır, ama abartılı bir anlatımla hikâye etmiştir.
Yapıtları:
Katip Çelebi (1609 - 1657)
Bilime değer veren ilk yazar ve düşünürlerimizden sayılır. Arapça ve Farsçayı iyi bilen; yapıtlarından Latince ve Fransızcayı da öğrendiği anlaşılan bir yazardır. Bir süre orduda görev yaptıktan sonra, kendini tamamıyla ilme vermiştir. Astronomiyle ilgili birçok eseri de dilimize çevirmiş, dünyanın yuvarlak olduğuna ilişkin teorik metinlere özel bir önem vermiştir. Tarih, coğrafya, devlet idaresi, hukuk, maliye, denizcilik gibi birçok alanda yapıtlar ortaya koymuştur.
Yapıtları:
Nabi (1642 - 1712)
17. yüzyılda yaşamış, Divan şiirinin özüne yeni bir anlam getirmiştir. Özellikle toplum düzensizliklerini, hayatın kişiyi kötülüklere götüren yönlerini göstermeye çalışmıştır. Ona göre şiir hayatın, karşılaşılan sorunlarla ve günlük yaşamın içinde olmalı; hayattan, insandan bağımsız olmamalıdır. Bu yüzden şiirleri hayat ile alâkalı, çözümler üretmeye çalışan, yer yer nasihatte bulunan bir yapıdadır. Divan edebiyatında düşünce çığırını açmıştır. Din ve töreyle ilgili öğütler vermiştir. Şiiri, düşüncelerini anlatmada bir araç olarak görmüştür. Şiirlerinde hikmetli sözlere, atasözlerine yer vermiştir. Dönemine göre, yapıtlarını sade bir dille oluşturmuştur.
Yapıtları:
Nedim (? - 1730)
Lale Devri’ni yaşamış ve bütün ihtişamıyla şiirlerine yansıtmıştır. Şiirlerinde zevk, sefa, eğlence, nükte, musiki bir aradadır. Şiirlerinde Divan edebiyatının katı kurallarının dışına çıkarak kendine özgü taze bir dil oluşturmuştur. Edebiyatımızda mahallileşme akımını başlatmıştır. Şiirde halk dilini, halkın kullandığı deyimleri, halkın zevkini, coşkusunu duyurmayı bilmiştir. İstanbul’u ve İstanbul Türkçesini şiirimize getirmiştir. Yaşanılan hayatı ve dış dünyada gözlemlene- bilen gerçek doğayı şiire getirmiştir. Onun şiirlerinde İstanbul’un o dönemdeki mesire yerlerinin adları geçer. Aşk, şarap, tabiat, hayattan zevk alma onun şiirlerinin başlıca konularıdır. Şiirlerinde dini konulara hiç yer vermemiştir. Kullandığı dil, açık, yalın ve ahenklidir. Söz sanatlarını kullanmada da başarılıdır. Edebiyatımızda şarkı türünün en önemli ismidir. Divanında şarkılar önemli bir yer tutar. Şarkı ve gazelde olduğu kadar kasidelerinde de başarılıdır. Divanında, hece ölçüsü ile yazılmış bir de türkü vardır.
Yapıtları:
Divan
Şeyh Galip (1759 - 1799)
Divan edebiyatının son büyük şairidir. Galata Mevlevihanesi’nin şeyhidir, mutasavvıftır. Süslü ve çeşitli söz sanatlarıyla yüklü, ağır bir dili vardır. Divan şiirinin geleneklerine bağlı kalmakla beraber kendine özgü bir şiir havası da oluşturmuştur. Sebk-i Hindi adı verilen akımın edebiyatımızdaki temsilcisi olmuştur. Düşünce ve betimlemelerle örülü yoğun bir hayal gücü vardır. Şiirlerinde musiki oldukça önemlidir.
Yapıtları:
Enderunlu Vasıf (? - 1824)
Mütercim Asım Efendi (1775 - 1820)
Keçecizade İzzet Molla (1785 - 1829)
Şiirlerinde sade bir dil kullanmıştır. Keşan’daki sürgün hayatının bir ürünü olan “Mihnet-i Keşan” adlı yapıtıyla tanınmıştır. Bu yapıtında İstanbul ve taşra hayatını karşılaştırmıştır. “Gülşen-i Aşk” adlı mesnevisinde kendisi gibi Mevlevi olan Şeyh Galip’in etkisi görülür. “Bahar-ı Efkâr” ve “Hazan-ı Asr" adlı İki divanı vardır.
Yenişehirli Avni (1826 - 1884)
Şiirlerinde, Divan şiirinin mazmunlarının yanında Batılılaşmayla gelen yeni sözcükleri de kullanmıştır. Rahat ve kolay bir söyleyişi olan sanatçının Türkçe bir “Dîvan”ı vardır.
Divan Edebiyatında Düzyazı (Nesir)
1) Sade Nesir
Halkı bilgilendirmek için, yalın, sanatsız bir dille yazılan yapıtlardan oluşur. Genel olarak tefsir ve hadis kitapları, din ve tasavvuf konularında yazılanlarla tarih, menakıpname ve destan niteliği taşıyan yapıtlar bu türdendir. Mercimek Ahmet’in Farsçadan çevirdiği “Kabusname” adlı yapıtı sade nesrin başarılı bir örneğidir.
2) Orta Nesir
Günlük konuşma dilinden ayrılmış, zaman zaman süslü nesrin niteliklerini taşımakla beraber; anlatılmak isteneni, anlaşılır bir şekilde ortaya koyan nesirdir. Öğretici bir amacı olan, bilim ve kültür konularında yazılmış yapıtların çoğu orta nesir niteliğini taşır.
3) Süslü Nesir
Hüner ve marifet göstermek amacıyla yazılmış, Arapça, Farsça sözcük ve tamlamalarla yüklü, “seci”lerin kullanıldığı, söz ve anlam sanatlarıyla dolu, bağlaçlarla uzayıp giden cümlelerle örülmüş, güç anlaşılır bir nesirdir. Divan edebiyatında süslü nesir türünün karşılığı olarak “inşa” sözü kullanılır. Süslü nesrin ilk örneğini “Tazarruname" adlı yapıtıyla Sinan Paşa kaleme almıştır.
Divan Edebiyatı Düzyazı Biçimleri
Tarih - Vakayiname
Tarih, geçmişteki belli bir dönemi anlatan, resmi olmayan yapıtlardır. Vakayiname ise Osmanlı Devleti'nin resmi tarihidir. Tarih yazarına “müverrih”, vakayiname yazarına da “vakanüvis” denir. Silahtar Mehmet Ağa’nın “Tarih”, Naima’nın “Naima Tarihi”, Peçevi’nin “Peçevî Tarihi" adlı yapıtları bu türlerin başarılı örnekleri arasında yer alır.
Tezkire
Ünlü kişilerin yaşamöykülerinin toplandığı yapıtlardır. Biyografinin Divan edebiyatındaki karşılığıdır, ilk tezkire örneği, Ali Şir Nevai’nin, şairlerin yaşamlarını anlattığı “Mecalisü’n Nefais” adlı yapıtıdır. Sinan Paşa'nın “Tezkiretü'l Evliya” adlı yapıtı da evliyaların yaşamlarının yer aldığı bir tezkiredir.
Gazavatname
Savaşların, kahramanlıkların, zaferlerin anlatıldığı yapıtlardır. Arap edebiyatında "magazi" diye bilinir.
Seyehatname
Yazarların gezip gördükleri yerlerden edindikleri izlenim ve bilgileri aktardıkları yapıtlardır. Amaç, gezilen yerlerin doğal güzelliklerini, toplumsal yaşamlarını, gelenek ve göreneklerini tanıtmaktır. Evliya Çelebi’nin “Seyahatname” adlı yapıtı bu türün en önemli örneklerinden biridir. Seydi Ali Reis’in “Miratü’l Memalik” hem bir seyahatname hem de bir anıdır.
Sefaretname
Osmanlı elçilerinin, bulundukları ülkelere ait bilgileri ve izlenimlerini içeren ve gezi yazısına benzeyen yapıtlardır. Yirmisekiz Çelebi Mehmet’in “Paris Sefaretnamesi” adlı yapıtı bu türün başarılı bir örneğidir.
Siyasetname
Devlet adamlarına yöneticilikle ilgili bilgiler veren yapıtlardır. Edebiyatımızda bu türün ilk örneği Yusuf Has Hacib'in mesnevi tarzındaki “Kutadgu Bilig” adlı yapıtıdır. Ayrıca Nizamülmülk’ün “Siyasetname”, Lütfi Paşa’nın “Asafname” adlı yapıtları bu türün başarılı örneklerindendir.
Münşeat
Mektuplardan veya çeşitli konulardaki süslü nesir örneği olan düzyazılardan oluşan yapıtlardır. Nabi’nin özel-resmi mektuplarından ve değişik yazılarından oluşan “Münşeat” adlı yapıtı bu türün başarılı örneklerindendir.
Siyer
Hz. Muhammed'in; hayatını anlatan yapıtlardır. Bu yapıtlarda Hz. Muhammed'in; dünyaya gelişi, peygamberliği, Miraç olayı, Hicret olayı, savaşları, mucizeleri ve vefatı derin bir heyecanla dile getirilir. Edebiyatımızda bu türün ilk örneği, Erzurumlu Darir’in “Siretü’n Nebi” adlı yapıtıdır.
Surname
Şehzadelerin sünnet, kadın sultanların evlilik törenlerinin anlatıldığı yapıtlardır. Bu yapıtlar, yazıldığı dönemin toplumsal yaşamına ilişkin bilgiler de verdiği için tarihi bir özellik taşır.
Şehrengiz
Bir şehrin güzelliklerinin anlatıldığı yapıtlardır. Bu yapıtlarda, şehirle ilgili bilgiler verildikten sonra o şehre övgüler düzülür.
- Yazınsal Türler
- Söz Sanatları
- İslam Öncesi ve İslam Dönemi Türk Edebiyatı
- Halk Edebiyatı
- Divan Edebiyatı
- Edebiyat Akımları
- Tanzimat Edebiyatı
- Serveti Fünun Edebiyatı
- Fecr-i Ati Edebiyatı
- Milli Edebiyat
- Cumhuriyet Edebiyatı
- Batı Edebiyatı
- Türk Edebiyatı Kitap Özetleri I
- Türk Edebiyatı Kitap Özetleri II
- Dünya Edebiyatı Kitap Özetleri