Ekolojik Ayak İzi

09.08.2017 - 14:03

Çevrenin giderek sağlıksız hale geldiği bir ortamda çevrenin durumunu gözden geçirmek için matematiksel olarak hesaplanacak bir kavrama ihritaç vardır. Bugün bu kavramı ele alacağız. Ekolojik ayak izi artık 9. sınıf biyoloji müfredatına da girmiş bir konudur. 

Her canlının yaşayabilmesi için atmosfer, su, toprak ve besin gibi çeşitli faktörlerin ağ tabanlı ilişkide bulunduğu bir ortama ihtiyaç vardır. Ekoloji bilimi kapsamında incelenen ekosistem bu ortamı tarif eder.

Her ortamın doğası gereği barındırabileceği canlı sayısı için sınırları vardır. Canlıların kullandığı bu ortamlardaki doğal kaynaklar, sistemde bulunan geri dönüşün mekanizmalarıyla yenilenir. Yani dünyamızdaki ekosistemler sürdürülebilir bir özelliğe sahiptir.

Nasıl ortamların barındırabileceği canlı sayısı sınırlıysa, kaynakların ve bunların geri dönüş mekanizmalarının kapasite de sınırlıdır. Ekosistem geri dönüşüm ve yenilenebilirlik kapasitelerini ölçmede veya dünyanın bize yetmeme durumunu hesaplamada kullanılan terim “ekolojik ayak izi” terimidir. Bu kavram İngilizcede “ecological footprint” tabiriyle karşılık bulur.

ekolojik ayak izi

Ekolojik ayak izi aynı zamanda, insanın yeryüzü kaynaklarını tüketme hızı ile ilgili ekosistemin sağlıklı ya da sağlıksız olma derecesi arasındaki ilişkiyi de söz konusu eder. Yine ekolojik ayak izi insanın çevre sorunlarındaki payının ne olduğunu ve bu sorunların çözümü için neler yapılabileceğini içeren bir kavramdır.

Ekolojik ayak izi, tükettiğimiz doğal kaynakların yeniden üretimi, bu arada açığa çıkan atıkların geri kazanımı için ne kadar kara ve su sahasına ihtiyaç duyulduğunu ortaya koyan önemli bir ölçüdür. Bu bir bakıma, insanın dünyada yaşayabilmek için kullanmak zorunda olduğu enerji kaynaklarının tüketilmesinin ekosistemin sürdürülebilirliği üzerinde oluşturduğu yükü açıklamaya çalışır.

Ekolojik Ayak İzi Hesaplama Yöntemleri

Ekolojik ayak izinin hesaplanmasında temel alınan ölçüt, bir insanın günlük hayatta doğal kaynakları kullanma oranıdır. Bu oran, bir insanın beslenme, barınma, ulaşım harcamaları, çevreye bıraktığı atıklar ve bunları geri dönüştürme yüzdesi ile yaptığı tüketimlerin ne ölçüde normalden fazla kullanıldığı hesaplanarak bulunur.

Bu şekilde, insan başına düşen serbest kalmış karbon miktarı, bırakılan atık, tüketilen su, gıda üretimi için kullanılan arazi miktarı gibi, doğal kaynakların ne kadar kullanıldığını gösteren rakamlara ulaşılır.

Örneğin ortalama bir insanın aşağıdaki ölçülerle hayatını devam ettirdiğini farz edelim:

  • Haftada bir iki defa et ve süt gibi hayvansal besinlerle beslenme,
  • Tüketilen besinlerin üçte birini paketlenmiş, ithal veya işleme tabi tutulmuş şekilde satın alma,
  • Komşularla hemen hemen aynı taşınmaz eşyaya ve çöp nispetine sahip olma,
  • 80 – 120 m2’lik bir apartman dairesini 5 kişi ortak kullanmak ve evde elektrik tüketmek,
  • Haftada ortalama 50 – 150 km arasında otobüsle yolculuk yapma,
  • Haftada 10 – 50 km arasında şahsi araçla yolculuk yapma,
  • Bir yıl boyunca uçakla seyahat etmeme,

Bu kişinin ekolojik ayak izi bu durumda, yaklaşık 1,6 dünya gerektirmekte, yani bu dünya bu kişiye yetmemekte ve ortalama bu tüketicinin ekolojik ayak izi büyüklüğü 2,6 hektar olarak hesaplanmaktadır.

Hesaplamanın temel mantığı aslında şudur: Dünyanın kaynaklarını dünyada yaşayan insan sayısına bölerseniz 1 birim dünya elde edersiniz. Bir kişinin tüketimini de bununla kıyaslarsanız ekolojik ayak izinin ne durumda olduğunu görürsünüz.

Bireyden Sisteme Ekolojik Ayak İzi

Bir başka açıdan ekolojik ayak izi, bir insanın tükettiği doğal kaynakların yeniden üretilmesi için ihtiyaç duyulan kara ve deniz sahasının ölçülmesidir.

Örneğin, günde 1 ekmek (300 gr) tüketen kişinin, yılda yiyeceği 120 kg ekmek için ne kadar alana buğday ekimi yapılmalıdır? Elbiselerindeki pamuk için ne kadar alana pamuk ekilmelidir? İçtiği su ne kadar alandan temin edilmektedir? Yediği salatadaki domatesler için ne kadar bostan alanı ayrılmalıdır? Her nefes alışında aldığı oksijen için ne kadar yeşil bitki örtüsüne ihtiyaç vardır? Çöplerinin muhafaza edilmesi için ne kadar alan kullanılmaktadır?

Kısacası bütün bu yaşamsal ihtiyaçların karşılandığı bir dünyaya kişinin ortalama toplam maliyeti ne kadardır?

İşte bu sorunun cevabı ekolojik ayak izimizde saklıdır, ve dünya nüfusunun tamamı aynı derecede dünyayı kullansa insanlığın kaç dünyaya ihtiyacı olacaktır?

Bugün geldiğimiz noktada tüketim anlayışımıza ve dünyanın kaynaklarına bakışımız bu şekilde olmalıdır.

Dünyadaki biyolojik üretim sahası yaklaşık 11,2 milyar hektardır. Dünyanın 7 milyarlık nüfusu göz önüne alındığında kişi başına 1,6 hektar alan düşmektedir. Eğer tüketimimiz bundan fazlasını gerektiriyorsa dünyada bize düşen paydan fazlasını kullanıyoruz demektir.

Başka bir tabirle dünyanın kaynaklarıyla bize sunabildiği refahtan daha fazlasını yaşıyoruz demektir.

İncelememiz Gereken Bazı Veriler

2002 ölçümlerinde nüfus daha az iken kişi başına düşen biyolojik üretim alanı 1,8 idi. Bu yılda yapılan hesaplama insanların 13,7 milyar hektarlık tüketim yaptığını ortaya koydu. Bu da Dünyanın biyolojik üretim sahasını aşmaktadır. Kişi başı ortalama tüketim ise 2,2 hektar hesaplanmıştır. Bu da kişi başı ortalama 0,4 hektar fazladan kullanmak demektir.

Bu ölçüm aradan geçen yıllarda daha da kötüye gitmiştir. 1,6 hektar kişi başına üretim alanı düşen dünyada kimimiz 0,8 bile kullanamıyorken kimimiz tek başına 20 hektarlık üretim alanı kadar tüketim yapmaktadır. Bu da genel ortalamanın 1,6’nın epey üstünde olması demektir.

Yapılan ölçümlere göre 1961’de dünya nüfusu, geri dönüşümü sağlanabilen doğal kaynaklarla yaklaşık yarım dünya ile hayatını devam ettirebiliyordu. 1970’lerin sonunda dünyanın doğal kaynakları insanlara ucu ucuna olsa da tam yetiyordu. 21. Yüzyıla girdiğimiz tarihten bu yana toplam tüketim 1,3 dünya seviyesini aşmış durumda.

Nüfus ve tüketim hızındaki bu artık böyle devam ederse 2050 yılında insanoğlu iki dünya kadar tüketim yapacaktır. Bu da kaynak kıtlığına, savaşlara, gelir adaletsizliklerine neden olacaktır.

Ekolojik ayak izlerinin büyüklüğü, gelir seviyesine bağlı olarak şehir, bölge, ülke ve kıtalarda farklılık göstermektedir. Birleşik Arap Emirlikleri, ABD, Kuveyt, Kanada, Finlandiya, Katar, Norveç gibi ülkelerin vatandaşlarının tüketim yüzdesi ortalamanın yaklaşık 4 kat üzerinde iken, Sudan, Mozambik, Uruguay, Cezayir gibi ülkelerin vatandaşlarının tüketimi ortalamanın 4’te biri civarındadır.

Yapılması Gerekenler

Ekolojik ayak izi hesaplamaları dünya kaynaklarının pervasızca kullanıldığını açıkça göstermektedir. Sadece bitki ve hayvanların değil, insan nüfusunun da büyük bir kısmı yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır.

Birçok Afrika ülkesinde milyonlarca insan susuzluk çekmekte ve açlık sınırının altında yaşamaktadır. Dolayısıyla yüksek hayat standardına ve bitmek bilmeyen lükslere alışmış olan gelişmiş ülkelerin kendileriyle yüzleşmeleri kaçınılmaz hale gelmiştir.

Ekolojik ayak izinin büyümesi bizi tehdit ettiği için amaç bu oranı küçültmek olmalıdır. Peki, ekolojik ayak izi nasıl küçülür?

Ekolojik ayak izini küçültmek için iki yöntem vardır. Bunlardan biri tüketimi azaltmak, ikincisi ise dünyanın doğal kaynaklarını arttırmaktır. Dünyanın kaynaklarını arttırmak çok zor olduğundan tüketimi azaltmak yaşam dengesini korumak açısından çok önemlidir.

Bu durumda özellikle ekolojik ayak izi büyük olan ülkelerin ve bizlerin yapabileceği bir şeyler olduğu unutulmamalıdır.

  • Zorunlu haller dışında toplu taşıma sistemini, bunun dışında verimli yakıt kullanan araçları tercih etmek,
  • Temiz su kaynaklarını korumak ve israf etmemek,
  • Et ve et ürünlerini ihtiyacımız kadar tüketmek,
  • Tasarruflu ampul kullanmak,
  • Bölgede yetiştirilen yerel gıdaları tercih etmek,
  • Çöpleri ayrı atarak geri dönüşüm sistemlerine kazandırmak,
  • Ağaçlandırma çalışmalarına destek olmak.

Yukarıda sayılanlar yapıldığında tüketim azalacak ve kişi başına düşen ekolojik ayak izi küçülecektir.


Etiketler:
  • ekoloji    
  • Yorumlar
    Yorum Yap