Sosyoloji

Sosyolojiye Giriş, Sosyolojinin Alanı

Sosyolojinin Konusu ve Tanımı

Sosyoloji, toplumu konu edinen bir bilimdir. Toplum insanla­rın oluşturduğu örgütlü sosyal bir gerçekliktir. Toplum ger­çekliğinin temelinde ise insan ilişkileri vardır, işte sosyoloji insanlar arasında gerçekleşen sosyal ilişkiler sürecindeki oluşum, gelişim ve değişimi inceler. Bu oluşumlar, topluma şekil veren sosyal yapıyı ortaya koyan aile, ekonomi, eğitim gibi sosyal kurumlar, sosyal olay sosyal olgu, tabakalaşma ve kültürdür. O halde sosyoloji “Toplum içindeki sosyal etki­leşimden doğan sosyal grupların, kurumların yapı ve görev­lerini, kurumların karşılıklı etkileşimini, gelişimini ve değişi­mini inceleyen pozitif bir bilimdir.”

Sosyolojinin konusu: Her ne kadar sosyoloji yeni bir bilim­se de ele aldığı konular itibariyle yeni değildir. Çünkü insan­oğlu var olduğu andan itibaren hep bir sosyal yapı içinde bulunmuştur.

  • Sosyal yapı
  • Sosyal grup
  • Sosyal Kurumlar (Aile, Din, Devlet, Hukuk, Ekonomi)
  • Sosyal değişme
  • Sosyal tabakalaşma

sosyolojinin ele aldığı belli başlı konulardır. Toplum bilimi manasına gelen sosyoloji bilimi, 1839’da Fransız filozof Auguste Comte’un toplumun bilimsel olarak incelenebilirliğini belirtmesi, bu bilgi dalına, bilimler arasında yer verilmesi so­nucunu doğurmuştur. Fransız ihtilali ve sanayi devrimi sonu­cu Avrupa’da görülen sosyal sorunlara çözüm bulma adına ortaya çıkmıştır. Nasıl ki fizik, kimya, biyoloji gibi bilimler in­sana doğayı tanıma ve ona egemen olma olanağını vermiş­se sosyolojide insanoğluna toplum yaşamını akılcı ve ger­çekçi bir biçimde düzenleme olanağı vermelidir.

Tarihte ilk kez devletten ayrı olarak “toplum” kavramından söz eden ve toplumsal yaşayış insanlar için zorunludur. Ay­rıca incelediğim konu yeryüzünde toplum halinde yaşayan insanların toplumsal yasa ve kurallarıdır görüşünü belirten ibn-i Haldun (1332-1406), her ne kadar sosyolojinin kurucu­su kabul edilmese de o hiç şüphesiz sosyolojinin ilk müjdeleyicisidir.

Sosyolojinin Amacı ve Özellikleri

Sosyoloji bilimi, toplumsal yapı ve yaşantıyı belirleyen öğe­lerin anlaşılmasını, toplumsal olay ve olguların bilimsel bir anlayışla bilinmesini ve yorumlanmasını sağlar.

Ayrıca sosyoloji, toplumların kendi yapıları İçinde kavranmasını sağlaya­rak başka toplumlarla karşılaştırma imkanı sunar. Mevcut bilgilerden hareketle gelecekte olabilecekler için öngörüde bulunmamıza yardımcı olmak sosyoloji­nin başlıca amaçlarındandır.

Sosyolojinin özellikleri

  • Sosyal olay ve olguları sebep-sonuç ilişkisi içinde in­celeyen pozitif bir bilimdir.
  • Bireye ait sorunları ele almaz. Kişiyi değil, grupları ele alır.
  • Normatif (kural koyucu) bir bilim değildir.
  • Olması gerekeni değil, olanı ele alır.
  • Toplumsal yapı ve kurumların nasıl doğup değişime uğradıklarını araştırır.
  • Elde ettiği nesnel bilgilerle sosyal kurumlara (Ekono­mi, siyaset, hukuk gibi) temel bilgiler sağlar.
  • Sosyal sorunları belirlemekle kalmaz sorunlara ge­çerli çözümler sunar.
  • Farklı toplumlarla ilgili nesnel sonuçları bir araya ge­tirerek genellemelerde bulunulmasını sağlar.
  • Sosyal olaylar, çok yönlü ve çok faktörlü olduğundan sosyal olayları tek bir nedene bağlı olarak açıklamaz.

Sosyolojinin Diğer Bilimlerle Olan İlişkisi

1- Sosyoloji - Tarih

Tarih yeri ve zamanı belli sosyal olayları belgelere dayalı ola­rak incelemeye çalışan bir bilimdir. Tarih tek tek olayları ele alıp inceler. Tarihin incelediği her olay toplum halinde yaşa­yan insanlar tarafından meydana geldiği için bu yönüyle ta­rih sosyolojiden faydalanır. Sosyoloji olayları sebep-sonuç ilişkisi içinde ele aldığı İçin olayların sebebini bilme nokta­sında tarih biliminden yararlanır. Ayrıca tarih tek tek olaylar­la ilgilenirken sosyoloji benzer nitelikteki olayların ortak yö­nünden hareketle genellemelere ulaşır. Tarih sosyal olaylar­la, sosyoloji sosyal olgularla ilgilenir.

2- Sosyoloji - Psikoloji

Psikoloji insan davranışlarını, insanın psikolojik özelliklerini, insan fizyolojisinin davranışlara etkisini inceleyen pozitif bi­limdir. Sosyoloji ise davranışları belli bir toplumsal örgütlen­me içinde ve kültür kalıplarında ele alır. Toplumun temel ya­pı taşı birey olduğundan “bireyi anlamadan toplum, toplu­mu anlamadan birey anlaşılmaz." Bireyin davranışlarını her ne kadar algı, bellek, düşünce gibi zihinsel süreçleri belirlese de davranışı açıklamada organizmanın içinde bulunduğu sosyal çevrenin etkisi göz ardı edilemez. Bu nedenle psiko­loji sosyolojinin verilerinden yararlanır. Aynı zamanda birey­lerin psikolojik özellikleri dikkate alınmadan toplumsal ilişki­lerin doyurucu bir açıklaması yapılamaz. Bu yönüyle de sos­yoloji de psikolojinin verilerinden yararlanır.

3- Sosyoloji - Antropoloji

Antropoloji; toplulukların ırk yapılarını, yaşayışlarını, davra­nışlarını, kurdukları organizasyonlarını, sosyal ve siyasal kurumlarını inceleyen bir bilimdir. Sosyoloji de sosyal kurumları sosyal yapıyı ele alırken antropolojinin verilerinden yarar­lanarak genellemelere ulaşma imkânına kavuşur.

4- Sosyoloji - Hukuk

Hukuk toplumsal değer ve beklentilere uygun olarak insan­lar arası ilişkileri düzenlemek için kurallar koyan normatif bir bilimdir. Kuralların uzun ömürlü ve kalıcı olabilmesi için top­lumun kültürel değerlerine uygun olması gerekir. Bu noktada hukuk, sosyolojiden yararlanma yoluna gider. Ayrıca sosyal değişmeyle birlikte hukuk kuralları da değişebileceğinden hukuk ve sosyolojinin etkileşimi her zaman gerçekleşebilir.

5- Sosyoloji - Ekonomi

Ekonomi bireylerin ihtiyaçlarını karşılayan mal ve hizmetlerin üretimi, bölüşümü, değişimi, tüketimi gibi faaliyetleri ele alır. Bu etkinlikler insanların temel ihtiyaçlarını karşılamaya yöne­lik olduğundan ekonomi aynı zamanda aile, din, eğitim gibi sosyal alanlarla da ilişkilidir. Bu durum sosyoloji ve ekonomi­nin etkileşim içinde olduğunu gösterir. Ayrıca ekonomik etkin­liklerin hepsi toplumda mevcut sosyal yapıya göre şekil al­maktadır. Dolayısıyla ekonomi, sosyal yapı içinde gerçekle­şen bir etkinlik olduğuna göre sosyoloji ile olan ilişkisi de ka­çınılmazdır.

6- Sosyoloji - Coğrafya

Belli bir bölgedeki yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynakları, ik­lim ve tabiat şartları, inşaların yaşam tarzlarını tavır ve hare­ketlerini belirlemede etkileyici bir faktördür. Coğrafi şartlar, nüfus ve ekonomik yapı toplumların kültürel özelliklerini et­kilediğinden dolayı sosyolojiyle coğrafya etkileşim içinde ol­mak zorundadır.

7- Sosyoloji - Siyaset

Siyaset bilimi toplumun yönetimini, devletin oluşumunu, ör­gütlenişini ve İşleyiş yapısını ele alır. Bu açıdan toplumu tüm alanlarıyla ele alan sosyolojiyle ilgilidir. Bir toplumda sağlık­lı bir siyasal sistemin ve sosyal adaletin gerçekleşmesi için toplumsal yapıyı, inançları ve kültürel değerleri bilmek gere­kir. Ayrıca sosyoloji toplumun tüm unsurlarını etkileyen dev­let şekillerini incelemek zorunda kaldığı İçin siyaset bilimiy­le etkileşim içindedir.

Sosyolojinin Alt Dalları

1- Eğitim Sosyolojisi

Toplumsal kurumlarla eğitim kurumu arasındaki ilişkileri, eğitim sürecini, ortaya çıkan kurum ve örgütlerin sosyal özelliklerini inceler. Kültürel değerlerin kuşaklar arası aktarıl­ması, bireylerin sosyalleşme evreleri, eğitim sosyolojisinin konusu içine girer.

2- Hukuk Sosyolojisi

Belli bir toplumdaki değerlere paralel olarak oluşturulan ku­rallar bütününü inceler. Dolayısıyla hukuk sosyolojisi, huku­ku diğer sosyal olaylarla ilişkileri içinde inceler. Ayrıca hukuk kurallarının toplumların gelişimlerine paralel olarak nasıl de­ğiştiğini ele alır.

3- Din Sosyolojisi

Dinin varlık nedenini, tarihi süreç ve toplumsal yaşam içinde dinin yerini, sosyal kurumlarla olan ilişkisini ele alır. Ayrıca din sosyolojisi, dinin kökenini ve toplumsal fonksiyonlarını da ele alır.

4- Ekonomi Sosyolojisi

Sosyal hayat ekonomik yaşamla iç içe olduğu için ekonomi sosyolojisi üretim, tüketim, bölüşüm, değişim gibi diğer in­sanlarla birlikte yapılan bu etkinlikleri, sosyal boyutlarıyla ele alır.

5- Siyaset Sosyolojisi

Yöneten ve yönetilen organizasyonu sonucu ortaya çıkan devlet mekanizmasının işleyişini, oluşum ve yapısını, siyasi kurum ve olayları diğer sosyal olaylarla ilişkileri yönüyle in­celer. Diğer taraftan toplumda bulunan baskı gruplarını, si­yasi davranış, oy verme, ideoloji, kamuoyu, propaganda ve seçim sistemi gibi konular da siyaset sosyolojisinin konula­rı arasındadır.

6- Köy Sosyolojisi

Kırsal kesimlerdeki yerleşim birimlerinde yaşayan insanların birbirleriyle olan ilişkilerini inceler. Nüfus, yerleşim, kültürel değerler, ekonomik özellikler gibi konularda köy ve kentsel değerler arasındaki farkı vurgular. Ayrıca köydeki denetim mekanizması üretim, tüketim, değişim, mülkiyet gibi konular da köy sosyolojisinin inceleme alanına girer.

7- Kent Sosyolojisi

Kentleşme sorunu ve göç, kent sosyolojisinin en önemli in­celeme alanıdır. Ayrıca kentlerdeki mesleki örgütlenme, sos­yal gruplar arası görülen sosyal hareketlilik, gecekondulaş­ma, çarpık kentleşme gibi sorunlar, kent sosyolojisinin ince­leme alanındadır.

Sosyolojide Yöntem ve Araştırma Teknikleri

1. Bilimsel Yöntemin Temel İlkeleri

Objektiflik: Belli bir konuyu ele alan bilim adamının olay­lara yaklaşım tarzının duygu ve hislerden arındırılmış olma­sı, kişisel inanç, düşünce, beklenti ve alışkanlıklarını bir tara­fa bırakıp tarafsız olması durumudur.

Doğruluk: Araştırmada amaç en doğruyu bulmak oldu­ğuna göre, doğruluk verilerin, önerilerin onaylanmış, test edilmiş olgulara, kanıtlara dayanıyor olması durumudur. Bil­gilerin en yalın, açık ve güvenilir bir şekilde sunulmasıdır. Bunun için bilim adamı doğruluğu bir erdem ve görev ola­rak kabul etmelidir.

Tekrar: Elde edilen bilimsel bilgilerin doğrulukları, test edildikleri oranda güvenilirlikleri artar. Çünkü yapılan her tekrar yanlışların ayıklanmasını, eksikliklerin tamamlanması­na imkân verdiği için bir bilgi test edildikçe doğruluk değeri artar. Tekrar, bilimsel doğruların geçerliliğini kontrol eden bir ilkedir. Aynı şartlarda aynı sonucun elde edilebilmesi tekrarlanabilirlik İlkesiyle gerçekleşir.

Basitlik ve açıklık: Bilimsel araştırmalarda kavram ve önermelerin kolayca anlaşılabilir olması gerekir. Başka an­lamlar taşımayan, herkesin üzerinde ortak noktada buluştuğu kavram ve önermelerin yanlış anlaşılmalara meydan verme­yecek şekilde açık ve net olması durumudur. Yani kavramla­rın karmaşıklaştırılmadan açık olarak ortaya konması, diğer kavramlardan farklı yönlerinin ortaya konmasıdır.

Sınırlılık: Araştırma konusu yapılan alanın belirlenerek sı­nırlandırılması durumudur. Araştırılan konunun sınırları belir­lenmemişse zaman ve emek kaybına sebep olur. Bunun önüne geçmek için araştırılacak konunun sınırları önceden belirlenmelidir.

2. Bilimlerin Kullandığı Yöntemler

Tümdengelim, tümevarım ve birleştirici metot genel olarak her bilim dalının kullandıkları metotlardır. Sosyoloji olayları çok yönlü olarak ele aldığı için sosyoloji kendisine uygun yöntemleri kendi sosyal yapısına uygun olarak seçer. Bu araştırma teknikleriyle araştırmacı gerçeği ortaya çıkarma, bir sorunu çözümleme, eldeki verileri artırma yoluna gider. Maksat sorunlara güvenilir çözüm yolları arama, sorulara yanıtlar bulma ve araştırmalara veri toplamadır.

a. Tümdengelim (Dedüksiyon)

Gerek akıl, gerekse gözlem ve deney yoluyla elde edilmiş olan genel bir ilkeyi, ayrı ayrı olaylara uygulamaktır. Herkes tarafından doğru kabul edilmiş genel bilgilerden özel bilgiler üreten yöntemdir. Genelden özele, bütünden parçaya doğ­ru gidişi ifade eder. Genellikle matematik ve mantık gibi bi­limlerde kullanılan bir yöntemdir.

b. Tümevarım (Endüksiyon)

Parçadan bütüne, özelden genele gidişi ifade eder. Ele alı­nan konunun çok geniş olduğu durumda örneklem alma uygulamasına başvurulur. Çok sayıdaki deney ve gözlem sonuçlarından ortak noktaya ve genel ilkeye varmaktır. Olayların gözlenmesinden hipotezlere, hipotezleri deneyle doğrulayarak kuram ve yasalara ulaşıldığı, bilimlerde ağırlık­lı olarak kullanılan bir yöntemdir.

c. Birleştirici Yöntem

Sosyal olayların çok faktörlü olması ve sosyolojinin inceleme alanının geniş olması, sosyal olayları bütüncül bir gözle ele almayı gerektirir. Böylece sosyal olayların sistematik olarak sınıflandırılıp İncelenebilmesi olanaklı olmaktadır. Bir sosyal olayı açıklarken onun diğer sosyal olaylarla ilgisini toplumun bütünüyle bağlantısını göz önünde bulundurmak gerekir. Bir­leştirici metot tümevarım ve tümdengelimin birlikte kullanıl­masını ifade eder.

Sosyolojinin Kullandığı Teknikler

a) Anket

Genellikle toplumu ilgilendiren çeşitli konularda bireylerden bilgi toplamak için başvurulan bir araçtır. Belli bir konu hak­kında insanların duygu ve düşüncelerini öğrenmek için uz­manlar tarafından hazırlanan “soru formuna” anket denir.

Anket sonuçları değerlendirilerek ilgili konu hakkında anket uygulanan kesimin duygu ve düşüncesi öğrenilmiş olur. An­ket hazırlanırken öncelikle konunun sınırları belirlenir.

Bu konuyla İlgili daha önceden yapılan araştırmalar gözden geçirilir. Daha sonra bu bilgiler ışığında hipotezler oluşturu­lur. Hipotezin incelenmesine yarayacak sorular hazırlanır. Hazırlanan sorular soru formuna geçirilerek anket hazırlan­mış olur. Anket hazırlanırken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar aşağıda sıralanmıştır. 

  • Kullanılan kavramların açık ve net olması
  • Soruların herkesin anlayacağı nitelikte olması
  • Soruların kurulan hipoteze uygun olması
  • Seçilen örneklem kümesinin bütünü temsil edebilecek şekilde belirlenmesi
  • Soruların oluş sırasına ve kolaydan zora gidecek şekil­de sıralanması
  • Anket süresinin kısa tutulması
  • Kimlik belirtmenin anket yapılan kişinin isteğine bırakıl­ması

b) İstatistik

Diğer veri toplama tekniklerinden (anket, monografi, sosyometri gibi) elde edilen sonuçların sayısal değerlerle ifade edilmesinde, yorumlanmasında ve sınıflandırılmasında kul­lanılan bir yöntemdir. Araştırılan konu sayısal değerlerle ifa­de edildiği oranda objektif olur, dolayısıyla güvenirlik artar. Günümüzde sosyolojinin ele aldığı, nüfus, nüfus hareketlili­ği, boşanma, evlenme, ithalat, ihracat, suç oluşumu gibi ko­nularla ilgili değerler sayısal olarak ifade edilmesinin zorun­luluğu sosyoloji biliminin istatistik metoduyla ne kadar yakın bir ilişki içinde olduğunu gösterir.

İstatistik metodunda öncelikle ele alınan konuya ilişkin veri­ler bir araya getirilir. Daha sonra bu veriler sınıflandırılır. Sınıf­landırılmış bu veriler daha sonra tablo ve çeşitli grafiklerle gösterilir. Elde edilen sayısal verilerin ne anlama geldiği böylece yorumlanır.

c) Monografi

Sınırları belirlenmiş özel bir konu hakkında yapılan bilimsel incelemedir. Başka bir ifadeyle çerçevesi, sınırları belirlen­miş bir konunun derinlemesine (ayrıntılı olarak) incelenme­sidir. Bir sosyal grubunetkinliklerinin bütününü kavramak için kullanılır. Böylece sosyal olayların bütün yönleri arasın­daki bağlantılar da gözden kaçmamış olur.

Sosyal olaylar çok yönlü ve karmaşık olduğu için tüm olay­ları ayrıntılı incelemek yerine örneklem grubu alınıp derinle­mesine inceleme yapılır ve sonuçlar bütüne genellenir. Le Play’ın işçi aileleri üzerinde yaptığı araştırma monografik in­celemeye örnek oluşturur.

d) Gözlem

Üzerinde araştırma yapılan konunun sistemli ve amaçlı ola­rak izlenmesidir. Gözlem, yaşam akışı İçinde meydana ge­len olayların bir plana göre izlenmesi ve kaydedilmesidir. Araştırmacının gözlemlediği gruba ya da olaya katılarak yaptığı araştırmaya “katılımlı gözlem”, araştırmacının olaya dışarıdan birisi gibi bakmasına da “katılımsız gözlem” de­nir.

Gözlem tekniğinin istenilen sonucu verebilmesi için değişik teknolojik cihazlardan (kamera, fotoğraf makinesi, ses kayıt cihazı gibi...) yararlanılmalıdır. Gözlem tekniğinde gözlemci doğrudan doğruya birey, grup ve olayları izleme ve sonuç­ları kaydetme imkânına sahiptir.

e) Sosyometri

Bir grup ya da topluluğa bağlı üyelerin birbirlerine karşı duy­dukları duygu, düşünce, sevgi, kıskançlık, beğeni gibi duy­gusal bağlantıları ortaya çıkarmada kullanılan bir araştırma tekniğidir. Dolayısıyla sosyometri, küçük gruplardaki birey­lerin birbirlerine karşı hissettikleri yaklaşma ve uzaklaşma derecelerini (dostluk, kin, sevgi, öfke, arkadaşlık gibi.) ölçen bir tekniktir.

Sosyometri ABD’Iİ sosyolog Moreno tarafından ortaya atılan bir tekniktir. Grubu oluşturanlara birer soru kâğıdı verilmek­te ve kendilerinden hangi bireylerle birlikte çalışmak İstedik­leri sorulmakta. Böylece grup üyelerinin birbirlerine karşı duygulan tespit edilmektedir.

f) Olay İnceleme

Sosyal olay ve olguların anlaşılmasına ışık tutması için geçmişe alt bilgilerin irdelenmesidir. Bu yöntemle problemin geçmişle olan ilişkisi ele alınarak geçmişin eleştirel bir göz­le incelenmesi söz konusudur. Olay inceleme, ele alınacak olan bir tek konuyla sınırlıdır. Bu bir kişi, grup veya bir olay olabilir. Buradaki amaç ele alınan konuyu tanımak, olayın gelişim şartlarını mevcut duruma gelinceye kadar geçirdiği aşamaları saptamaktır. Olay inceleme metodu kriminoloji (suç sayılan davranışları ele alan bilim dalı) uzmanlık alanın­da sıkça kullanılan bir yöntemdir.

Toplum ve Toplumların Sınıflandırılması

Toplum

İnsanların kendilerini korumak, hayatlarını sürdürmek ve ih­tiyaçlarını gidermek için, kendileriyle aynı ortak değerlere sahip insanlarla etkileşime girmeleri sonucunda oluşan en büyük sosyal birlikteliktir. Toplumun kendini oluşturan öğe­leriyle, kurumlarıyla birlikte var olması, örgütlü bir yapıya sa­hip olduklarını gösterir. Aile, dini topluluklar, siyasal partiler, meslek kuruluşları, ekonomik kuruluşlar toplumu oluşturan öğelerin bir kısmıdır.

Toplumun özellikleri

  • Sınırları belirlenmiş aynı toprak parçası üzerinde yaşayan insan topluluklarıdır.
  • Bireyler arasında sosyal etkileşim vardır.
  • Toplumu oluşturan, bireyleri bir arada tutan ortak bağlar, ortak değerler vardır.
  • Toplumu diğer toplumların sosyal yapılarından ayıran kendine özgü kültürel ve sosyal değerler vardır.
  • En büyük ve bağımsız sosyal bir gruptur.

Toplumların Sınıflandırılması

Ekonomik Düzeylerine Göre

  • Az gelişmiş toplumlar
  • Gelişmekte olan toplumlar
  • gelişmiş toplumlar

Sosyal İlişkilerine Göre

1. Cemaat (Topluluk)

  • Grup üyelerinde “biz” duygusu hakimdir.
  • Resmi ilişkilerin bulunmamasından dolayı ilişkiler gele­neklere göre şekil alır.
  • Grup çıkarları kişisel çıkarlardan üstün tutulur, t Üyeler arasında ortak irade vardır.
  • Ortak mülkiyet vardır.
  • Mekanik dayanışma görülür.
  •  

2. Cemiyet (Toplum)

  • Grup üyeleri arasında “ben” duygusu hakimdir. Gruptan önce birey ön plandadır.
  • Bireyler arasında resmi ilişkiler hakimdir. Yüz yüze ve sa­mimi ilişkiler yoktur.
  • Bireysel çıkarlar grup çıkarlarından üstün tutulur.
  • Ortak irade oldukça zayıftır.
  • Özel mülkiyet vardır.
  • Organik dayanışma görülür.

Mekanik Dayanışma: Bu dayanışma türünün görüldüğü toplumlarda bireyler arası farklılıklar azdır. Grubu oluşturan bireyler ben­zer değer ve inançlara sahiptir. Mekanik dayanışmanın görüldüğü toplumlarda uzmanlaşma ve iş bölümü yoktur. Dolayısıyla fertler, birbirlerinin yerine geçebilir ve birbirlerinin üstlendiği rolleri üstle­nebilirler.

Organik Dayanışma: Bu dayanışma türü toplumlarda nüfus artışı­na bağlı olarak ortaya çıkan bir işbölümünün sonucudur. Toplum­larda iş bölümü ve uzmanlaşma geliştiği için bireylerin benzer değer ve inançlara sahip olmaları belli oranda kaybolmuştur. Orga­nik dayanışmada her birey başkasının hayatına katkıda bulunur.

a) Toplumları Evrimine Göre

I. İlkel Toplumlar

  • Klan ailesi görülür. Klan ailesi anaerkildir.
  • Ekonomik hayat avcılık ve toplayıcılığa dayandığından göçebelik yaşanır.
  • Devlet olgusu oluşmadığından yöneten yönetilen ayrımı gözükmemektedir.
  • Sosyal düzen tabularla (ilkel geleneklere dayalı emir ve yasaklar) sağlanır.
  • Suçu birey işlese bile ceza bireyin ait olduğu kabileye veri­lir. Yani ceza kolektiftir.
  • Özel mülkiyet yoktur. Elde edilen ürünler ortaklaşa tüketi­lir.
  • İş bölümü yaş ve cinsiyete bağlıdır.
  • Akrabalık kan bağına değil, totem birliğine bağlıdır.
  • Yazılı kültüre henüz ulaşılamamıştır.
  • Egzogami (grup dışı) evlilik vardır. Aynı klanda bulunan in­sanlar arasında evlilik yasaktır.

Totem: Klan tarafından kutsal sayılan nesneye denir.

II. Toprağa Yerleşmiş Toplumlar

Toplumların yerleşik hayata geçip toprakla uğraşmasının birçok nedeni vardır. Bu nedenler şu şekilde özetlenebilir. 

Ekonomik Nedenler: Toprağın sabanla işlenmeye başlanması, hayvanların evcilleştirilmesi, ürünlerin değiştirilmesi (mübadele- takas) ve toprağın işlenmesinden dolayı toprağa sahip çıkma do­layısıyla özel mülkiyetin doğması gibi faktörler toprağa yerleşme­yi sağlayan sebeplerdir.

Demografik Sebepler: Zamanla nüfusun artması sonucu avcılık ve toplayıcılıkla elde edilen yiyeceklerin yetmemesi, artan nüfu­sun göç etmesinin zorluğu sonucu toprağa yerleşme ihtiyacı gö­rülmüştür.

Dinî Sebepler: insanların kendi tapınaklarına yakın yerlerde yer­leşme, dini büyüklere ve ata mezarlarına yakın olma isteği insan­ları toprağa yerleşmeye itmiştir.

Toprağa Yerleşmenin Getirdiği Önemli Gelişmeler

  • Özel mülkiyetin ortaya çıkması
  • Yöneten ve yönetilen ayrımı sonucu devlet olgusunun or­taya çıkması
  • İş çeşitliliğiyle birlikte iş bölümü ve uzmanlaşmanın orta­ya çıkması
  • Anaerkil aile yapısı değişime uğramıştır.
  • Avcılık ve toplayıcılık yerini tarım ve hayvancılığa bırakmış­tır.
  • Uygarlık insan etkileşiminin yoğunluğundan dolayı hızlı gelişme imkanı bulmuştur.

Yerleşik Toplumlar ve Özellikleri

1- Özler (aşiretler)

Klanların birlikte yaşaması sonucu boylar oluşmuştur. Boy­ların toprağa yerleşmeleri sonucu özler ortaya çıkmıştır.

  • Din fetişizmdir. Fetiş, bazı grupların kutsal saydıkları put­lardır.
  • Savaşlarda esir edilen insanlar ilk kez bu dönemde köle olarak kullanılmaya başlanmışlardır. İş gücü bu kölelerle karşılanmaktadır.
  • Özel mülkiyet yoktur.
  • Ataerkil aile yapısına geçiş olmuştur.
  • Suç kolektiftir. Suçu birey işlese dahi ceza bireyin ait olduğu gruba verilir.
  • Yöneten yönetilen ayrımı ve şahsi egemenlik başlamıştır.
  • Ekonomik hayat tarım ve hayvancılığa bağlıdır.

2- Kentler (Siteler)

Özlerin birleşmeleriyle meydana gelmişlerdir. Özlerin siteler halinde toplanmalarının önemli nedenleri düşmanlardan ko­runma isteği, üretilen mal ve hizmetlerin değişimi için ortak pazar yerlerine duyulan ihtiyaçtır. Ayrıca pazar yerinde sü­rekli bulunan insanların ibadetlerini yapmaları için tapınakla­rın inşa edilmesi ve tapınaklar çevresinde yerleşme isteği kentlerin doğuşunda etkileyici olan faktörlerdir.

  • Dini anlayış politeizm (çok tanrıcılık) dir.
  • Ekonomik yaşam tarıma dayanır.
  • Zanaatkârlar ve tüccar sınıfı doğmuştur.
  • Kölelik kurumsallaşmış ve güçlenmiştir.
  • Cezalar kolektif olmaktan çıkmış bireyselleşmiştir.
  • Aristokrasi, demokrasi gibi farklı yönetimler görülür.
  • Aile yapısı ataerkil aile yapısına sahiptir.
  • Aşiret yapısı ortadan kalktığı için özel mülkiyet görülür.
  • İlk yazılı hukuk kuralları, otokratik yönetimler ve İlk mahke­meler bu dönemde görülmüştür.

3- İmparatorluk

  • Dil, din, ırk gibi özellikler açısından farklılık gösterdiği için “heterojen” bir yapıya sahiptir.
  • İmparatorluğu oluşturan kentleri bir arada tutmak için güçlü bir merkezi otoriteye sahiptirler.
  • İmparatorluklarda ekonomik hayat daha çok tarımsal etkin­liklere dayanır. Tüketilenden arta kalanın satılması sonucu ticaret yaygınlaşmıştır.
  • Toprağın gerçek sahibi devlettir.
  • Değişik meslek alanları gelişmiştir. Dolayısıyla zanaatkar­lık gelişmiş ve örgütlü bir yapıya dönüşmüştür.
  • İnanç sistemi tek tanrıcılık sistemi (monoteizm) dir.
  • Yönetim şekli imparatorluğun heterojen yapısından dola­yı monarşidir.
  • Ataerkil aile yapısında babaya tanınan haklar kadın-erkek hakları şeklinde hukuk kurallarına göre belirlenerek devle­tin eline geçmiştir.
  • Ticaret artık uluslararası bir nitelik kazanmıştır.

4- Feodalite (Derebeylik)

  • Yönetimde krallar bulunmasına rağmen etkileri çok az ol­duğundan sembolik duruma düşmüşlerdir.
  • Ekonomik hayat çoğunlukla tarıma dayanır. Küçük çaplı­da olsa bu dönemde sanayileşme (küçük atölyeler) orta­ya çıkmıştır.
  • Feodal mülkiyet başlamıştır.
  • Tek tanrılı dinler bu dönemde önem kazanmışlardır. Din adamlarına ayrıcalık tanınmıştır.
  • Farklı sosyal sınıflar ortaya çıkmıştır.

III. İlerlemiş Toplumlar

Millet

  • Halk egemenliği vardır.
  • Aile yapısı modern çekirdek ailedir.
  • Ekonomik sanayiye dayanır, işbölümü ve uzmanlaşma gelişmiştir.
  • İlk kez laiklik kavramı bu dönemde ortaya çıkmıştır.
  • Sosyal yapı homojendir.
  • Egzogami, (grup dışı) evlilik vardır.
  • Uluslararası anlaşmalar ve kuruluşlar bu dönemde ortaya çıkmıştır.
  • Ceza bireyseldir.
  • Bu dönemde tek eşle evlilik (monogami) görülür.

Sanayi Toplumu

  • Ekonomik teşebbüsler küçük atölyelerden büyük işyerle­rine yani fabrikaya kaymıştır.
  • Uzmanlaşma ve iş bölümü gelişmiştir.
  • Kitle iletişimindeki gelişme sosyal hayatta önemli değiş­melere yol açmıştır. Bir alanda meydana gelen bir değişik­lik başka bir alanda çok kısa bir sürede etkisini göstermiş­tir.
  • Üretimde otomasyona (makine ile üretim) ağırlık verildiği için emeğin katkısı azalmıştır.
  • Sermaye birikimi görülür.
Yorumlar
Sen de Yaz