Evrenin Oluşumu
Eski tarihlerden beri bilime meraklı insanların zihinlerini; Evren ve Dünya nasıl oluştu? ve Evren ve Dünya'nın yapısında neler var? gibi sorular sürekli kurcalamıştır. Yaptıkları basit araştırmalar ve gözlemlerle insanlar, bu soruların cevaplarına ulaşmaya çalışmışlardır.
Başlangıçta insanlar basit gözlemlerle Dünya'yı, etrafında Güneş ve Ay'ın dolandığı sabit bir gezegen olarak düşündüler. Araştırma imkânları geliştikçe, Güneş’in merkezde olduğunu ve diğer gezegenlerle birlikte Dünya'mızın da Güneş etrafında dolandığını fark ettiler. Bilim insanları evrenin oluşumu ile ilgili farklı görüşler ortaya atmışlardır. Ancak bu görüşler temel olarak iki farklı gruba ayrılır.
1. Görüş; Newton’un 1600’lü yıllarda ortaya attığı hareketsiz ve bir başlangıcı olmayan evren görüşüdür. Bu görüşe göre, evren sonsuzdan beri var olmuştur ve varlığı da şu anki hâlindeki gibi sonsuza kadar devam edecektir.
2. Görüş; evrenin bir başlangıcı olduğu görüşüdür. Bu görüş çoğunluk bilim insanları tarafından kabul görmüştür. Buna astronomideki birçok gelişmenin evrenin sürekli bir genişleme içinde olduğunu göstermesi sebep olmuştur.
Büyük Patlama (Big Bang) Teorisi
Belçikalı bilim adamı Georges Lemaitre 1927 yılında “Büyük Patlama” (Big Bang) teorisini ortaya atmıştır. Bu teoriye göre evrenin bir başlangıcı vardır ve evren sürekli genişlemektedir.
Astronomideki son buluşlar evrenin sürekli genişlemekte olduğunu göstermektedir. 1929 da Edwin Hubble yaptığı gözlemlerle evrendeki gök adaların birbirlerinden sürekli uzaklaştığını tespit etmiştir.
Büyük patlama (Big Bang) teorisine göre; sürekli genişleyen evrende geçmişte gök cisimlerinin birbirlerine çok daha yakın olmaları dolayısıyla evrenin daha sıkışık olması gerekir. Hatta bu düşüncenin son noktası; bütün evrenin oluşumunun bir noktadan gerçekleştiğidir.
Evrenin genişlemesini kek hamuru pişerken kabarmasına, evrendeki gök cisimlerini ise hamur üzerindeki bazı noktalara benzetebiliriz. Evren genişledikçe nasıl gök cisimleri birbirlerinden uzaklaşıyorsa, hamur kabardıkça üzerinde önceden çizilmiş noktalar orantılı olarak birbirlerinden uzaklaşır.
Yapılan araştırmalar bu teorinin günümüzde daha ciddi kabul görmesine sebep olmuştur. Büyük Patlama teorisinin açıklanmasını sağlayan en önemli gelişme uzaydaki kozmik ışınımların tespit edilmesidir.
1989 dan beri elde ettikleri verilerle John Mather ve George Smoot, evrenin doğumundan 380 000 yıl sonraki hâliyle ilgili bilgilere ulaşmayı başardılar. Bu çalışma onlara 2006’da Nobel Ödülü'nü kazandırdı.
Bu teoriye göre, evren yaklaşık 15 milyar yıl önce çok büyük bir patlamayla oluşmaya başladı.
Bu büyük patlama sonrası süreçte gök adalar, yıldızlar, gezegenler ve diğer gök cisimleri oluştu.
Büyük Patlama Teorisine göre aşama aşama evrenin oluşum süreci kısaca aşağıdaki gibi gelişti:
Evren atom büyüklüğünden bir üzümün büyüklüğüne ulaştığında sıcaklığı çok yüksekti. Evrenin oluşumu süreci sıcaklığın giderek azalmasıyla devam etti. Evren büyüyerek içinde elektron ve diğer küçük parçacıkların bulunduğu sıcak bir karışım haline geldi. Hızla soğumaya devam ederken küçük parçacıklar proton ve nötronlara dönüştü.
Büyük patlamadan 300.000 yıl sonra elektronlar, proton ve nötronlar birleşerek atomu oluşturdu. Oluşan atomların çoğu hidrojen ve helyum atomuydu. Bazı hidrojen atomları helyuma dönüştükçe ışık oluştu. Hidrojen ve helyum, kütle çekimi sayesinde gök adaları oluşturacak dev bir bulut haline geldi. Küçük gaz kümeleri ise yıldızları oluşturmak için yoğunlaştı.
Dünya'nın Oluşumu
Bir görüşe göre, Dünya, Güneş’ten kopan bir madde yığınından meydana geldi. Bu kopmaya Güneş’in süratli dönmesi ya da başka bir yıldızın çekim etkisi sebep oldu. Kopan madde Güneş etrafında bir toz bulutu oluşturdu. Toz bulutu soğudukça “gezegenimsi” denilebilecek küçük ve soğuk bölgeler oluştu. Bu bölgeler dönerken ya birbirleriyle çarpışarak ya da önlerine gelen cisimleri de kendilerine katarak büyüdüler ve gezegenleri oluşturdular.
Başka bir görüşe göre; Dünya, evren oluştuğunda kızgın bir gaz kütlesi hâlindeydi. Evren, büyük patlamanın etkisi ile gitgide genişleyerek soğumaya devam etti. Bu sırada Dünya’nın kendi etrafında dönmesinin etkisiyle dıştan içe soğudu. Dünya'nın iç içe geçmiş, farklı sıcaklıktaki katmanları bu şekilde oluştu.