II. Dünya Savaşı
1 Eylül 1939 yılında başlayan ve 15 Ağustos 1945 yılında sona eren İkinci Dünya Savaşı beş yıl on bir ay on beş gün sürmüştür. Avrupa’da başlayan savaş Afrika’nın kuzeyinde ve Uzak Doğu’da devam etmiş, önce Afrika sonra Avrupa, en sonunda da Uzak Doğu’da sona ermiştir. Birinci Dünya Savaşı gibi, birçok dünya devletinin katıldığı bir savaş olduğu için “Dünya Savaşı” adı ile bilinmektedir.
İkinci Dünya Savaşı’na bir tarafta Almanya, İtalya, Japonya ve bunlara katılan devletler; diğer tarafta ise İngiltere, Fransa, Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Rusya ve bunlarla beraber hareket eden dünya devletlerinin birçoğu katılmıştır.
Almanya grubuna Mihver Devletleri, İngiltere ve Fransa grubuna ise Müttefik Devletleri denilmektedir.
1933 - 1939 Yılları Arası Dönem
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra kimse yeni bir savaş beklemiyordu. Almanya’nın silahsızlandırılması genel bir silahsızlanmaya doğru gidişin sinyallerini veriyordu. Ayrıca Milletler Cemiyeti’nin kuruluşu da büyük umutlar doğurmuştu. Bir de yıllardır cepheden cepheye koşan ve dehşet yıllarını gören insanlar barışa sahip çıkmakta kararlı idiler. Fakat ortada bir gerçek vardı ki yapılan barış antlaşmaları bazı ülkeleri tatmin etmemişti. Almanya Wersailles (Versay) Antlaşması ile getirilen şartları protesto ediyor, Macaristan ve İtalya barış antlaşmalarının gözden geçirilmesini istiyordu. Avusturya - Macaristan İmparatorluğu’nun çok sayıda küçük devlete bölünmesi merkezi Avrupa’nın dengesini iyice bozmuştu. Ayrıca 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı’ndan payını alan bu küçük birbirinden kopuk demokrasiler Avrupa’da tırmanışa geçen totaliter rejimlere karşı koyacak güçten epeyce yoksundular. Artık kaba kuvvet dönemi tırmanışa geçmişti. Japonya; himaye bölgesini Mançurya’ya kadar genişleterek Milletler Cemiyeti’nden çıktı (1933). Aynı yıl Hitler, Şansölyelik makamına geldi ve 1935 yılında Etiyopya’ya saldırdı. Almanya ise Cenevre Silahsızlanma Konferansı’ndan çekilerek Milletler Cemiyeti’nden ayrıldı. Bütün bu gelişmeler savaşın ayak sesleri idi.
Dünya Savaşında Etkin Devletlerin Amacı
Almanya
Öncelikle Orta Avrupa, ardından Doğu ve Batı Avrupa’yı Almanya, topraklarına katmak amacındadır. İkinci hedefi ise Asya’ya özellikle Rusya ve Yakın Doğu’daki stratejik noktaları ele geçirmektir.
İtalya
Birinci Dünya Savaşı’nda istediğini alamayan İtalya da sanayisini geliştirmeye çalışıyordu. Ayrıca Birinci Dünya Savaşı’nda İtilaf devletleriyle görüş ayrılığına düşen İtalya, Mussolini’nin faşist politikaları nedeniyle Avrupa’da sorun teşkil ediyordu. Mussolini İtalya’nın eski Roma İmparatorluğu gibi güçlü bir devlet olmasını istiyordu. Bunun için Almanya ile yakınlaşarak Mihver devletler grubunda savaşa girmiştir.
Japonya
Birinci Dünya Savaşı sonunda Almanya’nın Uzak Doğu sömürgeleri ve Çin’in bir bölümü Japonya’ya verilmesine rağmen bu sömürgeler hızla büyüyen Japon ekonomisini doyuramıyordu. Başlangıçta ekonomik çıkarlar için ABD’ye yakınlaşmışsa da savaşın başlamasıyla birlikte Almanya’ya yakınlaşmıştır. Pearl Har- bour saldırısı ile kesin olarak savaşa girmiştir.
İngiltere
Hitler tarafından Avrupa’daki tek rakip olarak görülen İngiltere, Almanya’nın Avrupa’nın tamamına yayılmasını engellemiştir. ABD tarafından sürekli mühimmat bakımından desteklenen İngiltere, ABD’nin savaşa katılmasına kadar Kraliyet Hava Kuvvetleri ile ön plana çıkmış, Orta Avrupa’da kesin bir hava hâkimiyeti sağlamıştır. ABD’nin savaşa girmesiyle kara kuvvetleriyle ön plana çıkan İngiltere, İkinci Dünya Savaşı’nın en büyük aktörü olmuştur.
SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği)
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batı yerine Orta Asya’ya yönelik politikalar izlemeyi tercih etmiştir. Zengin petrol rezervleri sayesinde savaşta lojistik ve teknoloji alanlarında en güçlü devletlerden biri olmuştur. Almanya ile saldırmazlık antlaşması imzalamasına rağmen Alman istilasına uğramıştır.
ABD (Amerika Birleşik Devletleri)
Birinci ve İkinci Dünya Savaşı arasında 25 yıl, fiilen değilse de teorik bakımdan bir dünyadan kopuş ve tereddüt dönemi geçiren Amerika, İkinci Dünya Savaşı’ndaki tutumuyla bu durumunu tersine çevirmiştir. Savaşın başında tarafsız kalan ABD, savaşın ilerleyen yıllarında İngiltere ve Fransa’ya silah yardımı yapmıştır. Pearl Harbour saldırısı ile kesin olarak savaşa girmiştir.
ABD’nin savaşa girmesiyle savaşın seyri değişmiş, Almanya genişleme politikası yerine var olan sınırlarını koruma politikasına yönelmiştir.
İtalyan İdeolojisinin Temeli
Faşizm sözcüğü, İtalyanca “fasces” sözcüğünden gelir. Fasces, Roma İmparatorluğu döneminde, imparatorun muhafızlarının taşımakta oldukları sopa ya da kamçı demetine verilen addı. İmparatorun buyruğundan sonra, bu demetin yere vurulmasıyla bu buyruk yasallaşmış olurdu. Bu fasces, aynı zamanda imparatorluğun bütünlük ve gücünü de temsil ederdi. Bu sembol 1926 yılından itibaren İtalya’nın resmi devlet sembolü olmuştur. Genellikle sağcı otoriter tek parti rejimlerine verilen ad olmakla birlikte, özelde iki dünya savaşı arasındaki dönemde İtalya’da sağcı otoriter rejimin adıdır.
Faşizm, ciddi olarak ilk defa Benito Mussolini ve Adolf Hitler tarafından uygulanmışsa da tarihe bakıldığında başka faşist uygulamalara da rastlanmaktadır. Roma İmparatorluğu ve Persler ırkçı uygulamalarıyla bunun ilk örneklerindendir. Faşizmde, ülkeyi yöneten kadro, ülkenin tek hakimidir. Alınan kararlar, yapılan uygulamalar tamamen bu kesimin iradesiyle gerçekleşir. Söz konusu kadro sadece kendi sahip olduğu ideolojiyi hâkim kılmaya çalışır. Bu nedenle halkın, yönetim üstündeki eleştirileri, tavsiyeleri dikkate alınmaz. Halka aşılanmak istenen ideolojiye ters düşen fikir ve düşünceler baskıcı yöntemler kullanılarak susturulmaya çalışılır. Halkın çalışabileceği kurumlar ve yapabileceği faaliyetler sadece bu yönetim tarafından şekillendirilir. Kısaca faşizmde her birey, yönetimin oluşturduğu resmi ideolojiye hizmetle yükümlü olan bir araç haline getirilir.
Nazi projesi totaliter bir projeydi. Bireyin hayatındaki her şeyden; tatilden, eğitimden, kültürden, yönetim sorumluydu. Tüm demokratik yapılara karşı idi. 1933 yılında Adolf Hitler, bütün iktidarı elinde topladı. Almanya’da muhafazakârlar tepkisiz, sol ise güçsüz ve bölünmüştü. Buna ilaveten örgütleri yok edilmiş, önderleri sürgüne gönderilmiş veya toplama kamplarına gönderilmişti. 1935 yılında yargısız tutuklama kurumsallaştırıldı. Devlet içinde devlet olan SS’ler (Schutz Staffel; koruma birliği) toplama kamplarının yönetimini üstlendi. Bazı olumlu gelişmeler; işsizliğin önlenmesi, diplomatik başarılar halkın rejime bağlanmasını sağladı. Nazi Partisi büyük bir propaganda yapıyordu. Nazizm ırkçı teorilerini de uygulamaya koydu. Ülkedeki Yahudilerin yarısı Almanya’yı terk etti.
Alman ırkının dinamizmini sağlamak için “Üstün” insanların doğumu teşvik edildi. Bu ırkın saflığını korumak için ırklar arası evlilikler yasaklandı. Zorunlu kısırlaştırma, özürlülerin yok edilmesi gibi önlemler uygulandı. Kısacası savaşa ve üstün ırka kilitlenmiş bir manzara mevcuttu.
Dünya Savaşının Genel Nedenleri
- Birinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi, Mihver ve Müttefik devletlerin büyüme ve kuvvetlenme hırsı
- Nazizm, Komünizm, Milliyetçilik gibi çeşitli ideoloji çatışmaları
- Devletlerin çeşitli milli gayeler beslemeleri
- Bütün dünyayı etkileyen 1929 Ekonomik Buhranı
- Büyük devletler arasında baş gösteren silahlanma yarışı
- Avrupa’yı iki düşman gruba ayıran antlaşmalar sistemi (Özellikle Wersailles Antlaşması)
- Birinci Dünya Savaşı sonucunda yapılan antlaşmaların yetersizliği ve tarafları memnun etmemesi
- Almanya’da iktidara gelen Nazi rejiminin “Yeni bir dünya düzeni” kurma yolundaki isteği
- Savaşın kıvılcımı ise Almanya’nın 1 Eylül 1939’da Polonya’ya saldırması
Dünya Savaşın Başlaması
Polonya'nın İşgali ve Paylaşılması
Almanya, 1 Eylül 1939 yılında Alman Genelkurmayı’nın yeni bir savaş metodu olarak kabul ettiği, zırhlı kuvvetlere ve sürate dayanan Yıldırım Savaşı (Blitz-krieg) ile Polonya’yı işgale başladı. Polonya savaşa pek fazla dayanamadı.
İttifak ve garantilere rağmen İngiltere ve Fransa Polonya’ya yardıma gidemediler. Savaşın onuncu gününde Almanlar Varşova’yı muhasaraya başladılar. Bu durum karşısında Polonya’daki Ukraynalılarla Beyaz Ruslar’ı koruma bahanesiyle Sovyet orduları da 17 Eylül sabahı Polonya’ya girmeye başladı. Başlangıçta Rusya’ya savaş açmayı düşünen İngiltere ve Fransa, Rusya’yı kendilerinden daha çok uzaklaştıracağı için bu düşünceden vazgeçtiler.
Almanya ve Rusya tarafından işgal edilen Polonya toprakları 28 Eylül 1939 yılında Moskova’da yapılan antlaşmayla Almanya ve Rusya arasında paylaşıldı.
Sovyetlerin Baltık Harekatı
Sovyet Rusya 27 Eylül’de Estonya’ya başvurarak kendilerine deniz ve hava üssü vermesini istedi. Vermediği takdirde, Estonya’yı derhal işgal edeceğini söyledi. Almanya’dan yardım ümidini kesen Estonya bu isteğe boyun eğmek zorunda kaldı. Sovyet Rusya ile Estonya arasında imzalanan “karşılıklı” yardım anlaşması ile Estonya Rusya’ya deniz ve hava üsleri veriyor ve 25 bin kişilik Sovyet kuvvetini ülkesine kabul ediyordu. Aslında bu, Estonya’nın işgalinden başka bir şey değildi. Sovyetler 5 Ekim’de Letonya, 10 Ekim’de Litvanya ile yaptığı anlaşmalarla Estonya’da elde ettiği hakları bu ülkelerden de aynen sağlamıştır. Baltık memleketlerinden elde ettiği avantajları Finlandiya ile devam ettirmek isteyen Sovyet Rusya’nın işi pek kolay olmadı. Finlandiya’nın ABD bağlantıları ve Finlandiyalıların direnci Sovyet Rusya’nın işini zorlaştırsa da Rus kuvvetleri 10 Şubat 1940 yılında Finlandiyalıların Mannerheim Hattında bir gedik açtılar. Arkasından Fin Cephesi çöktü. 12 Mart 1940’ta Moskova’da Fin - Sovyet barışı imzalandı.
Finlandiya birçok kayba uğramasına rağmen bağımsızlığını korumasını bildi. Fin - Rus Savaşı Sovyetlerin askeri gücünü ortaya koydu. Bu olay Hitlerin Rusya’ya saldırma kararında etkin bir rol oynamıştır.
Fin - Rus Savaşı’nda İngiltere ve Fransa, İsveç ve Norveç’ten Almanya’ya yapılan demir cevheri sevkiyatını kesmek ve aynı zamanda Finlandiya’ya yardım etmek için Norveç’e çıkarma yapılması düşünülmüş; fakat İskandinav ülkelerinin (İsveç, Norveç) tarafsızlıklarını ilan etmeleri ve Sovyet Rusya’nın kızdırılması buna imkân vermemiştir.
Danimarka ve Norveç'in İşgali
Almanya, İngiltere’den gelebilecek bir deniz ablukasına karşı Norveç Fiyortlarında denizaltı üslerine ihtiyacı vardı. Ayrıca Hitler gizli haber kaynaklarıyla Batılıların 1939 Aralık ayından itibaren İsveç ve Norveç’le ilgilendiklerini öğrenmişti. Finlandiya’nın yardım isteği karşısında İngiltere ve Fransa’nın hareketlenmesi Hitler’in karar vermesini hızlandırdı. Çünkü İskandinav Yarımadası’nın Batılıların eline geçmesi Almanya için iyi bir durum değildi.
9 Nisan 1940 tarihinde harekete geçen Alman kara ve deniz kuvvetleri bir gün içinde Danimarka ve Norveç’i işgal ettiler.
Fransa'ya Doğru
Norveç ve Danimarka’nın işgali ile doğu ve kuzeyi güvenlik altına alan Almanya batıya yönelerek 10 Mayıs
1940 Yılında Belçika ve Hollanda’ya girmeye başladı. Hitler’in batı seferi bazı Alman generaller ve subaylarla bakanlığın bazı üyeleri tarafından delilik olarak nitelendiriliyordu. Buna rağmen Hitler, Fransa’ya girmekte kararlıydı.
- Alman saldırısı karşısında Hollanda birkaç gün dayanabildi. 15 Mayıs 1940 yılında Hollanda teslim oldu.
- İngiltere ve Fransa’nın desteğini alan Belçika biraz daha fazla direnebildi. Fakat o da 27 Mayıs’ta teslim oldu.
- Müttefikler Manş kıyılarına çekildi. Manş’ta muhasara edilen müttefik kuvvetler 4 Haziran’a kadar 337 bin kişilik bir kuvveti tahliye ettiler. Bu tahliye sırasında şiddetli hava savaşları oldu. Almanya 300, İngiltere 130 uçak kaybetti.
Bu Alman hava kuvvetleri için ilk önemli kayıp olarak görülmektedir. Batıya devam eden Alman kuvvetleri 14 Haziran’da i Paris’e girdiler.
9 Haziran 1940 yılında İtalya da Fransa’ya savaş ilan ederek II. Dünya Savaşı’na katıldı. Ancak İtalyanlar Fransa karşısında herhangi bir başarı kazanamadılar.
İngiltere ve Amerika’dan istediği yardımı alamayan Fransa’da Başbakan Reynaud istifa etti. Yeni kabineyi kuran Mareşal Petain Almanlarla temasa geçerek 22 Haziran 1940’da Compicqnc’de (Rethondes) Almanya ile antlaşma imzaladı.
Bu antlaşma Almanya’nın 11 Kasım 1918 yılında antlaşma imzaladığı vagonda imzalandı. Almanlar bu vagonu Berlin’e götürdüler. Almanya Fransa’dan bir bakıma 1918’in intikamını alıyordu.
Compicqnc Antlaşması'nın Maddeleri
- Fransa’nın kuzey yarısı ile Atlantik kıyıları Almanya’ya bırakıldı.
- Geri kalan kısımda, merkezi Vichy’de olan bir Fransız hükümeti kurulacak
- Fransa 400.000 kişilik bir işgal ordusunu besleyecek
- Almanlar esir düşen 1,5 milyon Fransız askerini ellerinde rehin olarak tutacak
- Fransız donanması bir limanda kontrol altında tutulacak
Almanların Fransız donanmasına el koymasından korkan İngiltere 3 Temmuz 1940’ta Cezayir’de Mers-el-Kebir’de bulunan Fransız donanmasını bombardıman edip batırdı.
Fransa ile İtalya arasında ise 24 Haziran’da antlaşma imzalandı. Fransa bir kısım toprağını İtalya’ya terk ederek taraflar arasındaki sınır askersiz hale getirildi.
İngiltere Muharebesi
Fransa’yı dize getiren Hitler yönünü İngiltere’ye çevirmişti. Fakat İngiltere’nin adada bulunması Hitler’i düşündürmüyor değildi. İngiltere ancak istila suretiyle dize getirilebilirdi.
Hitler, Seelowe (Deniz Aslanı) adı verilen İngiltere’yi istila planına geçmeden önce, İngiltere’ye birkaç defa barış teklifinde bulunmuşsa da karşılığında hep ret cevabı almıştır. Bunun üzerine 13 Ağustos 1940’tan itibaren Alman uçakları İngiltere’yi bombardıman etmeye başladılar. Tarihte buna “İngiltere Muharebesi” denilmektedir.
İngiltere teslim olmaya yanaşmadı. Alman hava kuvvetleri de ağır kayba uğradı. İngiltere Muharebesi 31 Ekim 1940’ta sona erdi. Muharebeyi İngiltere kazanmıştı. Fakat bilanço; Londra’da 14.280 kişi ölü, 20.235 kişi yaralı, 733 uçak ve 375 pilot; Almanya’da ise 1733 uçak ve o kadar pilot kaybı vardı.
Kuzey Afrika'da Durum
İtalya’nın Fransa’ya savaş ilan ederek II. Dünya Savaşı’na katılması İngiltere’yi epeyce tedirgin etti. Çünkü;
- İtalya’nın Akdeniz’deki kuvvetli donanması nedeniyle Malta - Süveyş arasındaki bağlantı kesildi.
- Cezayir ve Tunus’un Vichly hükümeti elinde olması da Cebelitarık ile Malta arasındaki bağlantıyı tehlikeye sokuyordu.
- İtalya Mısır’ı almayı düşünüyordu.
Bütün bu gelişmeler İngiltere için önem arz ediyor, Cebelitarık - Süveyş - Aden yolunu tehlikeye sokuyordu.
İtalyan kuvvetleri 13 Eylül 1940’ta Mısır’a karşı harekete geçtiler. Sidi-Barrani’yi ele geçirdiler ve orda durdular. Takviye alan Mısır’daki İngiliz kuvvetleri karşı harekete geçerek 1941 Şubatı’nda Bingazi’ye girdiler.
Öte yandan İtalya Habeşistan’daki kuvvetleriyle Sudan’a diğer taraftan da İngiliz kuvvetleri hem İtalya Eritre’sini hem de Habeşistan’ı işgal ettiler. Doğu Afrika muharebeleri 1941 Mayıs’ında sona erdi.
İtalya'nun Yunan Saldırısı
Süveyş’i ele geçirmeyi hedefleyen İtalya Kuzey ve Doğu Afrika hareketine ek olarak Yunanistan ile Girit’i alıp kuşatmayı Doğu Akdeniz’den yürütmek istiyordu. İtalya 28 Ekim 1940 sabahı Yunanistan’a bir ültimatom vererek Korfu ve Girit adaları ile Epir ve Pire limanının kendisine teslimini istedi. Bu isteğin gerekçesi ise Yunanistan’ın İngiltere’ye üs vermesiydi.
İstekleri Yunanistan tarafından reddedilen İtalyan kuvvetleri Yunanistan sınırlarında ilerlemeye başladı. Fakat karşı güçle karşılaşan İtalyan’lar tam bir başarısızlığa uğradı. 1941 yılının martında yeni bir sürpriz ortaya çıktı. Almanya bütün Balkanlara girip Yunanistan’ı işgal etti.
Balkanlar Mücadelesi
İngiltere’yi barışa zorlamak isteyen Almanya bazı tedbirlere başvurdu. Bunlardan birincisi, İtalya, Japonya ve Almanya arasında 27 Eylül 1940’ta Üçlü Pakt denen ittifak antlaşması imzalamasıdır.
Hitler üçlü paktı kurduktan sonra Sovyet Rusya, Vichy Fransa’sı, İspanya, Yugoslavya, Romanya ve Bulgaristan’ı bu ittifaka sokarak İngiltere’yi yalnızlaştırmak istiyordu. Fakat bu girişim ne İspanya ne Vichy hükümeti (Fransa) ne de Rusya tarafından kabul görmedi.
Hitler Avrupa’yı bir dizi yerel savaşla denetim altına aldıktan sona SSCB ile hesaplaşmayı ön gören planda değişiklik yaparak SSCB’yi saf dışı bırakma aşamasını öne almaya karar verdi. Ardından bu saldırı hazırlığının bir parçası olarak Doğu Avrupa’da Alman nüfuzunu yaymaya yönelik diplomatik manevralara girişti. SSCB’nin Haziran 1940’ta Romanya’dan Besarabya’yı istemesi bu girişime elverişli bir zemin hazırladı. Hitler Almanya’dan askeri koruma isteyen Romanya’yı Bulgaristan ile Macaristan’a toprak ödünü vermeye zorlayarak bölgedeki konumunu güçlendirdi. Bu arada Romanya’nın zengin petrol yatakları da Alman sanayisinin hizmetine girdi. Balkanlar üzerindeki yayılmacı emelleri sürekli Hitler’in engellemeleriyle karşılaşan Mussolini, Almanya’nın Romanya’ya kendi başına asker göndermesini fırsat bilerek, Ekim 1940’ta Hitler’e hiç haber vermeden Yunanistan’a saldırdı. Bu harekât tam bir başarısızlığa uğradığı gibi İngiltere’nin Girit ve Yunanistan’a asker çıkarmasına ve Yugoslavya ile Bulgaristan’ın sıkı bir tarafsızlık politikasına yönelmesine yol açtı. Bunun üzerine daha ileri bir adım atan Hitler, Macaristan, Romanya ve Slovakya’yı Üçlü Pakt’a katılmaya ikna etti ve Yunanistan üzerinden gelebilecek bir İngiliz saldırısına karşı bazı Alman birliklerini Romanya’nın güneyine kaydırdı. Bulgaristan ve Yugoslavya’nın Mihver Devletleri’nin safına geçme konusundaki baskılara karşı direnişi ise ancak Mart 1941’de kırılabildi.
Bu arada Alman 12. Ordusu’nun Tuna’yı geçerek Bulgaristan’a girmesi üzerine Mısır’dan gönderilen bir İngiliz sefer kuvveti Yunanistan’a çıkarak Olympos-Ver-mion hattını tuttu. İtalya’nın Alman ilerleyişine destek olmak için Yunanisan’a karşı giriştiği saldırı sonuçsuz kaldı. Mart sonlarında Yugoslavya’da askeri bir darbeyle Mihver karşıtı bir yönetim başa geçti.
Bu gelişmeler üzerine tek bir darbeyle güneye inmek isteyen Hitler; İtalyan, Macar ve Bulgar birlikleriyle desteklenen Alman kuvvetlerini nisan başlarında hem Yugoslavya, hem de Yunanistan üzerine sürdü.
Birkaç koldan saldırıya uğrayarak dağılan Yugoslavya ordusu 17 Nisan’da teslim oldu. Alman birliklerinin Selanik’i alarak iç kesimlere sokulmasıyla ikiye bölünen Yunan ordusu da yenilgiyi kabul etmek zorunda kaldı. Mayıs ortalarına doğru Yunanistan anakarası ve Ege’deki Girit dışında kalan bütün Yunan adaları Alman işgali altına girdi. Girit’i almaya yönelik hava ve deniz harekâtı ise mayıs sonlarında tamamlandı. Harekât sonunda parçalanan Yugoslavya’nın, kukla bağımsız devletlere dönüşen Büyük Hırvatistan, Sırbistan ve Karadağ dışındaki toprakları Mihver Devletleri arasında paylaşıldı. Sözde bağımsızlığını koruyan Yunanistan; İtalya ve Alman işgal bölgelerine ayrıldı. Her iki ülkede başlayan zayıf gerilla eylemleri, 1941 sonlarında daha çok komünistlerin öncülük ettiği bir direniş harekâtına dönüştü.
Üçlü pakt ve Balkanlardaki bu gelişmeler Sovyet Rusya’yı hoşnut etmedi. Hitler Sovyet Rusya ile şimdilik bir çatışmaya girmek istemiyordu. Bunun için Sovyetleri Üçlü Pakt’a sokmak için çaba sarf ediyordu. Berlin’de Molotou’da yapılan görüşmeler sonuçsuz kalmıştı.
Sovyetlerle uzlaşmanın mümkün olmayacağını anlayan Hitler 18 Aralık 1940’ta Alman ordularına “Sovyet Rusya’yı ezmek için” 15 Mayıs 1941 ’de harekete geçmek üzere hazır olmaları emrini verdi. Bu hareket planının adı "Barbarossa Planı” idi.
22 Haziran 1941 ’de Almanya Sovyet Rusya’ya savaş açtı.
İngiliz Sovyet İttifakı
Almanya ile Sovyet Rusya’nın karşı karşıya gelmesi ortak düşmana karşı İngiltere ve Sovyet Rusya’yı 12 Temmuz 1941 yılında Ortak Hareket Antlaşması imzalanması sonucuna sevk etti.
Her türlü yardım yapmayı ve ayrı mütareke ve barış imzalamayı öngören bu antlaşmanın arkasından ABD’nin savaşa girmesiyle İngiltere ile Sovyet Rusya ittifak antlaşması imzaladılar (26 Mayıs 1942).
Artık Almanya karşısında Sovyet Rusya’ya hem İngiltere hem de ABD’den yardım akmaya başladı. Amerikan ve İngiliz yardımları daha çok İran üzerinden olmuştur. Başlangıçta İran’ın direnmesi üzerine Rusya ve İngiltere İran’ı zorla işgal ettiler. Rıza Şah’ı tahtından indirip oğlu Muhammed Rıza Pehlevi’yi geçirdiler. İran paylaşıldı.
29 Ocak 1942’de İngiltere, Sovyet Rusya ve İran arasında bir ittifak anlaşması imzalandı. İran’daki askerlerin durumu işgal statüsünden çıkarılarak ittifak statüsü içine sokuldu. Almanya ile savaş bitince 6 ay içinde İran yabancı askerlerden boşaltılacaktı.