Lozan’dan Kalan Meseleler ve Batılı Devletlerle İlişkiler

24.05.2018 - 21:49

Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyet'nin batı tarafından tanındığı ve yeni kurulan cumhuriyetin meşruiyetini ispat ettiği çok önemli bir antlaşmadır. Lozan bir uzlaşmadır. Bu uzlaşmada belirli konular çözülmüş ve bazı konularda da sonuca varılamamıştır.

Lozan’dan kalan M,meseleler

Lozan'dan kalan meseleler şöyle sıralanabilir:

  • Musul sorunu (ırak sınırı)
  • Dış borçlar meselesi
  • Yabancı okullar sorunu
  • Mübadele (nüfus değişimi) sorunu
  • Boğazlar sorunu
  • Hatay sorunu

Listede görüldüğü gibi yeni kurulan genç cumhuriyet birçok sorunla yüzleşmiştir. Ancak etkili bir dış politika takip edilmiş ve özellikle batılı devletlerle ilişkiler çok etkili safhalarla ilerlemiştir. Bunun sonucu olarak Lozan'dan kalan meseleler büyük oranda çözülmüştür. Şimdi bu sorunlara tek tek değinelim.

İlgili yazı: Lozan Antlaşması hakkında bilinmesi gerekenler

Musul Sorunu

Musul bölgesi Misak-ı Milli sınırları içinde yer alan çok önemli bir topraktır. Hem tarihi açısından hem de zengin yeraltı kaynakları açısından Türkiye'nin öncelikli gördüğü sorunlar arasındadır. Ancak bu sorun Türkiye aleyhine noktalanmıştır. Lozan'dan kalan meseleler içerisinde Musul sorunu Türkiye'nin istediğini alamadığı bir sorun olarak kalmıştır. Bu sürecin nasıl gerçekleştiğini anlamak için Mondros Ateşkesine bakmamız gerekir.

Mondros Ateşkes Antlaşması işgalci devletlerin tehlikeli gördükleri yerleri işgal edebileceklerine dair hüküm içermektedir. Buna dayanarak İngilizler Musul'u işgal etmiştir. İşgalden sonra bölgede Türk ve İngiliz askerleri arasında sürtüşmeler meydana gelmiştir. Lozan görüşmelerinde bu konu gündeme gelmiş ve görüşmeleri ciddi manada tıkamıştır. Ancak biz uzlaşma sağlanamamıştır.

Lozanda görüşmeler gerçekleşirken İngilizler Musul'da asker etkinliklerini arttırmış ve çeşitli yerlere top atışları yapmıştır. Bu gelişmeler karşısında Türkiye konferansa tepkisini sunmuştur.

Lozandan sonra 19 Mayıs 1924 tarihinde sorunu çözmek için İstanbul Konferansı toplanmıştır. Türkiye ve İngiltere Musul konusunda yine uzlaşamamıştır. Türkiye'nin temel iddiası Musul'un çok uzun süre Osmanlı egemenliğinde kalması ve nüfusunda Türk ve Kürt unsurlarının çoğunlukta olmasını öne sürmesi, İngiltere tarafından kabul görmemiştir. Konu Milletler Cemiyeti'ne gitmiş ve Milletler Cemiyeti İngilizler lehine karar vermiştir. Türkiye bölgeye asker yığmak istemiş Ancak Şeyh Sait isyanı çıkınca buna imkan olmamıştır.

Sonuç olarak 5 Haziran 1926 tarihinde imzalanan Ankara Antlaşması ile Musul kesin olarak elden çıkmıştır.

Dış Borçlar Meselesi

Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı'nın bakiyesi durumunda olduğu için Osmanlı devletinden kalan borçlarının büyük kısmını ödemek zorunda kalmıştır. Osmanlı'nın en çok Fransa'ya karşı borcu bulunmaktaydı. Bu da Türkiye ve Fransa arasında sorunlar oluşturmuştur.

Türkiye borçları taksitlendirerek ödemeyi kabul etmiştir. Bunun üzerine Osmanlı'dan kalan borçlar taksitlendirilmiştir. Ancak 1929 ekonomik bunalımından dolayı Türkiye bu borçları ödemekte zorluk çekmiştir. Bu durum Fransa ile ilişkilerde yine sıkıntı oluşturunca 1930 yılında iki devlet anlaşmış ve yeni bir ödeme planı oluşturulmuştur.

Türkiye 1954 yılına kadar borçlarını ödemeye devam etmiştir. Böylece ekonomik bağımsızlık pekişmiştir.

Yabancı Okullar Sorunu

Lozan Konferansında yabancı okullar sorunu gündeme gelmiştir. Lozan'da alınan kararlara göre Türkiye'de bulunan yabancı okullarla ilgili yetki Türkiye'ye verilmiştir. Bu kararlar şöyledir:

  • Yabancı okulların tamamı Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanacaktır.
  • Yabancı okullarda Türkçe, Tarih ve Coğrafya dersleri Türk öğretmenler tarafından okutulacaktır.
  • Bu okullar Türk müfettişlerince denetlenecektir.
  • Okullarda Türklük aleyhine konular müfredatta yer almayacaktır.
  • Dini semboller okullardan kaldırılacaktır.
  • Okullarda başka ülke bayrağı asılmayacaktır.

Bu kararlar Batılı devletlerle olan ilişkileri gergin hale getirdi. Buna rağmen Türkiye konuyu iç mesele olarak değerlendirip başka ülkelerin müdahalesine izin vermedi. Konunun Milletler Cemiyeti'ne taşınmasına da razı olmamıştır.

Türkiye'de en çok bulunan yabancı okullar Fransız okullarıydı. Bu nedenle özellikle Fransa ile ilişkilerin düzelmesine yabancı okullar meselesi engel olmuştur. Ancak iki ülke zamanla yakınlaşmış ve aradaki buzlar eritilmiştir.

Mübadele Sorunu

Lozan'da görüşülen meselelerden biri de Türkiye’deki Rumlarla, Yunanistan’daki Türklerin mübadeleleri meselesidir. Nüfus değişiminin yapılması için 30 Ocak 1923’te bir protokol imzalandı. Buna göre, 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi’nden önce İstanbul sınırları içinde yerleşmiş Rumlarla, Batı Trakya Türkleri değişimin dışında tutulacaklardı.

1928 yılında Milletler Cemiyeti’nde gündeme gelen bu sorun yine de çözülemedi. Yunanistan, Batı Rumeli Türklerinin mal varlıklarına el koyarak buralara Türkiye’den gelen Rumları yerleştirmeye başladı. Türkiye de İstanbul’da yaşayan Rumların mal varlığına el koydu ve iki ülke arasında ciddi bir sorun oluştu.

Mustafa Kemal ile Yunan Başkanı Venizelos dostça görüşmeler gerçekleştirerek bu sorunu barışçıl çözmüştür. 10 Haziran 1930 tarihinde nüfus mübadelesi sorununu çözen kararlar alınmıştır. Antlaşmaya göre şu prensipler uygulanacaktır:

  • Yerleşme tarihleri ve doğum yerlerine bakılmadan İstanbul Rumları ve Batı Trakya Türklerinin tamamı yerleşik olarak değerlendirilecektir.
  • Mübadele kapsamına girip de Türkiye'ye gelen rumların mal varlıkları Yunan hükumetine verilecektir. Tersi de buradan göç eden Rumlar için Türkiye lehine yapılacaktır.

Boğazlar Sorunu

Lozan'da en önemli meselerden biri Boğazlar Sorunuydu. İngiliz delegesi Lord Gurzon Boğazları bir dünya meselesi olarak ele almıştır. Lozan Antlaşması ile Türkiye boğazlar üzerinde hâkimiyet kuramamıştır. Bu da bağımsızlık açısından ciddi bir sorun oluşturmuştur.

Lozan Antlaşması gereğince boğazları başkanı Türk olan uluslararası bir komisyon yönetecek ve boğazlar çevresi silahsız bırakılacaktır.

1933 yılından sonra II. Dünya Savaşı'nın havası esmeye başlayınca büyük devletler silahlanmaya hız verdiler. sonra dünya devletleri büyük bir silahlanma yarışına girdiler. Bunun üzerine Türkiye de 17 Nisan 1935 tarihinde Milletler Cemiyeti’ne boğazlarda asker bulundurma isteğini bildirdi. Savaş ortamının kızışması sonucu isteğini tekrarlayan Türkiye bu sefer sonuç aldı. İtalya’nın dışında Lozan Antlaşmasına imza atan devletler, Boğazlar konusunu görüşmeyi kabul etti.

20 Temmuz 1936 tarihinde imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne göre;

Boğazlar Komisyonu kaldırıldı ve komisyonun görevleri tamamıyla Türkiye'ye bırakıldı. Yabancı ticaret gemileri serbestçe geçiş yapabilecek ancak belirli sınırlamalar olacaktı. Yabancı askeri gemilerin geçişleri de sınırlı olacaktı. Bunun için 15 gün önceden bildirim gerekliydi.

Türkiye'nin savaşa girmesi ya da savaş tehdidi altında olması durumunda boğazlardaki savaş gemilerini engelleme yetkisi bulunacaktır.

Hatay Sorunu ve Hatay'ın Türkiye'ye Katılması

Kurtuluş Savaşı'nda Fransa ile imzalanan 1921 Ankara Antlaşması gereğince Hatay Suriye sınırları içerisinde kalacaktı. Ancak buradaki Türkler özerk bir şekilde etnik ve kültürel yapılarını koruyacaktı. Türk parasının kullanılmasına da imkan sağlayacaktı.

Atatürk Hatay'ı milli bir mesele olarak gördü ve bu konuda kararlı bir tutum sergiledi. Ancak Hatay'ın anavatana katılması onun ölümünden sonra gerçekleşecekti.

Fransa dünya savaşı öncesi 1936 yılında Suriye'ye bağımsızlık vermeyi kabul etti. Bu durumda Hatay Sancağı’nın statüsünün ne olacağı bir mesele olarak ortada kaldı. Fransa, Hatay’ı Suriye’ye bırakmak istedi ancak Türkiye buna karşı çıktı. 9 Ekim 1936 tarihinde Türkiye Hatay’a bağımsızlık verilmesini istedi. İki devletin uzlaşması sonucu konu Milletler Cemiyeti'ne gitti.

Olay burada da kısa sürede çözülemedi. Birkaç kez sıkıntı yaşandıktan ve 4 Temmuz 1938’de Türkiye ile Fransa arasında Dostluk Antlaşması imzaladıktan sonra, Milletler Cemiyeti gözetiminde yapılan halk oylamasında 2 Eylül 1938’de bağımsız Hatay Devleti kuruldu.

Hatay halkının anavatana katılma isteği üzerine Fransa ile Türkiye arasında yeni görüşmeler yapılarak anlaşma sağlandı. Bu antlaşmaya göre Hatay Türkiye'ye katılacaktı. 30 Haziran 1939 tarihinde da Hatay anavatana katıldı.


Etiketler:
  • tarih    
  • Yorumlar
    Yorum Yap