Tarih

Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku'nun Dağılması

1917 yılı, Doğu Avrupa için çok önemli gelişmelere açıktı. Birinci Dünya Savaşı başladığında İtilaf devlet­lerinin doğudaki en önemli müttefikleri Çarlık Rusya idi. Fakat Rusya savaşa girse de ekonomik bakımdan zor durumdaydı.

Müttefiklerinden yardım alamayan Rusya’da (Çanak­kale Cephesi’nde başarılı olamamışlardı.) kriz daha da büyümüş ve nihayet 1917’de Bolşevik İhtilali ile Çarlık Rusya yıkılmış, yerine Sovyet Sosyalist Cum­huriyetler Birliği (SSCB) kurulmuştur. Bu devlet çok uzun ömürlü olmamış ve Sovyetler Birliği 1991’de da­ğılmıştır.

Böylece Asya ve Avrupa’nın siyasi yapısı ve haritası değişmiştir. Sovyetler Birliği’nin dağılması ile Bağım­sız Devletler Topluluğu (BDT) kurulmuştur.

Sovyetler Birliğinin Çöküş Nedenleri

Sovyet Rusya siyasetine yön veren kişi olarak bilinen Stalin 5 Mart 1953’te ölünce yerine Nikita Kruşev geç­miştir. Kruşev döneminde Rusya’nın komşuları ile olan ilişkileri oldukça gerginleşmiştir. Kruşev bir saray darbesi ile iktidardan uzaklaştırılınca yerine Leonid Brejnev geçmiştir.

Helsinki Deklarasyonu

1 Ağustos 1975’te 35 ülke tarafından imzalanmış­tır. Diğer adı Helsinki Nihai Senedi’dir. Müzakere­lerde meseleler dört ana konuya ayrılmış ve bun­ların her birine “Sepet (Basket)” adı verilmiştir.

Birinci Sepet: Avrupa Güvenliğine ait meseleler başlığını taşıyordu. Antlaşmaya imza atan 35 ül­kenin münasebetlerini belirleyen on temel ilkeden oluşuyordu. Tesis edici tedbirlerle, silahsızlanma­da birinci sepette yer alan konulardı.

İkinci Sepet: Ekonomi, Bilim, Teknoloji ve Çevre Koruma konularında işbirliğini içeriyordu.

Üçüncü Sepet: Parçalanmış aileler, farklı milletle­re ait kişilerin evlenmesi, turizmin geliştirilmesi, basın-yayın işbirliğini ihtiva ediyordu.

Dördüncü Sepet: Ara sıra yapılacak toplantılarla alınan bu kararların gözden geçirilmesini kapsı­yordu.

Yukarıda anlatılan Helsinki Nihai Senedi, Sovyet Blok’unu ciddi derecede sarsmıştı. Sovyet çöküşünü hız­landıran olaylardan birisi de 1985 Mart ayında iktida­ra gelen Mihael Gorbaçov’dur. Gorbaçov, iki tez orta­ya atmıştı. Glasnost (Açıklık) ve Perestroyka (siste­min yeniden yapılanması).

Helsinki Nihai Senedi ve Gorbaçov’un bu yeni açılım­ları birleşince Sovyetlerin çöküşü de kaçınılmaz ol­muştur. Çünkü Helsinki Deklarasyonu aslında Doğu - Batı yumuşamasını esas alıyordu. Bu deklarasyon Sovyet uydusu şeklinde yaşayan devletleri etkilemiş­tir. O ülkelerin aydınları ve milliyetçileri derhal hareke­te geçerek Moskova’dan kurtulma yollarını aramışlar­dır. Yani Rusya idaresinde yaşayan devletlerde yavaş da olsa bir bağımsızlık mücadelesi başlamıştır. Gor­baçov aslında Sovyetler Birliğindeki komünizmin ya­pısını değiştirmeyi düşünüyordu. Öncelikli komüniz­min baskıcılığını ortadan kaldıracak ve yönetimi halk ile bütünleştirecekti. Diğer yandan ekonomide yapa­cağı düzenlemeler sayesinde süper güç durumuna ulaşacaktı.

Gorbaçov siyasi ve ekonomik alanın dışında silahsız­lanma çabasını da sürdürmüştür. Gorbaçov’un tüm çabaları gemisinin batmasına engel olamamıştır.

Dağılma Başlıyor

Bağımsızlık hareketleri İlk olarak Baltık ülkelerinde başlamıştır.

  • Litvanya 11 Mart 1990,
  •  Letonya 4 Mayıs 1990,
  • Estonya 8 Mayıs 1990’da bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir.

Gorbaçov başta olmak üzere Rus yöneticiler bu ba­ğımsızlıklara karşı çıkınca mücadele başlamıştır. Hat­ta bu mücadele Gorbaçov’a karşı bir darbeye kadar gitmiş ve bu devletler darbe günü olan 21 Ağustos 1991’de bir kez daha bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir.

Ermenistan, 23 Ağustos 1990’da Sovyetler Birliği içinde kalmak şartıyla bağımsızlığını ilan etmiştir.

Bağımsızlık mücadelesi hız kazanınca Gor­baçov bir halk oylaması yaptırdı. Buna göre "Eşit egemenlik ilkesi içerisinde bir federasyon” kuru­lacaktı. Gürcistan, Ermenistan ve Moldova bu oylamayı boykot etse de 8 evet oyu çıkmış ve 11 Haziran 1991’de Rusya Federasyon Cumhuriye­ti kurulmuştur. Boris Yeltsin bu federasyona baş­kan seçilmiştir.

Ukrayna’nın 24 Ağustos 1991’de bağımsızlığını ilan etmesi ile dağılma hızlandı.

Beyaz Rusya 25 Ağustos 1991’de bağımsızlığını ilan etti. Bu bağımsızlıkla Sovyetler Birliği tamamen dağılmıştır. Bağımsızlıkları Türk Cumhuriyetleri’nin birbiri ardı sıra yaptıkları bağımsızlık ilanları takip etmiştir.

  • Azerbaycan 18 Ekim 1991
  • Özbekistan 31 Ağustos 1991
  • Kırgızistan 31 Ağustos 1991
  • Türkmenistan 27 Ekim 1991
  • Kazakistan 16 Aralık 1991’de halk oylaması yaparak halkın isteği doğrultusunda bağımsızlık­larını ilan etmişlerdir.

Glasnost

Glasnost (Rusça: “Açıklık”), Sovyetler Birliği’nin son döneminde Mihail Gorbaçov’un liderliğinde ül­kede demokratikleşmeye doğru değişim amacıyla uygulanmış politikaların tümüne verilen addır. 1985’te uygulanmaya başlamış, Sovyetler Birli­ği’nin dağılmasıyla son bulmuştur. Glasnost, bir anlamda fikir ve ifade özgürlüklerinin bir bileşkesi olarak görülebilir. Bu politikadaki amaç, özellikle Çernobil faciası sonrası yaşanan infialin ardından Sovyet toplumunda devlete ve yöneticilere karşı güven duyulmasına aracı olmaktı. Gorbaçov’un sosyalizm anlayışına göre, artık sosyalizmi kan­gren eden birtakım uygulamaların sona erdirilme­si şarttı ve bu ancak toplumun her düzeyinin katı­labileceği, herkese söz hakkı tanınacak olan bir tartışma ortamıyla mümkün olabilirdi. Gorbaçov, bu hamle ile hem toplumu kendi arkasına alarak Yun Andropov’dan sonra başa geçmesini engelle­yen ve Konstantin Çernenko’yu genel sekreterliğe getiren Ortodoks Komünist Partisi üyelerinden kurtulabilmek, hem de gerçekten tıkanmış ve üçüncü endüstri devrimini nasıl karşılayacağını bi­lemeyen sosyalist bloğa bir çıkış yolu bulabilmek­ti. Glasnost’tan sonra başlatılan Perestroyka poli­tikası başarısız olup da siyasi ve sosyal özgürlük­ler ekonomide üretim ile karşılık bulamayınca, Glasnost bu kez tersine dönen ve Gorbaçov’u Ağustos Darbesi’nden medet ummaya iten ve SSCB’nin sonunu hazırlayan bir etken olmuştur.

Perestroyka

Perestroyka (Rusça: “Yeniden Yapılanma”), SSCB’de 1980’li yıllardan itibaren gerçekleştirilen ekonomik ve siyasi sistemi yeniden yapılandırma ve reform hareketleri. İlk olarak 1979’da Lenoid Brejnev ta­rafından önerilmiş, dönemin Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov tarafından desteklenmiş ve teşvik edilmiştir. SSCB’de sosyalizmin artık işlemez ha­le gelmesi üzerine ekonomiyi biraz serbestleştire­rek devletin bütünlüğünü korumaya çalışan Gor­baçov, tam aksine devletin parçalanmasına se­bep olmuştur. Gorbaçov, ekonomi ve devlet yöne­timine daha liberal bir bakışla yaklaşmıştır. Genel olarak yaptığı reformlar devlet mekanizmasını hantallığından kurtarmak üzeredir. Verimsiz işle­yen devlet kurumlan ve işletmelerine özerklik, tek bir merkezden planlama yerine kendi üretim plan­larını yapabilme, bütçe açıklarını merkezden ka­patma yerine kapitalist sistemdeki gibi kâr amaçlı üretime odaklanma, kaynakların silahlanma yarışı yerine ekonomik refahı artırma üzerine kullanıl­ması ve bu nedenle ABD ile silahsızlanma anlaş­maları yapılması Perestroyka ilkesinin getirdiği başlıca gelişmelerdendir.

Mihail Gorbaçov

Mihail Sergeyeviç Gorbaçov, 2 Mart 1931 Kuzey Kaf­kasya’nın Stavropol Bölgesi’nde Privolye Köyü’nde doğdu. 1985’den 1991’e kadar Sovyetler Birliği’ni yö­neten lider. Gorbaçov’un Perestroyka (Yeniden Yapı­lanma) ve Glosnost (Açıklık) adını verdiği reform ça­lışmaları Soğuk Savaş’ı bitirdi; ancak bu reformlar Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin ülkede politik üs­tünlüğünü kaybetmesine ve sonrasında da Sovyetler Birliği’nin dağılmasına neden oldu. İlk tahsilini köyün­de yaptı. 1952 senesinde Sovyetler Birliği Komünist Partisi’ne (SBKP) girdi. 1955’te Moskova Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Stavropol, Genç Komünist­ler Birliği’nde görev aldı. 1970’de Stavropol teşkilatı birinci sekreteri oldu. 1971'de SBKP Merkez Komitesi üyeliğine seçildi. 1978’de tarım sorumlusu olarak sekreteryaya girdi. 1979’da Politbüro yedek üyeliği, 1980’de asil üyeliğe seçildi. Çernenko’nun 1985’te ölümü üzerine SBKP genel sekreteri oldu. Glasnost (Açıklık) ve Perestroyka (Yeniden Yapılanma) politi­kalarıyla dünyada büyük yankılar uyandırdı. Ekim 1988’de devlet başkanlığı görevini de üstlendi.

Mihail Gorbaçov, ülke ekonomisinde gözle görülür bir ilerleme sağlayamadığı için, SBKP (Sovyetler Birliği Komünist Partisi)’nin reformcu üyeleri tarafından eleş­tirilmeye başlandı. Ancak çeşitli ülkelere yaptığı gezi­lerle dıştaki itibarını artırdı. Çin Halk Cumhuriyeti’ne giderek bu ülkeyi 30 yıldır ilk ziyaret eden Sovyet lide­ri oldu. Federal Almanya, İngiltere, Finlandiya’yı ziya­ret etti. Gorbaçov’un en önemli meseleleri SSCB’ye bağlı cumhuriyetlerdeki milliyetçi hareketler ve bağım­sızlıklarını ilan etmeleri ile maden işçilerinin grevleri oldu. Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ve Türkis­tan’da silahlı çatışmalar oldu. Doğu ve Batı Almanya birleşmesini kabul ederek ses çıkarmadı.

ABD Başkanı George Bush ile 2-3 Aralık’ta Malta açıklarındaki bir savaş gemisinde görüştü. 9 Eylül 1990’da Helsinki’de George Bush ile tekrar görüştü ve Amerika’dan ekonomik yardım istedi. Aralık 1990’da Nobel Barış Ödülü’nü kazandı. Ancak Gorbaçov sos­yalist rejimi isteyenler ile kapitalist rejimi isteyenler arasında zor günler geçirmekteydi. 19 Ağustos 1991 sabaha karşı komünizm rejimini yeniden yeşertmek isteyen KGB ve ordunun desteğini alan en yakın arka­daşı olan Yanayev ve 8 arkadaşından meydana gelen İhtilal Komitesi, Gorbaçov’a karşı darbe yaptılar. Ya­pılan darbe başarısızlıkla sonuçlandı. Darbecilerin bazıları yurtdışına kaçtılar. 22 Ağustos 1991 tarihinde Gorbaçov devlet başkanlığını tekrar eline geçirdi. Da­ha önce kendisine karşı en büyük rakip olarak bilinen Rusya Federasyonu’na seçilen Yeltsin ise darbede Gorbaçov’u en çok destekleyenlerden olarak darbe­nin kısa sürede bastırılmasına yardımcı oldu. Ancak bu durum Yeltsin’in güçlenmesine, Gorbaçov’un gü­cünü kaybetmesine yol açtı. Bu durum 1991 yılı sonu­na doğru hız kazandı. Sovyetlerden ayrılan 11 devlet

8 Aralık’ta bir araya gelerek Bağımsız Devletler Top­luluğu (BDT)’nu oluşturdular. Bu durum Gorbaçov’u tamamen yetkisiz bıraktı. Bunun üzerine 25 Aralık 1991’de televizyona çıkarak; "Görevimi kaygı içinde ama umutla bırakıyorum. Herkese iyi şanslar diliyo­rum.” dedi. Bundan sonra emekliye ayrılarak çeşitli basın yayın organlarında yorumculukla meşgul oldu (1993).

Türk Cumhuriyetlerin Bağımsızlıklarını Kazanmaları

Sovyetler Birliği’nde başlayan dağılma süreci Baltık ülkeleri ve Kafkasya’dan sonra Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’ni de etkilemiştir. Fakat Orta Asya’daki ha­reket Batı’daki kadar hızlı olmamıştır. Bu topluluklar­da demokrasi kavramı ortaya çıksa da insan hakları kendisini çabuk hissettirse de bağımsızlık hareketi bu kadar hızlı yaşanmamıştır. Daha çok dil ve kültür mil­liyetçiliği vardı. Fakat yine de Sovyetlerin dağılmasını çıkarları doğrultusunda değerlendiren Türk toplulukla­rı bağımsızlık mücadelesine girmişlerdir. Bu mücade­le esnasında etnik çatışmaların da olduğunu unutma­mak lazım.

Şimdi bu cumhuriyetlerin bazı özelliklerinden ve ba­ğımsızlık mücadelesinden bahsedelim.

Azerbaycan

  • Resmi Dil: Azerice
  • Başkent: Bakü
  • Yönetim Şekli: Cumhuriyet
  • Yüzölçümü: 500.850 km2
  • Para Birimi: Azerbaycan Yeni Manatı
  • Ulusal Günleri: 18 Ekim 1991

Azerbaycan, kuzeyde Rusya, kuzeybatıda Gürcistan, güneyde İran, batıda Türkiye ile komşudur.

Azerbaycan'ın Tarihi

Azerbaycan topraklarında ilk olarak İldenlzoğulları gö­rülür. Buralar sırasıyla Selçuklular, İlhanlılar, Altın Or­da, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Safeviler idaresine girmişlerdir. Son olarak da bölge Avşarlar ve Kaçarlar tarafından yönetilmişlerdir.

Hanlıklar döneminden sonra Azerbaycan, Rus idare­sine girmiştir. 29 Mayıs 1918’de Azerbaycan Devleti resmen kurulmuşsa da iki yıl sonra Sovyetler Birliği idaresine girmiştir.

Azerbaycan, diğer Türk cumhuriyetleri gibi Sovyetlerin dağılması ile bağımsızlığını ilan etmiştir (18 Ekim 1991).

Atatürk; “Azerbaycan’ın sevinci bizim sevincimiz, kaderi bizim kaderimizdir.” derken, Haydar Aliyev ise “Biz bir millet, iki devletiz” de­miştir.

Türkiye, Azerbaycan’ı 9 Kasım 1991’de resmen tanı­dı. Azerbaycan’ın ilk cumhurbaşkanı Ayaz Muttalibov’dur. Fakat Ermeni işgali altında bulunan Karabağ konusunda Cumhurbaşkanı’nın yeterli gayreti göster­memesi hoşnutsuzluğa neden olmuştur. Bunun üze­rine Muttalibov istifa etmiştir. Yeni cumhurbaşkanları­nı seçmek için Azeriler 7 Haziran 1992’de sandık ba­şına gitmişlerdir. Halk Cephesi lideri Ebulfez Elçi bey, oyların %70’ini alarak Azerbaycan’ın yeni cumhurbaş­kanı olmuştur. Daha sonra %98 oyla cumhurbaşkanı seçilen Haydar Aliyev’in Azerbaycan siyasetinde önemli bir yeri bulunmaktadır.

Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Yapı

  • Bölge doğalgaz, petrol ve kömür bakımından çok zengindir.
  • Turizm potansiyeli yüksektir.
  • En önemli ihracatı petroldür.
  • Bölgenin %7’si tarıma elverişli topraklara sahiptir.
  • Sanayi maddi üretimin %3’üne tekabül etmekte­dir.
  • Okuma - yazma oranı %99 seviyesindedir.
  • Bakü Azerbaycan Devlet Üniversitesi en önemli eğitim merkezleridir.
  • 1991’den itibaren ülkede serbest piyasa ekono­misine geçilmiştir.
  • Ülke Birleşmiş Milletler, AGİT ve IMF’ye üyedir.

 Dünyaca ünlü edebiyatçı Bahtiyar Vahapzade bu ülkenin yetiştirdiği en önemli şahsiyettir.

 

Yorumlar
Sen de Yaz