Sosyal Davranış
Bireyin içinde bulunduğu toplumdan etkilenerek toplumun beklentilerine uygun tepkilerde bulunmasına sosyal davranış denir.
Örneğin bir gencin minibüste yaşlı birine yer vermesi, sevmediği halde arkadaşları gittiği için sinemaya gitmesi birer sosyal davranıştır.
Sosyal Psikoloji
Bireyin grup ve toplum içindeki davranışlarını, tutumlarını inceleyen psikoloji alanıdır. Konusu;
- Sosyal etki ve uyma davranışı
- Tutum ve önyargılar Grup ve liderlik
- Kültür, kişilik ve sosyalleşme
- İletişim ve etkileşim
Sosyal psikoloji birey ve toplum etkileşimini konu edinmiştir.
Sosyal Etki
Bireylerin tutum ve davranışlarının başkalarının varlığından etkilenmesine sosyal etki denir. Sosyal etki sosyal davranışı ortaya çıkarır. Sosyal etkiye şu örnekleri verebiliriz:
Okuduğu romanı sevmeyen birinin arkadaşlarının romandan övgüyle söz etmesi sonucu onun da romanı beğendiğini söylemesi ya da misafirlikte ikram edilen yemeğin sevilmese de güzel olduğunun belirtilmesi gibi durumlar sosyal etki sonucu gerçekleşir.
Sosyal etki sonucu birey uyma davranışı gösterir. Aynı zamanda birey içinde bulunduğu gruba, topluma uyum sağlayarak sosyalleşir.
Uyma Davranışı Eğilimi
Bireylerin düşünce ve davranışlarını üyesi oldukları grubun kurallarına uyacak biçimde düzenlemelerine uyma davranışı denir. Başka bir deyişle diğer insanlar öyle davrandığı için bireyin de aynı davranışta bulunmasıdır. Uyma davranışı ile ilgili deneylerden birini Solomon Asch 1951-52 yıllarında yapmıştır. "Uzunluk tahmini" deneyinde fiziksel gerçekliğin açıkça belli olduğu birçok çift kartlar deneklere gösterilmiştir.
Deneklere bu kartlardaki X doğrusunun A,B,C doğrularından hangisine eşit olduğu sorulmaktadır. Her deney grubu 5 kişiden oluşmaktadır. Fakat bu beş kişiden sadece biri gerçek denek, diğerleri ise araştırmacının asistanlarıdır. Önce asistanlar cevap vermektedir. Deneyin ilk aşamalarında gerçek deneğin güvenini kazanmak için doğru cevaplar verilmiştir. Deneyin ileriki aşamalarında ise yanlış cevaplar verilmiştir. Sonuçta gerçek deneğin de yanlış olduğunu bile bile diğer grup üyelerine uyum sağladığı gözlenmiştir. Bu deneyin tekrarlandığı tüm gruplarda gerçek deneklerin %35 uyma davranışı gösterdiği gözlenmiştir.
İkna Olma
Bireyin, başkalarının etkisi ile tutum ve davranışlarında değişiklik yapmayı kabul etmesine ikna olma denir. Örneğin başarılı ve sevilen bir öğretmenin ders çalışmak istemeyen öğrencilere düzenli ders çalışmaları gerektiğini söylemesi öğrencileri ikna edebilir. İkna olmada;
Mesaj verenin özellikleri; yani mesajı verenin uzman, sevilen, güvenilir vs. niteliklere sahip olması ikna olmayı etkiler.
Mesajın özellikleri; mesajı verme biçimi ve içeriği önemlidir. Yazılı mesaj sözlü mesajdan, görsel mesaj da yazılı mesajdan daha etkilidir. Yüz yüze olması da etkilidir. Mesajın içeriğinin mesajı alan kişiye ters düşüp düşmemesi de etkilidir.
Mesajı dinleyenin özellikleri; kişinin tutumlarının kuvvet derecesi, bağlılığı, kendine güveni, zekâsı, kişiliği etkilidir.
Uyma Davranışının Türleri
İtaat etme (Boyun eğme)
Bireyin, kendisinin istemediği halde başkalarının isteği ile istenileni yapmasıdır. İtaat etmeyle ilgili Milgram 1965 de yapmıştır.
Araştırmacı iki denek seçerek cezanın öğrenme üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğunu araştıran bir deneye katılacaklarını söyler. Bu deneyde, birinin öğrenci, birinin de öğretmen olmasının gerektiğini belirterek aralarında kur’a çeker. Biri öğrenci, biri de öğretmen olur. Aslında, öğrenci olan denek, araştırmacının asistanlarından biridir. Öğrencinin yapması gereken, kavram çiftlerini ezberlemektir. Öğrenci hata yaptığında öğretmen ona ceza olarak elektrik şoku verecektir. Öğrenci rolündeki genç (araştırmacının asistanı) kalbinden rahatsız olduğunu söyleyerek elektrik şokunun kendisine zarar verip vermeyeceğini sorar. Araştırmacı, bunun canını yakacağını ancak bir zarar vermeyeceğini belirtir.
Öğrenciden kavram çiftlerini hatırlaması istenir. Yapılan her hatada, verilen şok 15 volt artırılır. Aslında öğrenciye şok verilmez. Öğretmen rolündeki deneğin, şok verildiğini sanması için öğrenci rol yapar. Acı çeker nitelikte sesler çıkararak her seferinde acı çekiyormuş gibi davranır. Verilen şok artıkça, yakarışlar artar. Kalbinden rahatsız olduğunu ve deneye son verilmesi gerektiğini söyler. Ancak, araştırmacı, her yanlışta, bir şey olmayacağını, şok vermeye devam etmesi gerektiğini söyler. Bu deney sonucunda elde edilen veriler çok ilginçtir. Çeşitli yaş ve mesleklerden seçilen 40 denekten hiçbiri 300 voltluk şoktan önce durmamıştır. 300 volttan sonra denekler, üçer beşer şok vermeyi reddetmiştir. Deneklerin yaklaşık %65'i ise, deneyi sonuna kadar sürdürmüş 450 voltluk şoku da vermiştir. 40 kişiden 26’sını teşkil eden %65’lik bu grup, emirle başkasına zarar veren sadist kişiler değildir. Yani, bu uyma davranışı, deneklerin kişilik özellikleriyle ilgili değil daha çok sosyal etki sonucu gerçekleşmiştir. Daha sonra yapılan çok sayıda araştırmada bu oran %50’nin altına hiç düşmemiştir.
Bu durum uyma davranışının kişilik özellikleriyle değil, sosyal etki sonucu gerçekleştiğini gösterir.
Benimseme
Kişinin grubun kurallarını, davranışlarını inanarak, içselleştirerek kabul etmesidir.
Özdeşleşme
Kişinin beğendiği, sevdiği kişilere benzemek için uyma davranışı göstermesidir. İtaat, benimseme ve özdeşleşme davranış tiplerini aşağıdaki örnekte daha güzel kavrayabiliriz.
Bir genç otobüste ayıplanma endişesinden dolayı yer veriyorsa itaat etme, sevdiği, beğendiği birinin aynı davranışını göstermesinden dolayı yer veriyorsa özdeşleşme, var olan kurallara inandığı, içselleştirdiği için yapıyorsa benimseme uyma davranışıdır.
- Birey her zaman uyma davranışı göstermez.
- Bireyin gruba uymayıp tam tersi davranışlar göstermesine “ters tepki” denir.
- Bireyin grup bilgilerinden etkilenmemesine ve bu bilgilere aykırı davranmasına ise "bağımsızlık" denir.
Uyma davranışını etkileyen faktörler
Grubun büyüklüğü: Sosyal etkide bulunan grup ne kadar büyükse bireyin uyma davranışı gösterme olasılığı o kadar fazladır. Örneğin pazarda bir tezgâhın önünde toplanan insan sayısının fazla olması kişiyi o tezgâha bakmaya yöneltir.
Grubun söz birliği etmesi: Grupta herkesin aynı fikirde olduğu durumlarda kişiler grubun sözlerine uyarlar. Asch’n deneyinde uzunluk tahmini sırasında gruptaki asistanlardan biri farklı bir görüş ifade ettiğinde gerçek deneğin de grubun görüşüne uymadığı gözlenmiştir.
Grubun saygınlığı: Grubun veya grup içindeki insanların statü ve saygınlık uyma davranışını etkiler. Örneğin; bir spor malzemesinin reklamını sporda çok başarılı bir insanın yapması veya bir bitkinin şifalı olduğunun botanik uzmanı tarafından söylenmesi bireyde daha çok uyma davranışı oluşturur.
Yüz yüze olmanın etkisi: Sosyal etki karşılıklı yani yüz yüze olduğunda uyma o kadar fazla olur. Bir direktifin telefonla veya yazılı olarak verilmesiyle yüz yüze gelerek verilmesi arasında fark vardır.
Birey Grup İlişkileri ve Liderlik
Grup ve Türleri
Her insan hayatı boyunca birçok grubun üyesidir. Aile, arkadaş, okul, iş gibi... Grup: Ortak amaç etrafında toplanan, az ya da çok devamlılığı olan, karşılıklı etkileşim içinde bulunan insanların oluşturduğu birimdir. Grubun oluşması için bazı kriterler vardır. Her kalabalık grup değildir.
- Grupta en az iki üye vardır.
- Ortak amaç vardır.
- Karşılıklı ilişki ve etkileşim vardır.
- Belli bir süre devamlılığı, üyelerin bir arada bulunması vardır.
Grupların amaçlarına, sürelerine, ilişki biçimine göre çeşitleri vardır.
Grubun işlevi
- Bireylerin amaçlarını gerçekleştirmelerini sağlar.
- İnsanları birbirine yakınlaştırır, insanlar arasında ortak duygu ve düşünceler geliştirir.
- Bireyleri sosyalleştirir.
- Bireylere güven ve ait olma duygusu verir.
- İş bölümü sayesinde bireylerin verimliliğini artırarak ve yeteneklerini geliştirerek bireylerin kendini gerçekleştirmelerine olanak sağlar.
Grup Normlarının Oluşumu
Her grubun kendine ait kuralları vardır. Bu kuralların nasıl oluştuğunu açıklayan deneyi Muzaffer Şerif “otokinetik etki" denilen bir göz yanılması olayından yararlanarak yapmıştır.
Deney; Tümüyle karartılmış bir odada gerçekte hareket etmeyen bir ışık noktasına uzun süre odaklanarak bakıldığında hareketliymiş gibi algılandığı bir tür illüzyon vardır. Deney 3 aşamadan oluşmaktadır:
1. Aşama: Birbirini tanımayan denekler karartılmış odaya tek tek alınmış ve ışık noktasının ne kadar hareket ettiği sorulmuştur. Denekler bu aşamada birbirinden farklı cevaplar verdikleri gözlenmiştir. Bu aşamada gelişen “bireysel normlar” kaydedilmiştir.
2. Aşama: Daha sonra deney odasına 10‘ar kişilik küçük gruplar halinde alınmış ve ışık noktasının ne kadar hareket ettiğini yüksek sesle ifade etmeleri istenmiştir. İlk aşamada farklı normlar (standartlar) geliştiren denekler bu normları terk ederek (sosyal etki ne-deniyle), birbirleriyle benzer şeyler söylemişler yani “grup normu” geliştirmişlerdir.
3. Aşama: Denekler deney odasına tekrar tek tek alındıklarında ilk aşamadaki “bireysel normları” terk ederek "grup normuna" bağlı kaldıkları gözlenmiştir.
Sonuç (Çıkarılabilecek temel ilkeler)
- Bireyler yalnızken inandıkları gerçekleri grup ortamı içinde terk ederek, gruba uyum gösterirler.
- Toplumsal kurallar bu şekilde oluşmuş olabilir.
- Bireyler, toplumsal değerlere bireysel değerlerden daha çok önem verirler. Aynı meslek elemanları bulundukları meslek grubunun genel görüşlerini benimserler.
Grubun Bireye Etkisi
Grubun Bireye Normatif Etkisi
Araştırmalar göstermiştir ki birey, grup içinde yalnız olduğu zamanlardakinden farklı davranmaktadır. Bu davranışta grupların normları (kuralları) etkili olmaktadır.
Grubun Bireysel Tutum Değişimine Etkisi
Grup, üyelerinde tutum değişmesini artırıcı rol oynayabileceği gibi, engelleyici de olabilir. Şöyle ki, eğer tutum değişimi grup normu doğrultusunda ise, grubun değişimi, artırıcı rolü; grup normuna ters düşüyorsa, grubun değişimi, engelleyici rolü olur.
Grubun Bireyin Verimliliğine Etkisi
Grup içinde olmak iş verimini artırıcı etkide bulunduğu gibi, azaltıcı etkide de bulunabilmektedir. Bu farklılık işin niteliğine ve gruptaki üye sayısına göre gerçekleşmektedir.
Başka kimselerin varlığı kişinin güdülenmesini, ayrıca yarışma duygusunu artırır.
Ancak grup içinde olmak her zaman verimliliğe olumlu etki yapmaz. Birey bazen bir işi başkalarının yapmasını bekleyerek yeterli çabayı göstermez. Bu durum "sosyal ket vurma” olarak adlandırılır.
Zararı Göze Alma (Riske Girme) Etkisi
Grup içindeki birey daha fazla risk içeren çözümlere eğilim göstermektedir. Bunun üç nedeni vardır:
- Grubun riske girmede ikna edici etkisi
- Sorumluluğun grup üyeleri arasında paylaşılması
- Kültürel değerlerin etkisi
Liderlik ve Çeşitleri
Lider; grupta statü ve rollerin oluşturduğu hiyerarşinin tepesinde bulunan, karar alma yetkisine sahip kişidir. Diğer bir deyişle, grup üyeleri içinde en merkezi rolde bulunan kişidir. Liderin grubun yapısı, amacı ve kişinin özelliklerine göre yetki ve görevleri vardır.
Liderlikle İlgili Kuramlar
Kişisel liderlik modeline göre; bireyi lider yapan kişisel özellikleridir. Zeki, uyumlu, dışa dönük, kişilikli, olaylara hakim, cesur karizmatik kişiler lider olur.
Ortamsal liderlik modeli; toplumun ihtiyaçları ve amaçlarına göre lideri sosyal çevre belirler.
Lider Tipleri
Demokratik Lider: Demokratik lider; paylaşımcı, grup üyelerine söz hakkı veren, yetki ve sorumluluklarını dağıtan, tüm grubun katkısını sağlamaya dönük olan liderdir. Demokratik lider yönetimindeki kurumlarda, kısa vadede verim düşük olsa da uzun vadede daha çok ve kalıcıdır.
Otokratik Lider: Otokratik lider; grup üyelerine söz hakkı vermez, verse de yüzeyseldir, yetki ve sorumluluklarını tek başına üstlenir, işleri emir, komuta zincirinde düzenler. Otokratik lider yönetimindeki kurumlarda kısa vadede verim yüksek olsa da uzun vadede daha azdır. Çünkü liderin olmaması durumunda grup üyeleri sorumluluk ve risk almada deneyimsiz ve lidere bağımlıdır.
Tutumlar
Tutum; bireyin, bir nesne, kişi, olay veya kurumla ilgili duygu, düşünce ve davranışlarını etkileyen eğilime tutum denir.
Tutumlar bilişsel, duygusal ve davranışsal olmak üzere üç öğeden oluşur. Tutumun bilişsel öğesini bir nesne kişi veya olayla ilgili düşüncelerimiz, duygusal öğe ise bunların bizde oluşturduğu hisler, davranışsal öğe ise tutumlar doğrultusunda gösterilen eylemlerden oluşur.
Örneğin; bir markaya karşı olumsuz bir tutumu olan kişiyi düşünelim. Bu kişi bu markanın ürünlerinin kalitesiz ve pahalı olduğunu düşünmekle, bu markayı sevmemekte ve ürünlerini almamaktadır. Kişinin bu markanın ürünlerinin kalitesiz olduğunu düşünmesi tutumun bilişsel öğesini, bu markayı sevmemesi duygusal öğesini, ürünlerini almaması ise, tutumun davranışsal öğesini oluşturur.
Tutumların Özellikleri
- Tutumların güçleri birbirinden farklıdır.
- Tutumların duygusal, bilişsel, davranışsal öğesi vardır. Bu öğeler genellikle birbiriyle tutarlıdır.
- Tutumlarla davranışlar genellikle birbiriyle uyumludur. Fakat bazen her tutum davranışa dönüşmeyebilir. Bireyin sigaranın zararlı olduğunu bildiği ve düşündüğü halde içmesi gibi.
- Bazı tutumlar diğer tutumları yönlendirebilir. Bazı tutumlar temel niteliktedir.
- Tutumlar genellikle birbiriyle tutarlıdır.
- Tutumlar soyut yapıdadır, davranışlarla somutlaşır.
- Tutumlar zamanla değişebilir.
Tutumların İşlevleri
- Bireyin grup tarafından kabul edilmesini sağlamak
- Grup içi ilişkileri düzenlemek ve sağlamlaştırmak
- Davranışlara anlam kazandırmak
- İnsanlarla ilişkilerde davranışları önceden düzenleyebilmek
Önyargı; bireyin, bir konu, nesne veya kişi hakkında bilgiden çok duyguya dayalı olumlu veya olumsuz yargısına denir.
Tutum ve önyargıların oluşumunda; kültür, eğitim, yaşantı, tecrübeler ve kalıtsal özellikler etkilidir. Önyargılar;
- Çocukluktaki yaşantılar etkilidir.
- Kişiliğin bir parçasıdır.
- Grup üyeliğinin doğal bir sonucu olabilir.
- Haklılığı kanıtlanmamış tutumlardır.
- Kalıplaşmış yargılardır.
- Mantıklı tartışmaya açık değildirler.
- Önyargılar, bireyleri birbirine yaklaştırır veya uzaklaştırır.
Sosyal Algı
Tutumlar yaşamın ilk dönemlerinden itibaren anne ve babadan öğrenilir.
Tutumların oluşma nedeni ilk sosyal algılamalardır. Yani tutumlar, sosyal norm ve kültürel değerleri yansıtır.
Sosyalleşme süreci içinde ailenin etkisi giderek azalır, arkadaş, meslek, okul çevresi ve kitle iletişim araçları etkili olmaya başlar.
Gençlik Dönemi Ve Kimlik Gelişimi
Gençlik ve Ergenlik
Erinlik(buluğ) çağı | 11-15 |
Ergenlik dönemi | 15-18 |
Gençlik dönemi | 18-25 |
Ergenlik dönemi çocuklukla yetişkinlik arasında birçok davranış gelişimi ve değişiklikleri içeren bir geçiş dönemidir.
Ergenliğin belirleyicileri ve ölçüleri toplumdan topluma kültürel farklılıklar gösterir. Bazı toplumlarda ava gitme, silah kullanma, savaşma gibi törensel ve kültürel motifler vardır. Günümüzde daha çok bağımsız olma, kendi kendine yetebilme, etkin bir rol üstlenme, iş ve meslek sahibi olma motifleri vardır.
İklim koşulları da ergenlik üzerinde etkilidir. Ayrıca gençlik gençlere bırakılmayacak kadar değerlidir.
Gençlik Döneminin Gelişimsel Görevleri
Bireyin yaşam süreci içerisinde, gelişim dönemlerinde yapması gereken özel davranış biçimlerine “gelişimsel görevler” denir. Bunlar;
- Bedensel özelliklerini kabullenmek
- Cinsiyetine uygun toplumsal rol benimsemek
- Yaşıtlarıyla uygun iletişimde bulunmak
- Anne-baba ve diğer yetişkinlikler karşısında bağımsız bir kişilik geliştirmek
- Bir meslek sahibi olmak
- Ekonomik bağımsızlığını kazanmak
- Evliliğe ve aile yaşamına hazır olmak
- Toplumda sorumluluk üstlenebilmek
- Toplumsal değer ve normları öğrenerek bir dünya görüşü geliştirmek
Geçiş Dönemi Olarak Gençlik ve Ergenlikteki Değişmeler
Fizyolojik değişmeler
Kızlarda 11-12 yaşlarında, erkeklerde 13-14 yaşlarında hormonlardaki dengenin değişmesi ile birlikte bedensel ve fizyolojik değişmeler yaşanır. Bunlar;
- Boy ve kiloda artış
- Kalp, akciğer, mide, gibi iç organlarda büyüme ve gelişme
- Yüz, kol ve bacaklarda büyüme. Bu ergende eşgüdüm bozukluklarına yol açabilir. Sakarlıklar vb. gibi
- Ses, cinsiyet hormonlarında değişiklikler olur.
Sosyal değişmeler
- Kuşaklar arası çatışma
- Toplumsal değerleri öğrenme
Psikolojik değişmeler
- Duygularda aşırılık, sevgi ve nefret ikilemleri abartılı bir şekilde yaşanır.
- Otoriteye karşı çıkma görülür.
- Güven ve güvensizlik duygularını bir arada yaşar. Cesaret ve güven duygusu yoğundur. Girişimcilik artar.
- İlgi ve uğraşlarda değişkenlik olabilir. Herhangi bir işe, etkinlik veya alışkanlıklara başlama, tutku haline gelebilir.
Kimlik Kavramı, Kimlik Oluşumu
Kimlik; bireyin geçmiş yaşantılarının bıraktığı izlerle oluşan ve kendisiyle ilgili duygu ve düşüncelerini içeren bütündür.
- Bireyin kendine uygun benliği
- Bireyin kendini görme, algılama biçimi
- Kimlik gelişimi ergenlikle tamamlanır. Fakat yetişkinlikte de tamamlandığı da olur. Bazıları bir hayat boyu kimliğini tamamlayamaz.
Çocukluktan Gençliğe ve Yetişkinliğe Geçiş
Çocuklar kimlik oluşumunda çeşitli örnekler, modeller seçer. Ödül ve cezalar kimlik oluşumunda etkilidir. Ergenlikte kendine özgü, bağımsız kişilik oluşturmaya çalışırlar. Bu durum aile içi kaygılara yol açabilir. Kişide de rol çatışmalarına(çocuk-genç), ruhsal bozukluklara yol açabilir. Ergenlikte genç kendisine anne-babadan farklı modeller bulabilir. Kimlik gelişiminde ailedeki güven ortamı önemlidir. Müdahalecilik kimlik oluşumunu engeller.
Kimlik Arayışı, Özdeşim ve Gelecek Yönelişi
Bireyin kimlik arayışı bilinçli veya bilinçsiz olabilir. Özdeşleşme bir kimlik arayış çabasıdır. Birey model aldığı kişinin düşünce ve davranışlarını benimseyerek taklit etmesi ve kendi kimliğine mal etme sürecine özdeşleşme denir. Kız çocukları anneleriyle, erkek çocukları babalarıyla özdeşleşir. Kazanılan kimlik bireyin ilerideki yaşantısında kullanılır. Sorumluluk, toplumsal rol, tutumları, değerleri bireyin kimlik yapısına göre biçimlenir.
Kimlik Oluşum Süreçleri
“Ben kimim?” “Ben nasıl biriyim?” “ Ben ilerde ne olacağım?" soruları kimlik oluşum sürecini belirler. İlk iki soru “gerçek kimliği” üçüncü soru ise “ideal kimliği" belirler.
Kimlik Oluşum Aşamaları
Belirsizlik, dağınıklık aşaması: Bireyin bir model bulamadığı, benimseyeceği seçenekleri gözden geçiremediği aşamadır. Birey gergin, tartışmacı, eleştirilere karşı inatçı ve öfkelidir.
İtaat, bağlılık aşaması: Ergenin toplumun, ailenin değerlerine körü körüne bağlı olduğu aşamadır. Birey bu dönemde kalırsa buna “erken kapanma” adı verilir. Kendine uygun seçim yapmadan yoksundur. Soyut düşünme yeteneği olumsuz etkilenebilir.
Geri çekilme, askıya alma aşaması: Birey değerlerini gözden geçirir, belli bir görüş ve değere tam bağlanmadığı için kendini kötü hissedebilir. Kimlik bunalımı yaşar. “Kimlik bunalımı”; bireyin henüz kimliğini bulamadığı İçin içine düştüğü bunalımdır. Bu aşamada arayış vardır. “Kimlik bunalımı” atlatılamayıp, ağırlaşırsa “kimlik karmaşası” yaşar. Bundan dolayı ergende kararsızlık, özgüven eksikliği ortaya çıkar. Özdeşleşmenin Başarılma aşaması: Birey beğendiği, sevdiği, kişilerin davranış ve rollerini kendi kimliği ile bağdaştırarak özdeşim kurar. Kendine uygun olmayan özdeşleşmeler, bireyi kendine yabancılaştırır. Özdeşleştirmenin başarılması araştırma sonuçlarına göre 18-24 yaşlarındadır.
Kız ve Erkeklerdeki Farklılık, Kültürel ve Sosyal Etkiler
Kimliğin oluşumunda hız ve içerik cinsiyete göre değişmektedir. Araştırmalarda erken gelişen kız ergenlerin sosyal faaliyetlerinde içe kapanıklık, pasif bir kişiliğe yol açarken geç ergenleşenlerin ise daha aktif oldukları tespit edilmiştir. Erkek ergenlerde ise erken olgunlaşmada liderlik, sosyal faaliyetlerde aktiflik, geç olgunlaşan erkeklerde ise pasiflik görülmektedir. Her iki cins için kimliğin biçimlenmesinde toplumsal, kültürel değerler önemli faktörlerdir.
Kimlik ve Ruh Sağlığı İlişkisi
Birey kimliğini problem ve çatışmalarını çözerek kazanmışsa ruh sağlığı açısından önemlidir. Gerçek kimlik ile ideal kimlik arasındaki mesafe ruh sağlığını belirleyen etkenlerden biridir. “Gerçek kimlik”, bireyin kendini ve yeteneklerini tanıyarak, çatışma ve problemlerini çözerek değerlerini oluşturduğu kimliktir. “İdeal kimlik” ise, bireyin gerçek kimliğine her zaman uygun düşmeyen fakat sahip olmak istediği kimliktir. Bu kimliklerin uyumlu ve dengeli olması gerekir. Kendini bilen, insan ilişkilerinde uyumlu, yapıcı ve üretkendir. Bu insanın ruh sağlığı yerinde demektir.
Kişi kimlik gelişiminde çatışmaları, problemleri çözmeden, bunları kimliğine ekleyerek oluşturduğu kimlik başarısız kimlik gelişimidir. Bu durumda “kimlik kargaşası” oluşur ve kişi “kimlik bunalımına” girer. Köyden kente göçlerde gençlerin bu biçimde başarısız kimlik gelişimlerine rastlanır.