Ruh Sağlığı ve Korunması
Ruh sağlığının tanımlanması ve korunması organizmanın bütünsel sağlığı açısından çok önemlidir. Ruh sağlığı kavramı klinik bilimlerin de ilgi konusudur.
Sağlık; hastalık ve sakatlığın bulunmaması, bireyin bedensel, ruhsal ve toplumsal iyilik halidir.
Ruh sağlığı; insanın duyuş, düşünüş ve davranışlarının oluşturduğu bütünlüktür. Ruh sağlığı aynı zamanda bireyin kendisiyle, çevresiyle barış içinde olması, sürekli denge, düzen ve uyum sağlayabilmesidir.
Sağlıklı (normal) Olmanın Ölçütleri
Sağlıklı bir birey;
- Çatışma ve problemlerine gerçekçi çözüm arar.
- Yeteneklerinin farkındadır ve geliştirmeye çalışır.
- Gerçekleri olduğu gibi kabul eder.
- Kendine güvenir.
- Saçma fikirleri yoktur.
- Geleceği gerçekçi şartlara göre planlar.
- Yaşamı anlamlı görür.
- Arkadaşları, ailesi, çevresiyle diyalogu vardır.
Engellenme - Çatışma - Hayal Kırıklığı
Engellenme: Amaca yönelik bir davranışın iç ve dış nedenlerle önlenmesi, bloke edilmesidir.
Engellenme ikiye ayrılır:
- Dış engellenme
- Fiziksel kaynaklı
- Sosyal kaynaklı
- İç engellenme
- Psikolojik kaynaklı
- Fizyolojik kaynaklı
Örnekler: Yoğun kar yağışı nedeniyle okula gidememe (Fiziksel kaynaklı dış engellenme)
Hastalandığından dolayı YGS’ye girememe (fizyolojik kaynaklı iç engellenme)
Aşırı heyecan nedeniyle sınavda bildiği soruları cevaplayamama (psikolojik kaynaklı iç engellenme)
Gelenek, görenekler nedeniyle sevdiği ile evlenememe (sosyal kaynaklı dış engellenme)
Çatışma; Aynı önem derecesine sahip birden çok duygu, düşünce ve güdülerin aynı anda ortaya çıkmasıyla bireyin yaşadığı kararsızlık durumudur.
Çatışma Türleri
Yaklaşma - Yaklaşma Çatışması: İstenilen durumlardan birini seçmek zorunda kalmayla yaşanılan kararsızlık.
Bu çatışma türüne aşağıdaki örnekler verilebilir.
- Hem sinema hem de maça gitmek isteme
- Üniversite tercihlerinde istenilen iki bölümden hangisine öncelik verileceğine karar verememe
- Birine yetecek parası varken hem kazak hem de gömlek isteme
Kaçınma - Kaçınma Çatışması: Bireyin olumsuz durumlardan, nesnelerden birini seçmek zorunda kalmasıyla yaşanılan kararsızlık.
Kaçınma kaçınma çatışması için örnek durumlar:
- Hem diş ağrısını istememe hem de çektirmekten korkma
- Denize düşen yılana sarılır.
- Yukarı tükürsem bıyık, aşağı tükürsem sakal
- Hem göz rahatsızlığından yakınma hem de ameliyat olmak istememe
- İstenmeyen seçmeli derslerden birini seçmek zorunda kalma
Yaklaşma - Kaçınma Çatışması: Aynı objenin bir yönüyle istenip, diğer yönüyle istenmemesi durumudur.
Örnek olarak hem yüzmek isteme hem boğulmaktan korkma; hem evlenmek isteme, hem de sorumluluk almaktan çekinme ya da üniversiteyi kazanmak isteme ama ders çalışmayı istememe gibi durumlar gösterilebilir.
Hayal Kırıklığı: Engellenme, çatışma sonucunda insanın beklentisinin gerçekleşmemesiyle içine düşülen psikolojik durumdur. Gerilimlere, strese, yılgınlıklara, kaygı ve üzüntülere yol açar.
Yukarıdaki örneklerde içine düşülen psikolojik gerilim hayal kırıklığıdır.
Dengelenme (Homeostasis): Organizmanın içinde bulunduğu bedensel, ruhsal düzenli hali, ahengi koruma sistemidir. Fizyolojik dengelenme olduğu gibi psikolojik dengelenme de olur. Dengelenme sağlanmazsa organizmada bedensel veya ruhsal rahatsızlıklar başlar. Dengelenmeye şu durumlar örnek gösterilebilir:
- Yaşam içinde problem yaşanması her zaman mümkündür. Ancak problemler şiddetlendiğinde veya uzun sürdüğünde organizma bunlarla başa çıkmak için çok fazla çaba sarf etmek zorunda kalır. Bu durum organizmayı strese sürükler
- Vücuttaki su, tuz, şeker, sıcaklık durumunun korunması
- Üşüyünce titreme
- Çatışma, engellenmeler sonucunda organizmanın ruh sağlık dengesini korumak için savunma mekanizmalarını kullanması.
Stres (Zorlanma)
İç ve dış ortamdan kaynaklanan nedenlerle organizmanın gerginleşmesi ve uyum sağlamak amacıyla bedensel ve psikolojik potansiyeli zorlayacak düzeyde çaba harcamasıdır.
Stresin Çevresel Nedenleri
- Hastalıklar
- Çevre kirliliği
- İklimsel değişiklikler
- Gürültü (ses kirliliği)
- Bazı iş koşulları (web sitesi yöneticiliği, tıp, ağır sanayi işçiliği vb.)
- Savaşlar, terör olayları, sel veya deprem gibi felaketler.
Stresin Psikolojik Nedenleri
- Kişilik yapısı( aşırı mükemmeliyetçi, hoşgörüsüz, acımasız, saldırgan tipler)
- Ergenlikle birlikte fizyolojik ve psikolojik değişiklikler
- Emekliliğin neden olduğu psikolojik durum
- Ölüm, boşanma, iş değiştirme gibi olayların yol açtığı gerginlikler
- Aile içi ilişkilerdeki gerginlikler
- Yalnızlık
- Olumsuz düşünme, olumsuz durumları genelleme
- Sınav kaygısı
Strese Gösterilen Tepkiler (Belirtileri)
Bedensel tepkiler
Anlık tepkiler stres veren uyarıcı ile karşılaştığı dönemde gerekli olan enerjiyi sağlamaya yönelik tepkilerdir.
- Enerji sağlamak için hormon üretimi artar.
- Bedende birikmiş şeker ve yağlar kana karışır.
- Solunum, kalp atışları hızlanır, kan basıncı artar.
- Kan beyin ve gövde kaslarına doğru gider.
- Kana daha çok akyuvar karışır.
- Kaslar gerginleşir, sindirim sistemi durur, terleme artar.
- Göz bebekleri genişler, duyumlar da işleyiş artar. Nabızda, terlemede ve kalp atımında artış görülür.
- Nefeste daralma olur.
- Dişlerde gıcırdama, çenenin kasılması, kaslarda sertleşme görülür.
Sürekli tepkiler
Stresle birlikte ortaya çıkan yeme ve uyuma bozuklukları konuşma güçlüğü, psikomatik (psikolojik kökenli bedensel sorunlar) problemlerde artış gibi tepkilerdir.
Psikolojik, zihinsel tepkiler
- Konsantrasyon güçlüğü, dikkatte zayıflama
- Aşırı tedirginlik
- Bilinçsizce düşünme
- Yanlış kararlar, başarısızlık
- Korku, kaygı, öfke gibi duygularda artış
- Uyku bozuklukları
Stres Çeşitleri
İyi Stres
Bireyin verimliliğini artıran, bireyi mutlu ve sağlıklı kılan strestir. Stresin olumlu olmasını sağlayan stresin niteliği değil, az ya da çok olması yani belli bir düzeyde olmasıdır.
Her insanın stres düzeyi farklıdır. Biraz stres herkes için gerekli ve yararlıdır. Örneğin, uzun süre iş görüşmesi için bekleyen, evlenmeye, münazaraya hazırlanan kişilerin yaşadığı stres olumludur.
Kötü Stres
Bireyin verimini azaltan, yaşamını zorlaştıran, sağlığını bozan düzeydeki strestir. Olumlu stres uzun süre davam ederse olumsuz olur. Olumsuz stres beden ve ruh sağlığını tehdit eder.
Stresle Başa Çıkma Yöntemleri
Bedene Yönelik Yöntemler
Beslenme alışkanlıklarına dikkat edilmeli, C ve B vitaminlerinin alınması gerekir. Çay, kahve, kola gibi içecekler ölçülü alınmalıdır. Tuz ve şeker azaltılmalıdır. Düzenli bir şekilde gevşeme, esnetme ve nefes alma egzersizleri yapılmalıdır.
Duygusal ve Düşünceye Dayalı Yöntemler
- Olayların kontrolümüzde olduğunu düşünmek
- Olumsuz tutum, inanç ve davranışlardan kaçınmak
- “Ya hep ya hiç” gibi mükemmeliyetçi yaklaşımlardan kaçınmak
- Olumsuz durumları genellememek
- Bardağın dolu tarafına bakmak, yani olay, davranış ve durumların olumlu tarafına bakmak
- Elimizde kesin kanıtlar olmadıkça olumsuz yorumlardan kaçınmak
- Olayları aşırı büyütmemek veya küçültmemek
- Aşırı duygusallıktan, kişiselleştirmeden kaçınmak
Duruma Bağlı Yöntemler
- Duyguları içe atmaktan çok yakın dostlarla paylaşmak
- olumsuz stres, olumlu strese düşünce biçimi ve etkili başa çıkma yöntemleri kullanılarak dönüştürülebilir.
- Stresli durumla karşılaşmadan kendini hazırlamak.
- Geçmişteki deneyimlerden yararlanma,
- Mantıklı düşünerek, problemi tanımlama ve alternatif çözümler gözden geçirme
- Problemin başarılı çözümüyle birlikte kendi kendini ödüllendirerek kendi davranışını pekiştirme, böylece stresle başa çıkma aracı geliştirmek
Savunma Mekanizmaları
Bireyin çatışma, engellenme, stres, kaygı gibi durumlarla karşılaştığında yaşadığı gerginliklerden kurtulmak, etkisini hafifletmek için bilinçli veya bilinçsizce kullandığı tipik duygu, düşünce ve davranışları içeren mekanizmalardır.
Savunma Mekanizmalarının Özellikleri
- Organizma, gerçekleri olduğundan farklı algılar.
- Birey daha çok bilinçsizce kullanır.
- Normaldir ve herkes tarafından kullanılır.
- Etkisi sürekli değildir.
- Problemleri kesin olarak çözmez. Baş ağrısını gideren ağrı kesici gibidir.
Savunma Mekanizmalarının İşlevleri
- Kaygıyı ve stresi azaltır.
- Çatışmalardan korur.
- Engellenmelerin etkisini azaltır.
- Kişinin benliğini korur.
- Ruh sağlığını korur
- Zihni, estetik, toplumsal eserlerin ortaya çıkmasına katkıda bulunur.
Fakat savunma mekanizmalarına sürekli başvurulması ruh sağlığını bozar, kişiliği zayıflatır.
Başlıca Savunma Mekanizmaları
Mantığa Bürüme (Rasyonalizasyon)
Başarısızlıklara kabul edilebilir gerekçeler, bahaneler bulmadır.
Girdiği sınavda başarısız olan bir öğrencinin “sorular çalıştığım yerlerden çıkmadı” demesi, “Kedinin ulaşamadığı ciğere pis demesi” “oynamak istemeyen gelinin "yerim dar” demesi”. İnsan her başarısızlıktan olumlu bir şeyler arayarak bahane bulursa buna da Polyanna (tatlı limon, iyimserlik) denir. Bu tür yaklaşımlar mantığa bürümedir.
Çocuğu çiçek hastalığı geçiren bir annenin iyi ki kızamık olmadı, Allah beterinden korudu demesi ve maddi hasarlı kaza yapan birisinin, cana geleceğine mala gelsin demesi de iyimserliğim örneklerindendir.
Yansıtma (Projeksiyon)
Bireyin kendisinde var olan fakat kendi benliğinde görmek istemediği olumsuz duygu, düşünce, davranışları başka kişi veya nedenlere aktararak kendi benliğini tenkitten, suçlamalardan korumasıdır. Yansıtmada sorumluluğu, suçluluk duygusu oluşturacak nitelikleri, kabahati diğer insanlara mal etme vardır.
İki biçimde yansıtma olur:
Kendi kusur ve olumsuz sıfatlarını başkasına yükleme.
Örneğin; kopya çeken bir öğrencinin arkadaşlarını kopya çekmekle yermesi (”ne olacak sadece ben değil başkaları da kopya çekiyor” derse mantığa bürüme olur.) Yalan söyleyen birinin başkalarını yalancılıkla suçlaması gibi. Meslektaşlarını kıskanan bir bayanın herkesin kendisini kıskandığını söylemesi.
Amacına ulaşamayan bireyin, başarısızlığının nedenini, kabahatini kendi dışındaki kişilere yöneltmesi.
Örneğin; yemeği lezzetli olmayan bir kadının kasabın kötü et verdiğini söylemesi. Sınavda başarısız olan öğrencinin dershaneyi veya öğretmeni suçlaması. (Fakat “zaten bu sene tam olarak hazırlanmayı düşünmüyordum demesi ise mantığa bürümedir.”)
Bastırma
Doyurulmamış ihtiyaç, güdü, duygu ve yaşantıları bilinçaltına atarak unutma, hatırlamaktan kaçınmadır. Örneğin; dişçiye gitmekten korkan birinin randevu saatini unutması, sevilmeyen insanların isimlerinin önce unutulması gibi.
Gerileme
Belli bir takım duyguların, güdülerin doyurulmaması veya kaygı hallerinde yaşma uygun olmayan tavır ve davranışların gösterilmesidir.
Örneğin; yeni doğan kardeşini kıskanan 4-5 yaşındaki bir çocuğun kardeşi gibi davranması. Yaşlılıkta veya yetişkinlik döneminde sorunlarının üstesinden gelemeyen bireyin çocukluk dönemine ait davranışlar sergilemesi.
Yüceltme
Fizyolojik veya sosyal güdülerin doyurulmamasının neden olduğu eksikliklerin, kaygıların, isteklerin doğal amacından çevrilerek aynı alanda ve toplumca onaylanacak davranışlarla doyurulmasıdır.
Örneğin; anne olamayan bir kadının çocuk yuvasında çalışması, futbolcu olamayan bir adamın spor yazarlığı yapması, aşkına karşılık göremeyen gencin edebi-yatta bu duygularını doyurmaya çalışması.
Büyük sanatçılar, edebiyatçılar veya sosyal nitelikli ünlü kişilerin yetişmesine yol açan bir savunma mekanizmasıdır.
Ödünleme (Telafi Etme)
Bireyin beğenilme, üstün olma ihtiyacını gidermek için başarısızlıklarını ve yetersizliklerini başka bir alanda telafi etmesidir.
Örneğin; derslerinde başarısız olan bir öğrencinin başarılı olma güdüsünü futboldaki başarısıyla telafi etmeye yönelmesi. Fazla güzel olmayan bir gencin akademik kariyer yaparak dikkat çekmeye çalışması gibi.
Ödünleme ve yüceltme birbiriyle karıştırılan mekanizmalardır. Aralarındaki farklar ise yüceltmede sergilenen davranışın doyurulamayan güdüyle aynı alanda olması ve her zaman toplumca onaylanacak eylemleri içermesidir. Ödünlemede ise doyurulamayan güdü farklı alanda bir davranışla telafi edilir ve olumlu veya olumsuz eylemleri içerebilir.
Yadsıma (İnkâr Etme/Reddetme) veya Kaçma
Çözümü zor, uyulması güç bir durumla karşılaşıldığında bu sorunları yok sayma, inkar etme veya görmemezlikten, anlamazlıktan, duymazlıktan gelmedir.
Yadsıma iki şekilde görülebilir:
Hayal kurarak: İçinde bulunduğu gerçek koşulların yetersizliğine rağmen, kişi kendisini sorunları veya olumsuzlukları aşmış olarak hayal eder. Örneğin; müziğe ilgi duyan yeteneksiz birinin kendisini hayalinde ünlü bir müzisyen olarak düşlemesi.
Kaçma davranışıyla: Kişinin sevdiği bir kişinin hastalığına konan teşhise inanmaması, bir hata olduğunu öne sürmesi ve sınavdan iyi bir not bekleyen öğrencinin kötü not aldığında buna inanmaması.
Özdeşim Kurma (İdentification)
Toplumda yer ve rol alabilmeyi amaçlayan fakat başarısız olan kişinin beğendiği, başarılı bulduğu birinin davranış kalıplarını benimseyerek model alması veya başkalarının başarısından kendine pay çıkarmasıdır.
“Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla”, “eşeğini dövmeyen semerini döver” atasözleri bu durumu ifade eder. Kişinin sinirini ve öfkesini başka kişilerden çıkarması da böyle bir davranıştır.
Karşı Tepki Geliştirme
Asıl duygu ve düşüncelerini yansıtamayınca onun tam zıttı duygu ve düşüncelerini yansıtmasıdır.
Örneğin; bir çocuğun babasını veya televizyonda gördüğü ünlü birinin yürüyüşünü, konuşmasını taklit etmesi. Birey, başkasının başarısıyla da kendini özdeşleştirebilir. "Benim babam var ya her şeyi biliyor” demesi veya takımının başarılarıyla övünme gibi. Özdeşleşme süreci gençlik çağının sonunda tamamlanır.
Yön değiştirme
Asıl hedefe yöneltilemeyen tepki ve davranışların başka kişi ve hedeflere yöneltilmesidir. Yön değiştirme mekanizmasında öfke ve saldırganlık güdüsü yok olmaz ama hedefi değişir.
Örneğin; misafirlikte çocuğun yere çay dökmesiyle çok kızan ailesinin veya ev sahibinin kızmamış gibi davranarak gülümsemesi. Kardeşini çok kıskanan birçoğunun sürekli kardeşini sevdiğini söylemesi.
Entelektüelleştirme
Kaygı verici, başa çıkılamayan duygu, düşünce ve sorunların soyut düzeyde ele alınıp giderilmesidir. Örneğin, askere gitmek istemeyen bir gencin bunun vicdani ret hakkı olduğunu, insanlık hakkı olduğunu ileri sürerek açıklaması.
Entelektüelleştirmede birey kaygı verici durumları felsefi tartışmalarla, evrensel değerlerle bir takım bilimsel kuramlarla, insan haklarıyla açıklamaya çalışır.
Savunma mekanizmaları burada anlatılanlardan ibaret değildir. Farklı mekanizmalar olarak bunlara ilave edilebilecek savunma mekanizmalarına; “özgecilik(diyergamlık): bireyin bencilliğini bırakarak, ilgi, sevgi ve saygısını başkalarına yöneltmesi, saplantı: çocukluk yaşantısında iz bırakmış bir dönemle ilgili kişiye nesneye, duruma bağlı kalma, şakaya vurma: kaygı uyandıran duygu ve düşünceleri ciddiye almama, önemsememe çabasıdır, çilecilik: çatışma kaygı uyandıran durumlardan kurtulmak için bilinçli bir biçimde zevk veren kişi, nesne ve olaylardan uzak kalma çabası." örnek verilebilir.
Davranış Bozuklukları ve Ruh Hastalıkları
Normal; kurala, alışılagelene uyan, çoğunlukta görülen ortalamaya yakın değerdir. Anormal; bu özelliklere uymayan demektir. Normal davranış; yer, zaman ve duruma uygun davranıştır. Anormal davranış; yer, zaman ve duruma uygun olmayan davranıştır. Üzücü bir olay karşısında üzülmek, ağlamak normal iken gülmek ise anormaldir. Ortada üzülecek bir şey yokken ağlamakta anormaldir. Her insan yaşamı boyunca normal ve anormal davranışlar sergileyebilir. Fakat “ruh sağlığı açısından anormal davranışlar uzun süre devam etmekle beraber bu davranışlara kendi iradesi ile engel olamaması durumudur”. Üzücü bir olay karşısında günlerce evine kapanmak sonra tekrar eski yaşantısına devam etmek, bir insanın üzerinde çalıştığı işe yoğunlaşarak günlerce başını kaldırmadan Çalışması ruh sağlığı açısında anormal olarak değerlendirilemez. Ruh sağlığı açısından hastalık sınırını aşan kişiler çevresiyle uyum sağlayamazlar.
İlkçağda anormal davranışlar doğaüstü güçlerle açıklanmaya çalışılmıştır. İlk defa Hipokrat (M.Ö. 5.yy) anormal davranışları doğal nedenlerle oluşan bir hastalık olduğunu, biyolojik temele dayandığını ve tedavi edilebileceğini ileri sürmüştür. Ortaçağda Avrupa'da bu konuda gerileme gözlenirken İslam dünyasında İbn-i Sina bu tür hastalıkların sadece bedensel değil, psikolojik kökenli olabileceğini savunmuş ve tedavi etmeye çalışmıştır. 18. yy da Philippe Pinel, 19. yy da Emil Kraepelin, 20. yy da psikolojide ortaya çıkan yaklaşımlarla anormal davranışlar ele alınmıştır.
Normal ve Anormal Davranışlar İle İlgili Yaklaşımlar
Çevresel yaklaşımlar
Anormal davranışların ortaya çıkmasında çevresel etkenlerin ve öğrenmenin neden olduğu ileri sürülmektedir. Davranışçı öğrenme kuramları koşullanmaya, dış etkenlerle, gözlenebilir davranışlarla açıklamaktadır. Örneğin; koşullanma yoluyla 11 aylık bir erkek çocuğunda tavşanla ilgili fobi oluşturulabilir.
Psikolojik Yaklaşımlar
İnsanın psikolojik yönüyle bağlantılı olarak açıklamaktadır. Örneğin; anormal ve normal davranışları hümanist yaklaşım; her insanın farklı olduğu, kendine özgü yanları, yetenekleri olduğu için bireyin “ben"liği ve kişisel gelişimiyle açıklar.
Biyolojik/Organik Yaklaşımlar
Davranış bozukluklarını genetik yapı, kalıtım, beynin, sinir sisteminin işleyişi ve kimyasal yapısındaki bozukluklarla açıklamaktadır.
Anormal Davranışların Nedenleri
Biyolojik Nedenler
Kalıtım aracılığıyla anne-babadan gelen yatkınlık. Mikrobik hastalıklar, frengi, tümör gibi durumlar. Yaş ve cinsiyet. Erkeklerde en fazla davranış bozukluğu 30-40, kadınlarda ise 25-35 yaşları arasında görülür.
Psikolojik nedenler
Kişiliğin, benliğin gelişimi sırasında yaşanan stresler, çatışmalar, engellenmeler sonucu yaşanan hayal kırıklıklarının neden olduğu fonksiyonel nedenler anormal davranışlara yol açar.
Çevresel Nedenler
Tutarsız anne-baba davranışları, anne veya baba yoksunluğu, toplumsal olaylar, ölüm, işsizlik, göç, yoksulluk gibi nedenler anormal davranışlara neden olur.
Anormal Davranışların Sınıflandırılması
Anormal davranışlar daha önce nevrotik ve psikotik bozukluklar diye ikiye ayrılırdı. Nevrotik bozukluklar daha hafif nitelikte olup, birey kendi başına yaşamını sürdürebilir. Psikotik bozukluklar daha ağır nitelikte olup, bireyin başkalarının yardımına ihtiyacı vardır. Bu sınıflama günümüzde kullanılmamaktadır. Çünkü gönümüzde 250 den fazla hastalık grubu bulunmaktadır.
Anksiyete
Kişinin yaşadığı kaygı, endişe, bunaltı, can sıkıntısı, gerginlik, tedirginlik, üzüntü halidir.
- Dikkati toplayamama
- Yanlış yapmaktan korktuğu için kararsızlık hali yaşama.
Somatoform bozukluklar
Psikolojik kökenli fizyolojik rahatsızlıklardır.. Yıllarca süren bedensel şikâyetler, ağrı, halsizlik, baş dönmesi, nefes darlığı, çarpıntı sık görülen belirtilerdir. Sıklıkla doktora gider, evlilik ve iş hayatını olumsuz etkiler. Kendiliğinden iyileşmesi pek mümkün değildir, yıllarca sürer. Başlıca türleri;
Hipokondri: Kişinin bütün düşünceleri, bedensel yakınmaları üzerinde yoğunlaşır. Çok sık doktora gider, şikâyetleri hiç bitmez, herhangi bir organik rahatsızlığı yoktur.
Fobi: Bazı nesne ve durumlara karşı gelişen olağan dışı yersiz korkulardır. Koşullanma öğrenmeleriyle oluşur, kişi korkularının bilincindedir. Korkuları günlük işlerini, toplumsal etkinliklerini etkileyebilir. Yükseklik, uçağa binme, kan görme korkuları gibi.
Panik Atak: Çarpıntı, nefes darlığı, terleme, göğüs ağrısı, baş dönmesi gibi belirtilerle başlar kişiye korku ve rahatsızlık verir.
Obsesif-kompulsif Bozukluklar
Obsesyon(saplantı): Saçma olduğu bilindiği halde zihinden atılamayan, kişide sıkıntı yaratan düşüncelerdir. “Eğer şunu yapsaydım karım ölmeyecektir” diyerek sürekli bunun üzerinde üretilen düşünceler, kapı, ocak, pencere kapatıp kapatmadığı takıntısı gibi. Kompülsiyon (zorlantı): Kişinin kendisini yapmaktan alıkoyamadığı tepkilerdir. Bu tepkiler, takınçlı düşüncelerle bağlantılı olup takınçlı düşünceleri önlemek amacına yöneliktir.
Şizofreni
Zihnin yarılması, duygusal parçalanma anlamlarına gelir. Kişinin dış dünya ile ilişkisini keserek içine kapandığı ruhsal bozukluktur. Dış dünya ile iç dünyasında meydana gelenleri ayırt edebilme yetisi bozulmuştur. Çevresi ile uyumsuz ve çatışma içindedir. Tuhaf görünüş ve davranışları vardır. Tekrarlı hareketler yapar, saldırgan olabilirler. Duygusal donukluk vardır. İllüzyon ve halüsinasyonlar görür. Saatlerce oturur. Enerji, istek azalması, zevk alamama, mantıksız çıkarımlar görülür. İntihar eğilimleri vardır. 45 yaşın altında kadın ve erkeklerde eşit biçimde görülür. Genetik yapıyla ilgisi vardır.
Duygu Durum Bozuklukları
Mani (Uçuşum): Kişi kendisini hareketli, canlı, coşkulu, hisseder. Güler, kahkahalar atar, dans eder, taşkınlık, öfke, saldırganlık görülebilir. Az uyuma sürekli konuşma ve hareketlilik vardır.
Depresyon (Çöküntü): Hiçbir şeyden zevk almama, suskunluk, durgunluk, karamsarlık, iştahsızlık veya aşırı yeme, uyku bozukluğu görülür. Hasta umutsuzdur, dikkatini toplayamama, ölüm, intihar eğilimi görülür. Mani ve depresyon aynı kişide nöbetleşe ortaya çıkabilir.
Paranoya: Düşünce bozukluğudur. Kişi kendini çok önemli biri olarak algılar, inanır. Örneğin kendini peygamber, devlet adamı, mucit veya ajan gibi görebilir. Bu duygunun uzantısı olarak sürekli herkesten ve her şeyden şüphelenmektir.
Alkol ve Madde Bağımlılığı: Sürekli ve artan miktarda alkol ve uyuşturucu kullanımından ortaya çıkan ruhsal bozukluklardır. Bırakmak ister fakat bırakamaz. Başarılı olmak için yoğun tedavi gerekir.
Anormal Davranışların Tedavisi
Biyolojik-Medikal Yaklaşımlar
İlaçla tedavi; antidepresanlar, antipsikotik ilaçlarla organizmadaki biyokimyasal dengenin düzenlenmesini sağlar.
Elektroşok; kişinin başına yerleştirilen elektrotlarla hafif elektrik şokları verilir. Şok sırasında bilinç kaybolur, bilgiler ve olaylar hatırlanmaz. Kişi şok sırasında acı da duymaz. Az kullanılan bir yöntemdir, fakat yararlı olduğu durumlar da vardır.
Psikoşirurji; cerrahi müdahaledir. Rahatsızlık durumuna göre sinir sisteminde bazı sinir bağlantıları kesilir. Yan etkisi vardır. Psikomotor davranışlarda, toplumsal davranışlarda, iradede bozulmalara yol açmaktadır. Beyne baskı yapan tümörlerin alınması amacıyla yapılır.
Psikolojik Tedaviler
Tedavinin başarısı için hastanın hasta olduğunu kabul etmesi ve tedaviyi istemesi gerekir.
Psikoterapi; ruhsal tedavi biçimidir.
- Karşılıklı konuşmaya dayanır.
- Kişinin içgörü kazanmasını sağlar.
- Engellenmelerin, çatışmaların neden olduğu ruhsal bozuklukların çözümünde savunma mekanizmaları harekete geçirilir.
- Karşılıklı güven önemlidir.
- Farklı kuramlara göre farklı biçimlerde yapılır.
- Bireysel psikoterapi
- Grup psikoterapi
- Psikodrama
- Oyun psikoterapi
- Aile Psikoterapi
Psikanaliz; kişinin rüya analizi, hipnoz yöntemleriyle bilinçaltı çözümleme esasına dayanır. Kişinin kendini tanıması ve buna göre değiştirmesi amaçlanmaktadır. Uzun sürelidir. 2-3 yıl sürer.
Diğer Tedaviler
- Uğraş terapisi
- Resim terapisi
- Müzik Terapisi