Yer'in Şekillenmesi - Konu detayı - Webders.net
CoÄŸrafya

Yer'in Yapısı ve OluÅŸum Süreci

Dünya’nın oluÅŸumuyla ilgili çeÅŸitli teoriler varsa da bunlardan en güçlü olanı Big Bang (Büyük Patlama) teorisidir. Büyük patlamanın sonucunda oluÅŸan galaksiler, yıldızlar ve gezegenler zamanla birbirin­den uzaklaÅŸmışlardır. Bu uzaklaÅŸma günümüzde de devam etmekte olup, evrenin sürekli olarak geniÅŸle­mekte olduÄŸu kabul edilmektedir.

Dünyamız oluÅŸumundan hemen sonra sıvı haldeki maddelerden meydana gelmiÅŸ bir alev topu halin­deyken zamanla ısısının düÅŸmesiyle soÄŸumuÅŸ ve dış kabuÄŸu oluÅŸmuÅŸtur.

Bugün dünyanın yüzeyi katı ve kararlı gibi görünüyor­sa da deÄŸiÅŸimler sürmektedir. Yeryüzü, sürekli bir biçimde yapıcı ve yıkıcı süreçler sonucunda deÄŸiÅŸime uÄŸramaktadır. Bunların çoÄŸu çok yavaÅŸ oluÅŸtuÄŸun­dan ancak özel bilimsel yöntemlerle saptanabilmektedirler. Bir sıradağın oluÅŸumu milyonlarca yıl sürer­ken ÅŸiddetli bir yanardaÄŸ püskürmesi veya depremler Dünya’nın yüzeyini bir kaç gün, bir kaç saat hatta bir kaç dakika içinde bile deÄŸiÅŸtirmektedir.

Dünya'nın Merkezi

Bilim adamları dünyanın iç yapısıyla ilgili çeÅŸitli araÅŸtırmalar yapmaktadırlar. Şu ana kadar yerin merkezine doÄŸru açılan en derin kuyu Ruslar’ın açmış olduÄŸu 10 km’lik sondaj kuyusudur. Bu derin­lik yerin iç yapısı hakkında ancak sınırlı bazı bilgilerin elde edilmesine yardımcı olmaktadır. Çünkü Dünya’nın merkezindeki çekirdeÄŸin 6378 km. derin­likte olduÄŸu görülmektedir. Bu yüzden yerin iç yapı­sıyla ilgili bilgilere deprem dalgalarının hızı ve izlediÄŸi yol, volkanizma sırasında püsküren maddeler, taÅŸla­rın yapısı ve maden aramaları sırasında yapılan kazı­lar incelenerek ulaşılmıştır.

Bu bilgiler sonucunda Dünya’nın farklı sıcaklık, yo­ÄŸunluk ve bileÅŸimdeki katmanlardan oluÅŸtuÄŸu tespit edilmiÅŸtir. 

Yerküre, yeryüzünden yerin merkezine doÄŸru yerkabuÄŸu, manto ve çekirdek olmak üzere üç katmandan oluÅŸur. Bu katmanların fiziksel ve kimyasal özellikleri birbirinden farklıdır. Yer kabuÄŸundan yerin merkezine doÄŸru inildikçe yoÄŸunluk, sıcaklık ve basınç deÄŸer­lerinde artış olmaktadır.

a. Yer KabuÄŸu

Yerkürenin en üst kısmında yer alan kabuk soÄŸuk, katı ve kırılgan kayaçlardan oluÅŸur. Litosfer adı verilen yer kabuÄŸu kızgın manto üzerinde adeta yüzer halde­dir. Yer kabuÄŸunun kalınlığı dünyanın her yerinde farklılık gösterir. Karalarda ortalama 30-40 km, okya­nus diplerinde ise 8-10 km kadardır.

Yer kabuÄŸu da özellikleri birbirinden farklı iki katman­dan oluÅŸur. Üst katmanda yeni çökelmiÅŸ tortul taÅŸlar ile katılaÅŸmış eski tortul taÅŸlar en önemli yeri tutar. KabuÄŸun bu üst kısmı daha hafiftir ve yoÄŸunluÄŸu 2,7 gr/cm3 kadardır.

Yer kabuÄŸunun bu üst kısmına kıtasal kabuk ya da bileÅŸiminde silisli ve alüminyumlu maddeler bulun­duÄŸu için sial adı verilir.

KabuÄŸun alt kısımları daha ağır taÅŸlardan oluÅŸmuÅŸtur. Burada yoÄŸunluk 3 gr/cm3 civarındadır. YerkabuÄŸu­nun daha yoÄŸun olan bu kısmına okyanusal kabuk ya da bileÅŸiminde silisli ve magnezyumlu mineraller bulunduÄŸu için sima adı verilir. Sial katmanı daÄŸların altında en kalın, okyanus tabanlarında ise en incedir.

Yer kabuÄŸunun daha kalın olduÄŸu parçalar kıtaları oluÅŸturur. Ä°nceldiÄŸi yerlere ise okyanuslar yerleÅŸmiÅŸtir. Kıtasal kabuk okyanusların altında ya çok incedir ya da hiç yoktur. Böyle yerlerde okyanus tabanları doÄŸrudan sima katmanından meydana gelir.

Yer KabuÄŸunun Malzemesi: TaÅŸlar

Yer kabuÄŸunun ana maddesini çeÅŸitli minarellerin bir araya gelmesi ile oluÅŸan taÅŸlar (kayaçlar) meydana getirir. TaÅŸların asıl kökeni maÄŸmadır. MaÄŸmanın katı-laÅŸması ile oluÅŸan taÅŸlar daha sonra dış kuvvetlerin etkisi ile parçalanıp taşınarak tortul tabakalar halinde birikmiÅŸler ya da sıcaklık ve basınç altında deÄŸiÅŸime uÄŸrayıp farklı taÅŸ gruplarına dönüÅŸmüÅŸlerdir. Yer kabuÄŸunu oluÅŸturan kayaçlar üç ana gruba ayrılarak incelenebilir.

1. Püskürük (BaÅŸkalaşım) Kayaçlar

MaÄŸmanın yer kabuÄŸuna sokulması ya da yeryüzüne çıkarak katılaÅŸması sonucu oluÅŸur. Püskürük kayaçlar katılaÅŸmanın gerçekleÅŸtiÄŸi yere göre ikiye ayrılır.

a. Ä°ç Püskürük Kayaçlar 

MaÄŸmanın yer kabuÄŸunun içinde ağır ağır soÄŸuması sonucu oluÅŸan taÅŸlardır. SoÄŸuma yavaÅŸ olduÄŸu için genellikle çok sert ve iri tanelidirler. BaÅŸlıcaları granit, siyenit, diyorit ve gabrodur.

Granit, kendine özgü yerÅŸekilleri oluÅŸturması açısın­dan diÄŸer kayaç türlerinden ayrılır. Granitler esasında sert ve dayanıklı kayaçlar olmakla birlikte bir kısmı çeÅŸitli nedenlerle kimyasal çözünme ve fiziksel par­çalanmaya uÄŸrayarak granit topoÄŸrafyası adı verilen özel yerÅŸekillerinin oluÅŸmasına yol açarlar. Ä°skoçya’d bulunan Tor topografyası bunun en güzel örneklerin­dendir.

b. Dış Püskürük Kayaçlar

MaÄŸmanın yeryüzüne çıkarak soÄŸumasıyla oluÅŸmuÅŸ kayaçlardır. SoÄŸuma hızlı olduÄŸu için genellikle yu­muÅŸak ve ince tanelidirler. Bu taÅŸların baÅŸlıcaları ba­zalt, andezit, volkan camı (obsidyen), sünger taşı ve tüftür.

Bazalt ve andezitler tüflere göre aşınmaya karşı daha dayanıklıdır. Bu yüzden bazalt kayaçları ile volkanik tüflerin yaygın olduÄŸu NevÅŸehir, Ürgüp, Göreme yö­resinde peribacaları adı verilen ilginç yüzey ÅŸekilleri oluÅŸmuÅŸtur.

Yeryüzündeki taÅŸlar, fiziksel ve kimyasal olaylarla parçalanır ve ayrışır. Bunun sonucunda oluÅŸan çeÅŸitli boyuttaki malzemeler (kum, kil, çakıl vb.) ile suda çözünmüÅŸ halde taşınmış maddeler deniz ve göl gibi çukur alanlarda birikir. Birikme ortamında genellikle düzenli bir çökelme meydana geldiÄŸi için bu kayaçlar tabakalı bir yapı gösterir.

Tortul tabakaların içerisinde oluÅŸturdukları dönemlere ait çeÅŸitli canlıların taÅŸlaÅŸmış kalıntılarından oluÅŸan fosiller bulunur. Fosiller tortul tabakaların oluÅŸum dö­nemi ve özellikleri hakkında bilgi verirler.

Akarsular, rüzgârlar ve buzullar gibi dış kuvvetler tara­fından aşındırılan maddelerin, yeryüzünün çukur yer­lerinde tabakalar halinde birikmesi ve irili ufaklı tanelerin doÄŸal bir çimentoyla birleÅŸmeleri sonucu oluÅŸur. Bu taÅŸların baÅŸlıcaları; kil taşı, kum taşı, ve çakıl taşı (konglomera) dır.­

Kumlu ve killi arazilerde yamaçların sel suları ile aşırı derecede yarılıp parçalanmasıyla badlans (kırgıbayır) topoÄŸrafyası oluÅŸur.

c. Kimyasal Tortul Kayaçlar

Suda eriyerek çözünmüÅŸ halde bulunan maddelerin daha sonra çökelerek birikmesi sonucunda oluÅŸ­muÅŸlardır. Bu taÅŸların en yaygın olanları kalker (kireç­taşı, jips (alçı taşı) ve kaya tuzudur. Kalker (kireçtaşı) üzerinde oluÅŸan ÅŸekillere karstik ÅŸekiller adı verilir. ÖrneÄŸin, Denizli-Pamukkale’deki travertenler ve ma­ÄŸaralarda görülen sarkıt ve dikitler bu ÅŸekilde oluÅŸ­muÅŸ taÅŸlardır.

d. Organik Tortul Kayaçlar

Bitki ve hayvan kalıntılarının deniz ya da göl çanak­larında birikmesi ile oluÅŸurlar. Bitki kalıntılarının birik­mesiyle taÅŸ kömürü ve linyit, hayvanların iskelet kı­sımlarının birikmesiyle mercan kayası ve tebeÅŸir mey­dana gelmiÅŸtir.

e. BaÅŸkalaşım Kayaçlar

Daha önceleri oluÅŸmuÅŸ püskürük ve tortul taÅŸların yüksek sıcaklık ve basınç altında kalarak renk ve ÅŸe­kil deÄŸiÅŸtirmeleri sonucu oluÅŸan kayaçlardır.

Yer kabuÄŸu üzerinde bulunan kayaçlar sürekli olarak birbirleri ile dönüÅŸüm içindedirler. Kayaç döngüsü denilen bu olayda mevcut taÅŸlar yerin derinliklerine inerek maÄŸmaya ulaşır ve burada erir. Sonra tekrar maÄŸma ile yeryüzüne çıkarak soÄŸurlar böylece katılaşım kayaçlar (püskürük taÅŸlar) oluÅŸmuÅŸ olur.

Yer kabuÄŸunun yapısı ve jeolojik geliÅŸimi ile yer altı zenginlikleri arasında güçlü bir iliÅŸki vardır. Bazı madenlerin oluÅŸması volkanik olaylarla ilgilidir. Krom, demir, kurÅŸun, pirit, manganez gibi madenler bun­ların baÅŸlıcalarıdır. ÖrneÄŸin ülkemizdeki zengin krom yataklarının varlığı volkanik olaylara baÄŸlıdır.

TaÅŸkömürü ve linyit gibi madenler ise bitkilerin hava­sız bir ortamda karbonlaÅŸmasıyla oluÅŸmuÅŸtur. Bir ye­rin jeolojik yapısı hakkında en saÄŸlam bilgileri yer altı zenginlikleri verir.

Manto

Yer kabuÄŸu ile çekirdek arasındaki katmandır. Çekir­deÄŸi örtü gibi sardığı için bu isim verilmiÅŸtir. Mantonun yer kabuÄŸuna yakın daha akışkan kısmına astenosfer denir. Kıtalar akışkan olan bu katman üzerinde yü­zer haldedir. Burada meydana gelen yatay ve dikey doÄŸrultudaki akıntılar yeryüzünde daÄŸ oluÅŸumu, dep­rem, volkanizma gibi iç kuvvetlerin kaynağı durumun­dadır.

Çekirdek

Yer kürenin en iç kısmında çekirdek bölümü bulunur. BileÅŸiminde daha çok demir ve nikel bulunduÄŸu için yoÄŸunluÄŸu en fazla olan katmandır. Ä°ç ve dış çekirdek olmak üzere iki bölümden oluÅŸur. Dış çekirdek sıvı, iç çekirdek ise basıncın etkisiyle katı haldedir.

Jeolojik Zamanlar

Dünya, bugünkü ÅŸeklini alıncaya kadar çeÅŸitli evreler­den geçmiÅŸtir. Birbirinden farklı bu evrelerden her birine jeolojik zaman denir. Ä°nsanlık tarihinde çeÅŸitli çaÄŸ­lar olduÄŸu gibi (orta çaÄŸ, yeni çaÄŸ, yakınçaÄŸ vb.) yer kabuÄŸunun tarihinde jeolojik zamanlar vardır. (I. za­man, II. zaman, III. zaman gibi.) Tarihi çaÄŸlarda nasıl Dünya’nın siyasi, sosyal ve ekonomik yapısında de­ÄŸiÅŸmeler olmuÅŸsa, jeolojik zamanlarda da yer ka­buÄŸunun yapısında, iklim ÅŸartlarında ve canlı tür­lerinde deÄŸiÅŸmeler olmuÅŸtur. Jeolojik zamanlara ait bilgiler tortul tabakalar arasında bulunan fosillerden elde edilmektedir.

Yer kabuÄŸunun oluÅŸumu ile üzerinde yaÅŸadığımız yeryüzünün ÅŸekillenmesi çok uzun zamanda gerçek­leÅŸmiÅŸtir. Yeryüzündeki sıradaÄŸlar çukurluklar, volka­nik daÄŸlar yer kabuÄŸunun biçim deÄŸiÅŸtirmesi ile oluÅŸ­muÅŸtur. Yer kabuÄŸunda meydana gelen deÄŸiÅŸimleri açıklamak için bir çok teori ileri sürülmüÅŸtür. Bunlar­dan kıtaların kayması teorisi 1915 yılında Alman bilim adamı Alfred Wegener tarafından ortaya kon­muÅŸtur. Bu teoriye göre, kıtalar önceleri tek bir kıta olan Pangea’yı meydana getirirken 2. ve 3. zamanlar­da parçalanarak birbirinden uzaklaşıp bugünkü görünümünü almıştır. Yer kabuÄŸunun, mantonun etki­siyle hareket etmesine yer kabuÄŸu hareketleri ya da tektonik hareketler (tektonizma) denir. Tektonik hare­ketlere sebep olan enerjinin kaynağı maÄŸmadır. MaÄŸmadaki akıntıların etkisiyle üzerindeki kıtalar yer de­ÄŸiÅŸtirir. Bu olaya kıta kayması veya levha tektoniÄŸi de­nir. Günümüzden yaklaşık 465 milyon yıl önce Güney Yarımküre’de bir arada bulunan kıtalar, maÄŸmanın etkisiyle yer deÄŸiÅŸtirmiÅŸler ve bugünkü ÅŸeklini almış­lardır. Bu oluÅŸum günümüzde de devam etmektedir.

Dünyamızın yüzeyi kesintisiz gibi görünse de, aslında dev boyuttaki bir yap-boz gibi birbirine geçebilen parçalar­dan oluÅŸmuÅŸtur. Bu parçalara levha adı verilmektedir. Yer kabuÄŸu altısı büyük, altısı küçük toplam 12 levhadan meydana gelmiÅŸtir.

Bu levhalar üst mantonun akıcı ve yumuÅŸak olan bölümü üzerinde hareket halindedirler. Levhaların hareket etmelerinin en önemli nedeni mantodaki ısı akımlarıdır. Bu ısı akımlarına baÄŸlı olarak levhalar deÄŸiÅŸik biçimlerde ve yönlerde çok yavaÅŸ da olsa hareket ederler (yılda ortalama 5 cm).

Mantodaki akıntıların yönüne baÄŸlı olarak bazı lev­halar birbirinden uzaklaşıp, bazıları birbirine yaklaşır, bazıları da yanlamasına yer deÄŸiÅŸtirerek birbirini sıyırır. Bu hareketlilik sonucunda yer kabuÄŸunda yeni kıtalar, sıra daÄŸlar, volkanik daÄŸlar ve depremler oluÅŸur. Dünya’da deprem ve volkanik faaliyetlerin en çok görüldüÄŸü alanlar levha sınırlarıdır. Levha sınırları ile fay hatları, depremler, volkanik faaliyetler ve sıcak su kaynakları paralellik gösterir.

Ä°ç Kuvvetler

Levhaların yer deÄŸiÅŸtirmesi sonucunda yer kabuÄŸun­da hissedebildiÄŸimiz ve hissedemediÄŸimiz hareketler meydana gelmektedir. Enerjisini maÄŸmadan alan ve yeryüzünde kıtaları, daÄŸları oluÅŸturan bu kuvvetlere iç kuvvetler denir. Ä°ç kuvvetler dörde ayrılır:

  1. DaÄŸ oluÅŸumu (Orojenez)
  2. Kıta oluşumu (Epirojenez)
  3. Volkanizma
  4. Deprem (Seizma)

DaÄŸ OluÅŸumu (Orojenez)

Akarsular, rüzgârlar ve buzullar tarafından aşındırılan malzemeler yer kabuÄŸu üzerindeki deniz ve göl gibi geniÅŸ çanakların (jeosenklinal) tabanlarında tabaka­lar halinde birikirler. Sertlik dereceleri birbirinden farklı olan bu kalın tortul tabakalar yer kabuÄŸunu oluÅŸturan levhaların birbirine yaklaÅŸması sonucu yan basınçlara uÄŸrar. Esnek yapıdaki tortullar kıvrılma, sert yapıdaki tortullar ise kırılma sonucu su yüzüne çıkarak daÄŸları oluÅŸturur. DaÄŸ oluÅŸumu (orojenez) iki ÅŸekilde gerçekleÅŸir.

a. Kıvrılma

Levhaların birbirine yaklaÅŸması sonucu deniz ve ok­yanus tabanlarındaki yumuÅŸak tortul tabakalar kıvrı­larak sıra daÄŸları oluÅŸturur. Kıvrımın alçak kesimine senklinal, yüksek kesimine ise antiklinal adı verilir. Aip-Himalaya daÄŸ sistemi bu ÅŸekilde oluÅŸmuÅŸtur.

b. Kırılma

Sert tortul tabakalar kıvrılamadığı için kırılmaya uÄŸrar. OluÅŸan kırık hatlarına fay denir. Faylar boyunca blok halinde yüksekte kalan kütleye horst, çökme sonucu oluÅŸan çukurluÄŸa ise graben adı verilir. Bu ÅŸekilde oluÅŸmuÅŸ horst ve grabenler ülkemizde Kıyı Ege’de görülür.

Dünya oluÅŸumundan bu yana üç büyük daÄŸ oluÅŸu­muna sahne olmuÅŸtur. I. Jeolojik zamanda Kaledoniyen daÄŸ oluÅŸumu sırasında Ä°skoçya ve Norveç’teki Ä°skandinav daÄŸları, I. Jeolojik zamanın sonlarında gerçekleÅŸen Hersinyen daÄŸ oluÅŸum süresince AppalaÅŸlar, Urallar ve Orta Ren DaÄŸları, III. Jeolojik zamandaki daÄŸ oluÅŸumunda ise Alpler, Himalayalar, Andlar ve Kayalık DaÄŸları oluÅŸmuÅŸtur.

Kaledoniyen ve Hersinyen orojenezlerine baÄŸlı olarak meydana gelen daÄŸlara yaÅŸlı daÄŸlar denir. Bu daÄŸlar günümüzden çok önce oluÅŸtukları için aşınma ile yükseltilerini büyük ölçüde kaybetmiÅŸlerdir. Alp orojenezi ile oluÅŸan daÄŸlara genç kıvrım daÄŸları denilmektedir. Bu daÄŸlarda aşınma daha az olduÄŸun­dan yükseltilerini fazla kaybetmemiÅŸlerdir.

Kıta Oluşumu (Epirojonez)

Yer kabuÄŸu ağırlığına göre mantoya batarak ya da yükselerek tıpkı bir tahteravalli gibi denge oluÅŸtura­bilir. Bu dengeye izostasi (eÅŸ denge) denir.

Ancak bu denge, yer kabuÄŸu üzerinde meydana ge­len çeÅŸitli olaylar sonucunda bozulabilir. Dengenin bozulmasına baÄŸlı olarak yer kabuÄŸu geniÅŸ alanlarda yükselme ve alçalmaya uÄŸrar. Bu tür yaylanma hare­ketlerine epirojenik hareketler denir. Bu hareketlerin ortalama hızları yıllık 3-5 cm. kadardır.

Karaların üzerindeki yükün artması alçalmaya, azalaması ise yükselmeye neden olur. Karaların yükünün artmasına baÄŸlı olarak alçalmaya neden olan bazı olaylar buzullaÅŸma, volkanizma ve geniç çukur alanlardaki torrullanmalardır. Karaların hafifleyip yükselmesine neden olan bazı olaylar ise buzulların erimesi ve dış kuvvetlerin bastırmasıdır. 

Epirojenez sonucunda deniz seviyesinde alçalma ve yükselme olur. Karalardaki alçalmalar sonucu deniz suları, kara içlerine doÄŸru ilerler. Bu olaya transgrasyon (deniz ilerlemesi) denir. Karaların yükselmesi so­nucu deniz seviyesi alçalır. Bu olaya da regresyon (deniz gerilemesi) denir.

Epirojenik hareketler günümüzde de devam etmekte­dir. Özellikle dördüncü jeolojik zamanda yaÅŸanan buzul devirleri kutuplara yakın yerlerde kıtaların bu­zullarla kaplanmasına ve ağırlaşıp alçalmalarına yol açmıştır. Günümüzde buzulların erimesi sonucu bu­ralarda yavaÅŸ yavaÅŸ yükselme olmaktadır.

Ä°skandinav Yarımadasında bulunan Norveç, Ä°sveç, Finlandiya’nın kuzeybatı kıyıları yavaÅŸ yavaÅŸ yükselir­ken Hollanda çevresi çökmektedir.

Volkanizma

Yerin derinliklerinde yükselen maÄŸmanın yer kabuÄŸu içine sokulmasına veya yeryüzüne çıkmasına volkanizma denir. MaÄŸmanın yalnızca yer kabuÄŸu içine sokulmasına derinlik volkanizması, yeryüzüne kadar çıkmasına da yüzey volkanizması adı verilir.

Volkanizma

a. Derinlik Volkanizması

Yer kabuÄŸunun tabakaları arasına sokulan maÄŸma yüzeye çıkmadan çeÅŸitli derinliklerde katılaÅŸarak batolit, dayk, lakolit, sill gibi deÄŸiÅŸik ÅŸekiller oluÅŸturur. Bu ÅŸekiller dış kuvvetlerin üstteki tabakaları aşındır­ması sonucu yüzeye çıkabilirler.

b. Yüzey Volkanizması

Volkanizma denilince genellikle yüzey volkanizması akla gelir. Çünkü çeÅŸitli yerÅŸekilleri oluÅŸturması bakı­mından yüzey volkanizması daha önemlidir. Yerin de­rinliklerinde bulunan maÄŸmanın yer kabuÄŸundaki kırık hatlardan yeryüzüne çıkmasıyla volkanik püskür­meler meydana gelir.

Volkanik püskürmelerle yeryüzüne çıkan maddeler; katı, sıvı ve gaz halindedir. Akışkan halde çıkan sıvı maddelere lav, katı maddelere volkan tüfü adı verilir. Volkan tüfleri büyüklüklerine göre; kül, lapilli ve vol­kan bombası gibi isimler alır.

Çıkan gazların büyük çoÄŸunluÄŸunu su buharı oluÅŸtu­rur. Volkanizma sırasında lavlar birikerek yanardaÄŸ veya volkan konilerini oluÅŸturur. Bunların tepesinde bulunan çukurluÄŸa krater, maÄŸmanın koni içinden yükselerek kratere ulaÅŸtığı yere ise volkan bacası denilir.

Bazı yanardaÄŸların yeni bir patlamayla tepe kısmının parçalanması ile oluÅŸan geniÅŸ çukurluklara kaldera denir. Nemrut Yanardağı’nın kraterinde bulunan Nemrut Gölü böyle bir kaldera içinde oluÅŸmuÅŸtur. Volkanik faaliyetler deniz altında olursa üst üste biri­ken malzemeler zamanla ada halini alabilirler.

Tüf kolonileri: Volkanlardan çıkan kül, volkan bombası gibi katı maddelerin üst üste yığılmasıyla oluÅŸan koni­lerdir. Ülkemizde Manisa-Kula’daki volkan konileri bu­na örnektir.

Dünya üzerinde 500’den fazla aktif (etkin) volkan var­dır. Bunların 350 kadarı Büyük Okyanus çevresindedir. Bu yüzden buraya Pasifik AteÅŸ Çemberi adı veri­lir. DiÄŸerleri ise Atlas Okyanusu’nda, Akdeniz ülkele­rinde, DoÄŸu Afrika’da ve GüneydoÄŸu Asya adalarındadır. Buraları aynı zamanda levha sınırlarıdır. Halen aktif yanardaÄŸlardan en çok bilinenleri; Ä°talya’daki Etna, Ä°zlanda’daki Surtsey, Japonya’daki Fuji’dir. Ayrıca Filipinler’de de aktif volkanlar bulunmaktadır.

Dünya üzerinde etkin volkanik alanların çevresi yer­leÅŸme açısından çok tehlikeli olmasına raÄŸmen mine­ralce zengin verimli topraklarla kaplı olduÄŸundan buralar yerleÅŸim alanları olarak kullanılır. Çünkü bu sahalar tarım için önemlidir.

Deprem

Deprem, yer kabuÄŸunda meydana gelen oynamalar sonucu oluÅŸan sarsıntıların titreÅŸimler halinde çevre­ye yayılması olayıdır. Depremler genel olarak tekto­nik depremler, volkanik depremler ve çöküntü dep­remleri olmak üzere üçe ayrılır.

a. Volkanik Depremler

Volkanik patlamalar sırasında oluÅŸur ve etki alanları dardır. Japonya ve Ä°talya’da oluÅŸan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir.

b. Çöküntü Depremler

Yer altındaki boÅŸlukların (maÄŸara), kömür ocakların­daki galenlerin, tuzlu ve jipsli arazilerde erime sonu­cu oluÅŸan boÅŸlukların tavanlarının çökmesi ile oluÅŸur. Etki alanı dardır.

c. Tektonik Depremler

Etki alanları en geniÅŸ olan depremlerdir. Yeryüzünde görülen depremlerin tamamına yakını bu gruba girer. Levhaların hareketine baÄŸlı olarak yer kabuÄŸunun derinliklerinde meydana gelen basınçlar, gerilmeler ve kırılmalar sonucunda oluÅŸur. Tektonik depremler daha çok levha sınırlarında meydana gelir ve büyük can ve mal kaybına neden olurlar. Levha hareketleri yer kabuÄŸu üzerinde çok büyük gerilimler oluÅŸturur ve bu gerilimler sonucu sert olan tabakalar kırılır. Bu kırık alanlar fay hatlarını meydana getirir.

Fay Tipleri

Fay hatlarının geçtiÄŸi yerler deprem riskinin yüksek olduÄŸu yerlerdir.

Depremler belli merkezlerde meydana gelir ve dep­rem dalgaları adeta suya atılan taşın oluÅŸturduÄŸu dal­galar gibi çevreye yayılır. Depremin oluÅŸtuÄŸu yere iç merkez (hiposantr), bunun yeryüzündeki dikey ola­rak ulaÅŸtığı en yakın yere dış merkez (episantr) denir. Sarsıntı, iç merkeze en yakın olan dış merkezde en ÅŸiddetlidir. Dış merkezden uzaklaÅŸtıkça depremin ÅŸid­deti azalır. Deprem ÅŸiddetinin aynı olduÄŸu yerleri bir­leÅŸtiren eÄŸriye izoseist denir. Bu eÄŸrilerle çizilen hari­talara ise izoseist haritaları (Deprem haritaları) denir.

Depremin yapılara ve yeryüzüne zarar vermesinin ne­deni deprem sonrasında açığa çıkan enerjinin dal­galar halinde yayılmasıdır. Bu dalgalara deprem dal­gaları denir. P, S ve yüzey dalgaları olarak adlandırılır.

P Dalgaları

Bunlar, boyuna yayılan dalgalardır. Bu dalgaların tah­rip gücü fazla deÄŸildir. Zemini akordiyon gibi sıkıştırıp geniÅŸleterek bir deprem olduÄŸunu haber verir.

S Dalgaları

Bunlar enine dalgalar olduÄŸu için P dalgalarından farklı olarak yıkıcı özelliklere sahiptir. Yüzeyi aÅŸağı yu­karı, saÄŸa sola doÄŸru sallayan dalgalardır.

Yüzey Dalgaları

Deniz dalgalarına benzer düÅŸey ve yatay doÄŸrultuda karışık salınımlar meydana getirerek ÅŸiddetli zemin hareketleri oluÅŸturur.

Deprem olaylarını inceleyen bilim dalına sismoloji deprem dalgalarını ölçerek kaydeden alete de sis­mograf adı verilir. Deprem ÅŸiddetini belirlemek amacıyla bazı ölçekler geliÅŸtirilmiÅŸtir. Bu ölçeklerden en yaygın olanı Rihter ölçeÄŸidir.

Depremler yalnızca karalarda deÄŸil, okyanus ve deniz tabanlarında da meydana gelmektedir. Deniz tabanındaki titreÅŸimler yüzeyde dev dalgalar oluÅŸtur­maktadır. Tsunami adı verilen bu dalgalar kıyıya ka­dar ilerleyerek alçak alanların sular altında kalmasına can ve mal kayıplarına neden olmaktadırlar.

Depremler tüm dünyada belirgin iki kuÅŸak boyunca dağılırlar. Bunlardan birincisi Alp-Himalaya deprem kuÅŸağı Ä°kincisi ise, Pasifik Çevresi Deprem KuÅŸağıdır. Dünya’daki depremlerin % 80’i Pasifik çevresinde, % 15’i Alp-Himalaya kuÅŸağında geri kalan %5’i ise Dünya’nın farklı bölgelerinde meydana gelmektedir.

Dış Kuvvetler

Dış kuvvetler; akarsular, rüzgarlar, yer altı suları, bu­zullar, dalgalar ve akıntılar gibi çok çeÅŸitli olmakla bir­likte hepsi atmosfer kökenlidir ve enerjisini güneÅŸten alır.

Ä°ç kuvvetlerin etkisi ile oluÅŸan yüksek kesimler dış kuvvetlerin aşındırması ile deniz seviyesine indirilme­ye çalışılır. Ä°ç ve dış kuvvetlerin faaliyetleri ile yeryüzü sürekli deÄŸiÅŸim halindedir. Ancak bu deÄŸiÅŸim çok uzun bir sürede gerçekleÅŸtiÄŸinden insanlar tarafın­dan gözlemlenemez.

ÖrneÄŸin yılda 0,5 mm toprak aşındıran bir akarsu 400 m yüksekliÄŸindeki bir dağı ancak 8 milyon yıl son­ra deniz seviyesinde bir düzlük haline getirebilir. Bu yüzden doÄŸal deÄŸiÅŸim insan ömrüyle kıyaslanmaya­cak kadar uzun bir zaman diliminde gerçekleÅŸmekte­dir.

Dış kuvvetler faaliyetlerini; aşındırma, taşıma ve birik­tirme ÅŸeklinde gerçekleÅŸtirir.

Dış kuvvetlerin yeryüzünü aşındırarak düzleÅŸtirmesi olayı ilk önce taÅŸların parçalanmasıyla baÅŸlar. TaÅŸla­rın, suyun eritmesi ve dış kuvvetlerin etkisiyle ufalan­ması, dağılması ve ayrışmasına çözülme denir. TaÅŸla­rın çözülmesi iki ÅŸekilde gerçekleÅŸir.

Fiziksel (Mekanik) Çözülme

Kayaların kimyasal bileÅŸiminde herhangi bir deÄŸiÅŸme olmadan fiziksel olarak parçalanması olayıdır. Meka­nik parçalanmada en büyük etki günlük sıcaklık far­kıdır. Gündüz ısınıp genleÅŸen kayalar gece sıcaklığın düÅŸmesiyle sıkışıp daralırlar. Böylece taÅŸlarda çatla­malar ve parçalanmalar oluÅŸur. Fiziksel çözülme gün­lük sıcaklık farkının fazla olduÄŸu çöl, karasal, step, tundra iklimlerinin etki alanlarında yaygın olarak gö­rülür. Ayrıca yüksek daÄŸlık alanlarda gündüz eriyen kar ve buzlar taÅŸların çatlaklarına sızarak gece donar, hacim geniÅŸlemesi sonucu taÅŸlar parçalanır. Bunun dışında taÅŸların boÅŸluklarına giren bitki kökleri za­manla kalınlaÅŸarak taÅŸları mekanik yolla parçalar.

Kimyasal Çözülme

TaÅŸların, kimyasal yapılarının nem ve sıcaklığın etkisi ile deÄŸiÅŸmesidir. Sıcaklığın yüksek olması kimyasal çözünmeyi kolaylaÅŸtırır. Kimyasal çözünme, sıcaklı­ÄŸÄ±n ve yağışın fazla olduÄŸu, Ekvatoral iklim, muson ik­limi, savan iklimi ve ılıman okyanus ikliminin etkili ol­duÄŸu yerlerde yaygındır.

Dış kuvvetler kendi arasında üç ana gruba ayrılır. Bunlar; rüzgârlar, sular ve buzullardır.

Rüzgarlar ve OluÅŸturduÄŸu Şekiller

Kurak ve yarıkurak iklim bölgelerinde yeryüzünü ÅŸe­killendiren en önemli dış kuvvet rüzgarlardır. Kopar­dıkları parçaları havalandırıp çarptırarak aşındırma yaparlar. Hızlarının azaldığı yerlerde taşıdığı malze­meleri bırakarak biriktirme yaparlar.

Rüzgarların etkisi; bitki örtüsünün çok zayıf ve seyrek olması, yerde kum, çakıl, toz gibi gevÅŸek malzemele­rin bulunması ve zeminin kuru olmasına baÄŸlı olarak deÄŸiÅŸiklik gösterir.

Rüzgarlar en fazla çöllerde ve yarı kurak bölgelerde etkilidir.

Rüzgarların oluÅŸturduÄŸu yer ÅŸekilleri; aşındırma ve bi­riktirme olmak üzere ikiye ayrılır;

Rüzgar Aşındırması ile OluÅŸan YerÅŸekilleri

Mantarkaya

Kurak bölgelerde kayaların yumuÅŸak alt kısımlarının aşınması sonucu mantar görünümlü kayalar oluÅŸur. Bunlara mantar kaya denir.

Yardang

Kurak bölgelerde az dirençli sahalarda rüzgarın etki­siyle oluÅŸmuÅŸ, aralarında dik yamaçların yer aldığı rüzgar yönünde uzanmış “U” profilindeki oluklara de­nir.

Tafoni

Kayaçların suların etkisiyle çözünüp gevÅŸeyen kısım­larının rüzgarlar tarafından aşındırılmasıyla oluÅŸan ve kuÅŸ yuvalarını andıran kovuklara denir.

Şahin Tepe

Yatay duruÅŸlu tabakaların uzandığı düzlük bölgelerde rüzgârın aşındırmasıyla oluÅŸan parçalı tepeciklere denir.

Sarkan

Rüzgarın, hızının azaldığı yerlerde taşıdığı kumları bi­riktirmesi ile oluÅŸur. Çöllerde oluÅŸan hilal görünümlü ve rüzgarın etkisiyle sürekli yer deÄŸiÅŸtiren kumullara barkan adı verilir.

Lösler

Rüzgarın taşıdığı ince toz boyutundaki malzemeleri hızının azaldığı yerlerde biriktirmesiyle oluÅŸan birikin­tilere lös adı verilir.

Akarsular ve OluÅŸturdukları Şekiller

Belli bir yatak içinde eÄŸime baÄŸlı olarak akan sulara akarsu adı verilir. Bir akarsuyun doÄŸduÄŸu yere kay­nak, göle veya denize döküldüÄŸü yere ağız, içinde aktığı uzun çukurluÄŸa da yatak adı verilir.

Akarsu, yatağını ağız kısmından kaynak kısmına doÄŸ­ru aşındırır. Buna geriye doÄŸru aşındırma adı verilir. Aşınmanın ilerlemesi ile akarsuyun yatak eÄŸimi gide­rek azalır ve yana doÄŸru aşındırma etkili olur.

Akarsular yataklarını en son deniz seviyesine kadar aşındırabilirler. Bu seviyeden daha derine aşındırma olmaz. Bunun nedeni eÄŸimin deniz seviyesinde son bulmasıdır. Bu seviyeye taban (kaide) seviyesi adı verilir.

Yatağını taban seviyesine kadar aşındırmış olan bir akarsuyun kaynak kısmı ile ağız kısmı arasında iç bükey görünüm kazanan profile denge profili denir.

Denge progiline ulaşmış bir akarsuda;

  • Yatak eÄŸimi ve akış hızı azalmıştır.
  • Enerji üretimi için potansiyeli azalmıştır.
  • Derine aşındırma sona ermiÅŸtir.
  • Taşıma ve ulaÅŸma elveriÅŸli hale gelmiÅŸtir.

Türkiye yakın bir jeolojik dönemde oluÅŸtuÄŸu için akar­sular henüz denge profiline ulaÅŸmamıştır.

Akarsuların OluÅŸturdukları Aşınım Şekilleri

Akarsuyun aşındırması üzerinde; akış hızı, yatak eÄŸi­mi, su miktarı, taşıdığı yük miktarı ve akarsuyun yata­ÄŸÄ±nı oluÅŸturan kayaçların cinsi gibi faktörler etkilidir.

1. Vadiler

Akarsuların derine ve yana aşındırması sonucunda değişik vadi tipleri meydana gelir.

Çentik vadi: Akarsuyun; hızla aktığı eÄŸimli yüzeylerde, yatağını derine doÄŸru kazmasıyla oluÅŸan dar ve dik yamaçlı tabansız vadilerdir. Çentik vadilerin profilleri “V” ÅŸek­lindedir.

BoÄŸaz vadi: Ä°ki düzlük arasındaki sert kütlenin, akarsu tarafından derin bir ÅŸekilde yarılmasıyla oluÅŸan vadilerdir. Yük­sek daÄŸ sıralarını enine yarıp geçtikleri için ulaşımda geçit olarak kullanılırlar. (Toroslar’daki Gülek boÄŸazı)

Kanyon vadi: Karstik arazilerde kireç taÅŸlarının akarsular tarafından aşındırılmasıyla oluÅŸmuÅŸ derin ve dik yamaçlı vadiler­dir. Yamaçlardaki farklı aşınma sonucu basamaklı bir görünüm alır. (Akdeniz Bölgesi’ndeki Göksu Kanyo­nu, ABD’deki Kolarado kanyonu)

GeniÅŸ tabanlı vadi: Akarsuyun derine aşındırmasının azaldığı yerlerde yana aşındırma yapması sonucu oluÅŸur. Vadi tabanı geniÅŸler, akarsu alüvyonlarını biriktirir ve tabanlı vadi­ler oluÅŸur.

Taraça (Seki): Akarsular önceden geniÅŸleterek alüvyonlarla doldurmuÅŸ oldukları yataklarını tektonik yük­selmelere baÄŸlı olarak tekrar kazmaya baÅŸlar. Böylece yeni bir yatak oluÅŸur. Yeni yataÄŸa göre yüksekte kalan eski vadi tabanı basamak ÅŸeklini alır. Bu basa­maklara seki (taraça) adı verilir.

Asimetrik vadi: Akarsuların vadinin dirençli kısımlarını az, dirençsiz kısımlarını çok aşındırması sonucu oluÅŸur.

2. Menderes

Yatak eÄŸiminin azaldığı yerlerde akarsu saÄŸa sola büklümler oluÅŸturarak akar. Bu ÅŸekle menderes de­nir. Akarsular, büklümün dış tarafında aşındırma, iç tara­fında biriktirme yapar. Dolayısıyla mendereslerde hem aşınım, hem de birikim faaliyeti olmaktadır. Men­deresler oluÅŸturan bir akarsu sık sık yatak deÄŸiÅŸtirir. Böylece kenarlarda kalan eski menderes parçalarına kopuk menderes denir. Menderesler yaparak akan bir akarsuyun;

  • Yatak eÄŸimi ve akış hızı azalmıştır.
  • Enerji potansiyeli azalmıştır.
  • Akarsuyun uzunluÄŸu artmıştır.

3. Kırgıbayır (Badlans)

Bitki örtüsünden yoksun kurak yerlerde ÅŸiddetli yaÄŸ­murların oluÅŸturduÄŸu sel suları gevÅŸek yapılı, direnç­siz arazileri kolayca aşındırır. Bunun sonucunda olu­ÅŸan parçalı, yarıntılı arazilere kırgıbayır denir.

4. Dev Kazanı

Akarsuların çaÄŸlayanlar (ÅŸelale) yaparak aktığı yerlerde aşındırma sonucu oluÅŸan çukurluklardır. Akdeniz Bölgesi’ndeki Manavgat ve Düden ÅŸelalerinde dev kazanı belirgin olarak görülür.

5. Peribacaları

Volkanik tüflerin bulunduÄŸu yarı kurak iklim bölgele­rinde saÄŸanak yaÄŸmurlarla eÄŸimli yüzeylerden akan sel sularının oluÅŸturduÄŸu ÅŸekillerdir. Tüt yamaçları arasında yer yer daha dirençli tabakalar varsa bunla­rın altındaki yumuÅŸak kısımları sel sularına karşı ko­rur. Böylece peri bacaları adı verilen üzerinde sert ka­yaların bulunduÄŸu sütunlara benzer ÅŸekiller meyda­na gelir. Ülkemizde NevÅŸehir, Ürgüp, Göreme ve Ava­nos çevresi peribacalarından dolayı turizm açısından önemli bir deÄŸer taşır. Peribacalarının oluÅŸumunda sel suları doÄŸrudan, rüzgarlar ise dolaylı etkide bulunur.

6. Plato

Akarsular tarafından derin vadilerle parçalanmış ge­niÅŸ ve yüksek düzlüklere “plato” adı verilir. 

Akarsuların OluÅŸturdukları Birikim Şekilleri

Akarsu biriktirme ÅŸekilleri yatak eÄŸiminin, akış hızının ve taşıma yükünün az, yük miktarının fazla olduÄŸu yerlerde görülür.

1. Birikinti Konisi ve Yelpazesi

DaÄŸ yamacından inen akarsuların eÄŸimin azaldığı yerde, taşıdığı alüvyonları koni ÅŸeklinde biriktirmesi ile birikinti konileri oluÅŸur. Birikinti konilerinin birleÅŸ­mesiyle birikinti yelpazeleri oluÅŸur.

2. Dağ Eteği Ovası

DaÄŸ eteÄŸinde, eÄŸimin azaldığı yerlerde birikinti koni­lerinin ve yelpazelerinin birleÅŸmesiyle oluÅŸur.

3. DaÄŸ Ä°çi Ovası

DaÄŸlık alanlar içinde akan akarsuyun eÄŸimin azaldığı yerlerde taşıdığı malzemeleri biriktirmesi ile oluÅŸur.

4. Delta Ovası

Akarsuların taşıdıkları alüvyonları deniz içinde biriktir­mesiyle oluÅŸan üçgen ÅŸeklindeki düzlüklere denir. Delta ovalarının oluÅŸabilmesi için;

  • Kıta sahanlığının (ÅŸelf alanının) geniÅŸ olması,
  • Kıyının sığ olması,
  • Akarsuyun bol alüvyon taşıması,
  • Kıyıda gel-git ve kuvvetli akıntıların etkili olmama­sı gerekir.

5. Irmak Adası

Akarsuyun taşıdığı malzemeleri yatak eÄŸiminin azal­dığı ve yatağın geniÅŸlediÄŸi yerlerde ada ÅŸeklinde bi­riktirmesi ile oluÅŸan geçici ÅŸekillerdir.

Yeraltı Suları ve OluÅŸturdukları Şekiller

Kalker (kireç taşı), jips (alçı taşı), kuyu tuzu gibi ko­layca eriyebilen taÅŸların bulunduÄŸu alanlara karstik arazi bu arazilerde suların etkisiyle oluÅŸan ÅŸekillere de karstik ÅŸekiller denir. Karstik ÅŸekiller kimyasal çözünmenin fazla olduÄŸu ik­lim bölgelerinde daha yaygındır. Ayrıca suların içeri­sinde bulunan karbondioksit gazı (C02) erimeyi artırır ve kolaylaÅŸtırır. Karstik ÅŸekillerin oluÅŸumunda kayaç yapısının yanın­da iklim ÅŸartlarının da büyük etkisi vardır. Ülkemizde karstik ÅŸekillerin en yaygın olduÄŸu bölge Akdeniz Bölgesi’dir. Bunun nedeni; kalın kireç taÅŸ­larının (kalker tabakalarının) bulunması ile sıcaklık ve yağışın fazla olmasıdır.

Karstik Aşınım Şekilleri

Karstik arazilerdeki kalker, kaya tuzu, jips, gibi kayaçların karbondioksitli suların etkisiyle aşındırılması so­nucu çeÅŸitli yer ÅŸekilleri oluÅŸur. BaÅŸlıca karstik aşınım ÅŸekilleri ÅŸunlardır:

1. Lapya

Kalkerli yamaçlar üzerindeki çatlaklardan akan sel ve yaÄŸmur sularının açmış olduÄŸu çok sayıdaki küçük oluk ve kanalcıklardır. Lapyaların derinleri bir kaç cm ile bir kaç metre arasında deÄŸiÅŸir. Karstik arazilerde erime yoluyla oluÅŸan en küçük ÅŸekillerdir.

2. Dolin

Lapyaların zamanla birleÅŸmesi sonucu oluÅŸan ve çapları bir kaç metre ile birkaç yüz metreyi bulan sığ çukurlardır.

3. Uvala

Birden fazla dolinin birleÅŸmesiyle oluÅŸan daha büyük çukurluklardır.

4. Polye

Bir kaç uvalanın birleÅŸmesiyle veya geniÅŸlemesi sonucunda oluÅŸan ve çaplan bir kaç kilometreyi bu­lan daha büyük çukurlara polye adı verilir. Polyelerin tabanlarının alüvyonlarla kaplanması sonucu polye ovaları meydana gelir.

5. Düden

Polye tabanında bulunan sular düden adı verilen çukurluklardan yer altına sızarlar. Yağışların bol oldu­ÄŸu dönemlerde ise yer altı su seviyesinin yükselme­sine baÄŸlı olarak sular düdenlerden yeryüzüne çıkar.

6. MaÄŸara ve Galeri

Karstik arazilerde yer altına sızan suların buradaki çatlakları zamanla geniÅŸletmesi sonucu maÄŸaralar oluÅŸur. Birden fazla maÄŸaranın birleÅŸmesiyle de galeri adı verilen daha büyük maÄŸaralar oluÅŸur.

7. Obruk

MaÄŸaraların tavanlarının ya da bazı dolinlerin derin­leÅŸip çökmesi sonucu oluÅŸan derin kuyulardır. Obruk­ların tabanlarında suların birikmesiyle obruk gölleri meydana gelir.

Karstik Birikim Şekilleri

Karstik arazilerdeki yeraltı sularının içindeki kalsiyum bikarbonatın, suyun buharlaÅŸması sonucu kalsiyum karbonat (CaC03) ÅŸeklinde çökelmesiyle oluÅŸur. 

Traverten, Sarkıt, Dikit ve Sütunlar

Kalsiyum karbonatın (CaC03) daÄŸ yamaçlarında çö­kelmesi ile oluÅŸan ilginç ÅŸekillerdir. Travertenler içer­dikleri minerallerin özelliÄŸine baÄŸlı olarak deÄŸiÅŸik renkler alırlar. MaÄŸara tavanından damlayan su içindeki kalsiyum karbonatın (kirecin) tavanda birikmesiyle sarkıt, ma­ÄŸara tabanında birikmesiyle de dikit oluÅŸur. Sarkıt ve dikitler zamanla birleÅŸerek sütunları meydana getirir.

Buzullar ve OluÅŸturdukları Şekiller

Kutup bölgeleri ve daÄŸların yüksek kısımlarında sı­caklığın düÅŸük olması nedeniyle yağışlar kar ÅŸeklin­dedir. Sıcaklığın düÅŸük olması kar örtüsünün tamamı­nın erimesini engeller. Böylece yıl boyunca erimeden kalan karlara kalıcı (toktaÄŸan) kar, kalıcı karların baÅŸladığı yükseltiye ise kalıcı (toktaÄŸan) kar sınırı adı verilir. Bu sınır Ekvator’dan kutuplara doÄŸru deÄŸi­ÅŸiklik gösterir.

Uzun yıllar boyunca yaÄŸan karlar üst üste birikir. Karlar erime ve donma olayı sonucunda kristallenerek zamanla neve buzuna dönüÅŸür. Neve buzu, üzerinde biriken karların ağırlığı altında sıkışır ve taneler arasındaki boÅŸluklar kapanır. Böylece neve buzuna göre daha iri kristallerden oluÅŸan ve kalınlığı daha fazla olan buzullar (glasiye buzu) oluÅŸur. Buzullar bulundukları yere ve büyüklüklerine göre çeÅŸitli isimler alır.

Sirk Buzulu: DaÄŸların tepesinde ve yüksek yamaçlarındaki küçük çanaklarda yeni oluÅŸmaya baÅŸlayan buzullara sirk buzulu denir.

Vadi Buzulu: Sirklerdeki buzullar sürekli olarak beslenirse artık sirk içine sığmaz hale gelir ve taÅŸarak yamacın uygun bir yerinden aÅŸağı doÄŸru iner. Böylece vadi buzulu olu­ÅŸur.

Örtü Buzulu: Kutup bölgelerinde geniÅŸ kara kütlelerini kaplayarak kalın bir örtü oluÅŸturan buzullardır. Grönland’da 2 mil­yon km2, Antarktika’da 13 milyon km2 alan kaplayan örtü buzulları bulunur.

Takke Buzulu: DaÄŸların zirvelerini adeta bir külah gibi örten buzul­lara takke buzulu denir.

Bütün dış kuvvetler gibi buzullar da aşındırarak ve aşındırdıkları maddeleri biriktirerek bazı yer ÅŸekillerinin oluÅŸumuna yol açarlar.

Buzulların OluÅŸturduÄŸu Aşındırma Şekilleri

Kalınlığı onlarca hatta yüzlerce metreyi bulan buzullar hamur gibi hareket eder. Bu hareketin hızı buzulun büyüklüÄŸüne ve yerleÅŸtiÄŸi alanın eÄŸimine göre deÄŸiÅŸir. ÖrneÄŸin örtü buzulları yılda 6-9 metre arasın­da yer deÄŸiÅŸtirirken vadi buzullarında bu hız daha fazladır.

Buzullar hareketi sırasında geçtiÄŸi yerleri çizerek, tör­püleyerek ve cilalayarak aşındırır. Bu aşındırmalar sonucunda çeÅŸitli yer ÅŸekilleri meydana gelir.

1. Sirk Çukuru (Buzul Yalağı)

DaÄŸların yüksek kesimlerinde buzulların ilk oluÅŸmaya baÅŸladığı yerlerdeki küçük aşınım çukurlarıdır.

2. Buzul Vadisi

DaÄŸ yamaçlarında eski akarsu vadilerine yerleÅŸen buzullar eÄŸime baÄŸlı olarak aÅŸağı doÄŸru hareket eder. Bu hareket sırasında vadinin de ÅŸeklini deÄŸiÅŸtirerek “U” ÅŸeklinde vadiler oluÅŸtururlar.

3. Hörgüç Kaya

Buzul vadileri, akarsu vadileri gibi sürekli bir iniÅŸ göstermezler. Buzul vadilerinin boyuna profilleri iniÅŸli çıkışlıdır. Çünkü yumuÅŸak kayaların olduÄŸu yerler da­ha çok oyulur ve çanak ÅŸeklini alır. Buzullar ortadan kalktığı zaman bu çanaklarda göller oluÅŸur. Çanak­ların arasındaki sert kayaların buzullar tarafından tör­pülenip cilalanması ile oluÅŸan ve deve hörgücüne benzeyen yassı tepelere hörgüç kaya denir.

Buzulların OluÅŸturuÄŸu Birikim Şekilleri

Buzullar aşındırdıkları çeÅŸitli boyuttaki malzemeleri adeta bir dozer gibi önlerine katarak taşır ve hare­ketin bittiÄŸi yerde biriktirirler. Biriktirilen bu malze­meye moren (buzultaÅŸ) adı verilir. Morenlerin akarsuların biriktirdiÄŸi alüvyonlardan en önemli farkı çakılların çizik, cilalı ve köÅŸeli olmasıdır.

1. Moren Setleri

Buzulların getirdikleri morenleri üst üste biriktirmesi ile oluÅŸan setlerdir. Bu setler vadi boyunca ilerleyen buzulların yan taraflarında, ortalarında ve ön kısım­larında bulunur.

2. Sander Düzlükleri

Morenlerin buzullardan kaynaklanan akarsular tara­fından taşınarak eÄŸimin azaldığı yerlerde biriktirilmesiyle oluÅŸan düzlüklerdir.

Dalga ve Akıntıların OluÅŸturduÄŸu Şekiller

Kıyıların zamanla ÅŸekillenip deÄŸiÅŸik görünümler alma­larına neden olan dış kuvvetlerin baÅŸlıcaları dalga, akıntı ve gel-git gibi hareketlerdir.

Deniz ve göllerde, yüzey sularının rüzgârların etki­siyle göstermiÅŸ olduÄŸu salınım hareketlerine dalga denir. Dalgalanma sırasında su kütleleri yer deÄŸiÅŸtir­mediÄŸi halde sanki dalga yer deÄŸiÅŸtiriyormuÅŸ gibi görünür. Aslında yer deÄŸiÅŸtiren su kütlesi deÄŸil, su­yun hareketidir. Bu durum bir stadyumdaki insanların bulundukları yerde ayaÄŸa kalkıp otururarak yapmış oldukları dalgalanma hareketine benzetilebilir. Bura­da da yer deÄŸiÅŸtiren insanlar deÄŸil harekettir.

Dalgaların oluÅŸumunda rüzgârın yanı sıra deniz ta­banlarında meydana gelen deprem, volkanizma ve heyelan olayları da etkili olmaktadır.

Okyanuslarda ve denizlerde, bulundukları yerlerden daha uzak mesafelere doÄŸru belli yönde hareket eden su kütlelerine akıntı adı verilir.

Akıntıların oluÅŸmasında sürekli rüzgârlar, sıcaklık, tuzluluk ve yoÄŸunluk farkları gibi faktörler etkili olmak­tadır.

Dalgalar, karaların denize doÄŸru olan çıkıntılarında (burunlarda) aşındırma yaparken, buralardan kopar­dığı parçaları da girintilerde (koy ve körfezlerde) birik­tirirler. Bu ÅŸekilde kıyı çizgisi zamanla düzleÅŸme eÄŸi­limi gösterir. Dalga ve akıntıların kıyılarda yaptıkları ÅŸekiller aşındırma ve biriktirme ÅŸekilleri olarak iki grupta toplanabilir.

Dalga ve Akıntıların Aşındırma Yoluyla OluÅŸturdu­ÄŸu Şekiller

Dalga aşındırması daÄŸların kıyıya paralel uzandığı ve kıta sahanlığının dar olduÄŸu kıyılarda daha çok etki­lidir.

Falez

Dalgalar dik kıyılara çarparak buradaki kayaların alt kısımlarını oyar. Altı oyulan kayaların üst kısımlarının zamanla çökmesi sonucunda dik kayalar yani falezler oluÅŸur. Ülkemizde falezlerin en yaygın olduÄŸu yerler Akdeniz ve Karadeniz kıyılarıdır.

Aşınım Platformu

Falezler, zamanla dalgaların etkisiyle yıkılarak kara içlerine doÄŸru geriler ve eski yerinde kum ve çakıl bloklarla kaplı düzlükler oluÅŸur. Dalga aşındırmasıyla oluÅŸan bu düzlüklere aşınım platformu adı verilir.

DoÄŸal Köprüler

Denize dik uzanan kara parçalarının alt kısımlarının aşındırmasıyla oluÅŸurlar.

Dalga ve Akıntıların Biriktirme Yoluyla OluÅŸturduÄŸu Şekiller

Kumsallar (Plaj)

Biriktirme ÅŸekillerinin başında kumsallar gelir. Bunlar dalgalar tarafından denizden getirilen kum tanelerinin alçak kıyılarda biriktirilmesi ile oluÅŸur.

Kıyı Oku

Dalga ve akıntıların kum boyutundaki malzemeleri kıyıdan denize doÄŸru dik bir ÅŸekilde biriktirmesiyle oluÅŸan çıkıntılardır.

Kıyı Kordonu (Kıyı Seti)

Kıyı oklarının zamanla sahile paralel uzamasıyla olu­ÅŸan setlerdir.

Lagün Gölleri

Kıyı kordonlarının zamanla geliÅŸerek koy ve körfez­lerin ağız kısımlarını kapatmasıyla oluÅŸan göllere denir.

Tombolo

Kıyıya yakın bir adanın kıyı kordonları tarafından kara­ya baÄŸlanması sonucu oluÅŸan ÅŸekillerdir. Güney Mar­mara’daki KapıdaÄŸ yarımadası tomboloya örnektir.

Gel-Git Olayı

Ay’ın ve GüneÅŸ’in çekim etkisi sonucu deniz sularının periyodik olarak yükselmesi ve alçalması olayına gel­git adı verilir. Denizin kabarması ile çekilmesi arasındaki yükseklik farkına gel-git genliÄŸi denir. Gel-git genliÄŸi okyanus kıyılarında 8-10 metre civarın­da iken iç denizler de 30-40 cm civarındadır. Bu yüz­den gel-git okyanus kıyılarında daha etkilidir. Gel-git genliÄŸinin fazla olduÄŸu kıyılarda akarsuların ağız kısımlarında delta oluÅŸmaz. Çünkü gel-git sırasında akarsuyun getirdiÄŸi alüvyonlar kıyıdan uzaklaÅŸtırılır. Buralarda deniz suları akarsu ağızlarından içeriye doÄŸru girinti yaparak haliçleri oluÅŸturur. Batı Avrupa kıyılarındaki birçok liman haliçlerin kenarında yer alır (Hamburg, Londra, Rotterdam). Ülkemizde gel-git genliÄŸi çok az olduÄŸu için akarsuların ağız kısımların­da haliç yerine delta ovaları oluÅŸmuÅŸtur.

Kıyı Tipleri ve OluÅŸum Süreçleri

Yeryüzünde birbirinden farklı kıyı tiplerinin oluÅŸmasın­da orojenez ve epirojenez olayları ile akarsular, buzullar, dalga ve akıntılar etkili olmaktadır.

Genel olarak kıyı tipleri; kıyı kesimlerdeki alanların çökmesi veya deniz seviyesinin yükselmesi ile daha önceleri kara halinde olan alanların su altında kal­ması sonucu oluÅŸmaktadır.

Enine Kıyılar

DaÄŸların denize dik uzandığı yerlerde denizin vadileri iÅŸgal etmesiyle oluÅŸur. Bu kıyılarda girinti-çıkıntı çok­tur. Koy, körfez ve limanlara fazlaca rastlanır. 

Boyuna Kıyılar

DaÄŸların denize paralel uzandığı yerlerde görülür. Bu kıyılar gayet sadedir, girinti-çıkıntı çok azdır.

Dalmaçya Tipi Kıyılar

Denize paralel uzanan daÄŸ sıraları arasında kalan akarsu vadileri deniz seviyesinin yükselmesi ile sular altında kalır. Bunun sonucunda deniz içinde kalan daÄŸ ve tepelerin zirveleri irili ufaklı adalar halinde gö­rülür. Bu tip kıyılara dalmaçya tipi kıyılar denir. Adri­yatik Denizi’ndeki Hırvatistan kıyılarında görülür.

Ria Tipi Kıyılar

Platoları yaran derin vadilerin deniz ve okyanusların yükselmesi sonucu sular altında kalması ile oluÅŸur.

Limanlı Kıyılar

Alçak kıyılardaki akarsu vadilerinin sular altında kalmasıyla koy ve körfezler oluÅŸur. Bu koy ve körfezlerin önlerinin kıyı oklarıyla kapanması sonucu limanlı kıyılar meydana gelir. 

Skyer Tipi Kıyılar

Buzulların etkisiyle oluÅŸmuÅŸ hörgüçkaya ve morenlerin sular altında kalmasıyla oluÅŸan çok sayıda ada ve gölün olduÄŸu karmaşık kıyılardır.

Fiyortlar

Buzulların aşındırmasıyla oluşmuş vadilerin sular altında kalmasıyla meydana gelmişlerdir.

Haliçli Kıyılar

Özellikle gel-git genliÄŸinin fazla olduÄŸu yerlerde akar­suların ağızlarında oluÅŸan ve bazen kara, bazen de deniz haline gelen kıyılardır.

Yer Şekillerinin DiÄŸer OluÅŸum Süreçleri

Erozyon

ÇözülmüÅŸ olan kayaçların ve toprağın üst kısmının dış kuvvetler tarafından süpürülerek taşınması olayıdır. Suyun etkisiyle oluÅŸan aşınmaya su erozyonu, rüzgâr etkisiyle oluÅŸan aşınmaya ise rüzgâr erozyonu denir. Erozyonun ÅŸiddetini etkileyen faktörler ÅŸunlardır:

  1. Arazinin eğimli ve engebeli olması
  2. Bitki örtüsünün tahrip edilmesi
  3. Sel rejimli yağışlar
  4. Aşırı otlatma yapılması
  5. Tarlaların eÄŸim yönünde sürülmesi
  6. Nadas uygulamasının yaygın olması
  7. Anız örtüsünün yakılması

Kütle Hareketleri

Yeryüzünün ÅŸekillenmesini etkileyen olaylardan biri de kütle hareketleridir. Kütle hareketleri, toprağın, taÅŸların ve tabakaların bulundukları yerlerden ayrıla­rak aÅŸağılara kaymasıdır. Yer deÄŸiÅŸtirme olayı sadece toprak katmanında meydana gelirse buna toprak kayması; toprakla birlikte yamacın bir bölümü de yerinden koparak aÅŸağı kayarsa buna heyelan denir. Heyelan olayları en çok kar erimelerinin olduÄŸu ilkba­har ayları ile bol yağışlı dönemlerde meydana gelir. Kar ve yaÄŸmur sularıyla doygun hale gelen toprak kayganlaşır ve kütle halinde yamaç boyunca hareket eder. EÄŸimin fazla olması da heyelanı hızlandırır. Heyelanı etkileyen baÅŸlıca faktörler ÅŸunlardır:

  1. Eğimin fazla olması
  2. Yağışların fazla olması
  3. Su aldığında çamur haline gelen killi tabakaların bulunması
  4. Tabakaların eÄŸim yönünde uzanması
  5. Yer çekimi
  6. DoÄŸal Afetler (deprem, volkanizma)
  7. BeÅŸeri faktörler (yol, köprü, tünel inÅŸaatları için yapılan kazılar)

Heyelan olayları sonucunda düÅŸen kütlelerin akarsu­ların önünü kesmesi sonucu heyelan set gölleri olu­ÅŸur. (Karadeniz Bölgesi’ndeki Sera, Tortum, Yedi Göl­ler gibi.)

Yorumlar
Sen de Yaz